غافر

Mümin

Ghāfir

Bölüm: 40
Ayetler: 85

Çevirmen: Diyanet İşleri

Dil: Türkçe

بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

1
Bölüm 40 : Ayet 1

حمٓ

Ha, Mim.

Çeviri Yazı

ḥâ-mîm.

2
Bölüm 40 : Ayet 2

تَنزِيلُ ٱلْكِتَـٰبِ مِنَ ٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْعَلِيمِ

Kitap'ın indirilmesi, güçlü ve bilgin olan Allah katındandır.

Çeviri Yazı

tenzîlü-lkitâbi mine-llâhi-l`azîzi-l`alîm.

3
Bölüm 40 : Ayet 3

غَافِرِ ٱلذَّنۢبِ وَقَابِلِ ٱلتَّوْبِ شَدِيدِ ٱلْعِقَابِ ذِى ٱلطَّوْلِ ۖ لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ إِلَيْهِ ٱلْمَصِيرُ

O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli, lütfu bol olandır. O'ndan başka tanrı yoktur, dönüş O'nadır.

Çeviri Yazı

gâfiri-ẕẕembi veḳâbili-ttevbi şedîdi-l`iḳâbi ẕi-ṭṭavl. lâ ilâhe illâ hû. ileyhi-lmeṣîr.

4
Bölüm 40 : Ayet 4

مَا يُجَـٰدِلُ فِىٓ ءَايَـٰتِ ٱللَّهِ إِلَّا ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ فَلَا يَغْرُرْكَ تَقَلُّبُهُمْ فِى ٱلْبِلَـٰدِ

Allah'ın ayetleri üzerinde, inkar edenlerden başkası tartışmaya girişmez. İnkarcıların memlekette gezip dolaşması seni aldatmasın.

Çeviri Yazı

mâ yücâdilü fî âyâti-llâhi ille-lleẕîne keferû felâ yagrurke teḳallübühüm fi-lbilâd.

5
Bölüm 40 : Ayet 5

كَذَّبَتْ قَبْلَهُمْ قَوْمُ نُوحٍ وَٱلْأَحْزَابُ مِنۢ بَعْدِهِمْ ۖ وَهَمَّتْ كُلُّ أُمَّةٍۭ بِرَسُولِهِمْ لِيَأْخُذُوهُ ۖ وَجَـٰدَلُوا۟ بِٱلْبَـٰطِلِ لِيُدْحِضُوا۟ بِهِ ٱلْحَقَّ فَأَخَذْتُهُمْ ۖ فَكَيْفَ كَانَ عِقَابِ

Onlardan önce, Nuh milleti, ardından, peygamberlere karşı gelen topluluklar da peygamberlerini yalanlamış; her ümmet, peygamberini cezalandırmaya azmetmişti. Hakkı batılla gidermek için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine Ben onları yakaladım. Cezalandırmam nasılmış?

Çeviri Yazı

keẕẕebet ḳablehüm ḳavmü nûḥiv vel'aḥzâbü mim ba`dihim. vehemmet küllü ümmetim birasûlihim liye'ḫuẕûhü vecâdelû bilbâṭili liyüdḥiḍû bihi-lḥaḳḳa feeḫaẕtühüm. fekeyfe kâne `iḳâb.

6
Bölüm 40 : Ayet 6

وَكَذَٰلِكَ حَقَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ عَلَى ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَنَّهُمْ أَصْحَـٰبُ ٱلنَّارِ

İnkar edenlerin cehennemlik olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti.

Çeviri Yazı

vekeẕâlike ḥaḳḳat kelimetü rabbike `ale-lleẕîne keferû ennehüm aṣḥâbü-nnâr.

7
Bölüm 40 : Ayet 7

ٱلَّذِينَ يَحْمِلُونَ ٱلْعَرْشَ وَمَنْ حَوْلَهُۥ يُسَبِّحُونَ بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَيُؤْمِنُونَ بِهِۦ وَيَسْتَغْفِرُونَ لِلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ رَبَّنَا وَسِعْتَ كُلَّ شَىْءٍ رَّحْمَةً وَعِلْمًا فَٱغْفِرْ لِلَّذِينَ تَابُوا۟ وَٱتَّبَعُوا۟ سَبِيلَكَ وَقِهِمْ عَذَابَ ٱلْجَحِيمِ

Arşı yüklenen ve çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbih ederler; O'na inanırlar. Müminler için: "Rabbimiz! İlmin ve rahmetin herşeyi içine almıştır. Tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla; onları cehennemin azabından koru" diye bağışlanma dilerler.

Çeviri Yazı

elleẕîne yaḥmilûne-l`arşe vemen ḥavlehû yüsebbiḥûne biḥamdi rabbihim veyü'minûne bihî veyestagfirûne lilleẕîne âmenû. rabbenâ vesi`te külle şey'ir raḥmetev ve`ilmen fagfir lilleẕîne tâbû vettebe`û sebîleke veḳihim `aẕâbe-lceḥîm.

8
Bölüm 40 : Ayet 8

رَبَّنَا وَأَدْخِلْهُمْ جَنَّـٰتِ عَدْنٍ ٱلَّتِى وَعَدتَّهُمْ وَمَن صَلَحَ مِنْ ءَابَآئِهِمْ وَأَزْوَٰجِهِمْ وَذُرِّيَّـٰتِهِمْ ۚ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ

"Rabbimiz! Müminleri ve babalarından, eşlerinden, soylarından iyi olanları, kendilerine söz verdiğin Adn cennetlerine koy; şüphesiz güçlü olan, Hakim olan ancak Sensin"

Çeviri Yazı

rabbenâ veedḫilhüm cennâti `adnini-lletî ve`attehüm vemen ṣaleḥa min âbâihim veezvâcihim veẕürriyyâtihim. inneke ente-l`azîzü-lḥakîm.

9
Bölüm 40 : Ayet 9

وَقِهِمُ ٱلسَّيِّـَٔاتِ ۚ وَمَن تَقِ ٱلسَّيِّـَٔاتِ يَوْمَئِذٍ فَقَدْ رَحِمْتَهُۥ ۚ وَذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ

"Onları kötülüklerden koru! O gün kötülüklerden kimi korursan, ona şüphesiz rahmet etmiş olursun. Bu büyük kurtuluştur."

Çeviri Yazı

veḳihimü-sseyyiât. vemen teḳi-sseyyiâti yevmeiẕin feḳad raḥimteh. veẕâlike hüve-lfevzü-l`ażîm.

10
Bölüm 40 : Ayet 10

إِنَّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ يُنَادَوْنَ لَمَقْتُ ٱللَّهِ أَكْبَرُ مِن مَّقْتِكُمْ أَنفُسَكُمْ إِذْ تُدْعَوْنَ إِلَى ٱلْإِيمَـٰنِ فَتَكْفُرُونَ

Ama inkar edenlere, "Allah'ın gazabı, sizin birbirinize olan öfkenizden daha büyüktür; imana çağrıldığınızda inkar ederdiniz" diye seslenilir.

Çeviri Yazı

inne-lleẕîne keferû yünâdevne lemaḳtü-llâhi ekberu mim maḳtiküm enfüseküm iẕ tüd`avne ile-l'îmâni fetekfürûn.

11
Bölüm 40 : Ayet 11

قَالُوا۟ رَبَّنَآ أَمَتَّنَا ٱثْنَتَيْنِ وَأَحْيَيْتَنَا ٱثْنَتَيْنِ فَٱعْتَرَفْنَا بِذُنُوبِنَا فَهَلْ إِلَىٰ خُرُوجٍ مِّن سَبِيلٍ

Onlar: "Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de suçlarımızı itiraf ettik, bir daha çıkmağa yol var mıdır?" derler.

Çeviri Yazı

ḳâlû rabbenâ emettene-ŝneteyni veaḥyeytene-ŝneteyni fa`terafnâ biẕünûbinâ fehel ilâ ḫurûcim min sebîl.

12
Bölüm 40 : Ayet 12

ذَٰلِكُم بِأَنَّهُۥٓ إِذَا دُعِىَ ٱللَّهُ وَحْدَهُۥ كَفَرْتُمْ ۖ وَإِن يُشْرَكْ بِهِۦ تُؤْمِنُوا۟ ۚ فَٱلْحُكْمُ لِلَّهِ ٱلْعَلِىِّ ٱلْكَبِيرِ

Onlara: "Yalnız Allah çağrıldığı zaman inkar ederdiniz de, O'na eş koşulunca inanırdınız. Bugün hüküm, yüce Allah'ındır" denir.

Çeviri Yazı

ẕâliküm biennehû iẕâ dü`iye-llâhü vaḥdehû kefertüm. veiy yüşrak bihî tü'minû. felḥukmü lillâhi-l`aliyyi-lkebîr.

13
Bölüm 40 : Ayet 13

هُوَ ٱلَّذِى يُرِيكُمْ ءَايَـٰتِهِۦ وَيُنَزِّلُ لَكُم مِّنَ ٱلسَّمَآءِ رِزْقًا ۚ وَمَا يَتَذَكَّرُ إِلَّا مَن يُنِيبُ

Size mucizelerini gösteren, size gökten rızık indiren O'dur. Allah'a yönelenden başkası ibret almaz.

Çeviri Yazı

hüve-lleẕî yürîküm âyâtihî veyünezzilü leküm mine-ssemâi rizḳâ. vemâ yeteẕekkeru illâ mey yünîb.

14
Bölüm 40 : Ayet 14

فَٱدْعُوا۟ ٱللَّهَ مُخْلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ وَلَوْ كَرِهَ ٱلْكَـٰفِرُونَ

Ey inananlar! İnkarcılar istemese de, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarın.

Çeviri Yazı

fed`ü-llâhe muḫliṣîne lehü-ddîne velev kerihe-lkâfirûn.

15
Bölüm 40 : Ayet 15

رَفِيعُ ٱلدَّرَجَـٰتِ ذُو ٱلْعَرْشِ يُلْقِى ٱلرُّوحَ مِنْ أَمْرِهِۦ عَلَىٰ مَن يَشَآءُ مِنْ عِبَادِهِۦ لِيُنذِرَ يَوْمَ ٱلتَّلَاقِ

Arş sahibi, varlıkların en yücesi olan Allah, kavuşma gününü ihtar etmek için kullarından dilediğine emriyle vahyi indirir.

Çeviri Yazı

rafî`u-dderacâti ẕü-l`arş. yülḳi-rrûḥa min emrihî `alâ mey yeşâü min `ibâdihî liyünẕira yevme-ttelâḳ.

16
Bölüm 40 : Ayet 16

يَوْمَ هُم بَـٰرِزُونَ ۖ لَا يَخْفَىٰ عَلَى ٱللَّهِ مِنْهُمْ شَىْءٌ ۚ لِّمَنِ ٱلْمُلْكُ ٱلْيَوْمَ ۖ لِلَّهِ ٱلْوَٰحِدِ ٱلْقَهَّارِ

O gün onlar meydana çıkarlar; onların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz. "Bugün hükümranlık kimindir?" denir; hepsi: "Gücü herşeye yeten tek Allah'ındır" derler.

Çeviri Yazı

yevme hüm bârizûn. lâ yaḫfâ `ale-llâhi minhüm şey'ün. limeni-lmülkü-lyevm. lillâhi-lvâḥidi-lḳahhâr.

17
Bölüm 40 : Ayet 17

ٱلْيَوْمَ تُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍۭ بِمَا كَسَبَتْ ۚ لَا ظُلْمَ ٱلْيَوْمَ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ سَرِيعُ ٱلْحِسَابِ

Bugün herkese, kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Doğrusu Allah, hesabı çabuk görendir.

Çeviri Yazı

elyevme tüczâ küllü nefsim bimâ kesebet. lâ żulme-lyevm. inne-llâhe serî`u-lḥisâb.

18
Bölüm 40 : Ayet 18

وَأَنذِرْهُمْ يَوْمَ ٱلْـَٔازِفَةِ إِذِ ٱلْقُلُوبُ لَدَى ٱلْحَنَاجِرِ كَـٰظِمِينَ ۚ مَا لِلظَّـٰلِمِينَ مِنْ حَمِيمٍ وَلَا شَفِيعٍ يُطَاعُ

Onları, yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları, yaklaşan kıyamet günü ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenecek şefaatçisi olur.

Çeviri Yazı

veenẕirhüm yevme-l'âzifeti iẕi-lḳulûbü lede-lḥanâciri kâżimîn. mâ liżżâlimîne min ḥamîmiv velâ şefî`iy yüṭâ`.

19
Bölüm 40 : Ayet 19

يَعْلَمُ خَآئِنَةَ ٱلْأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِى ٱلصُّدُورُ

Allah gözlerin hainliğini ve gönüllerin gizlediğini bilir.

Çeviri Yazı

ya`lemü ḫâinete-l'a`yüni vemâ tuḫfi-ṣṣudûr.

20
Bölüm 40 : Ayet 20

وَٱللَّهُ يَقْضِى بِٱلْحَقِّ ۖ وَٱلَّذِينَ يَدْعُونَ مِن دُونِهِۦ لَا يَقْضُونَ بِشَىْءٍ ۗ إِنَّ ٱللَّهَ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْبَصِيرُ

Allah, gerçekle hükmeder. O'nu bırakıp da yalvardıkları putlar bir şeye hüküm veremez. Şüphesiz Allah işitir ve görür.

Çeviri Yazı

vellâhü yaḳḍî bilḥaḳḳ. velleẕîne yed`ûne min dûnihî lâ yaḳḍûne bişey'. inne-llâhe hüve-ssemî`u-lbeṣîr.

21
Bölüm 40 : Ayet 21

أَوَلَمْ يَسِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَيَنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَـٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ كَانُوا۟ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَانُوا۟ هُمْ أَشَدَّ مِنْهُمْ قُوَّةً وَءَاثَارًا فِى ٱلْأَرْضِ فَأَخَذَهُمُ ٱللَّهُ بِذُنُوبِهِمْ وَمَا كَانَ لَهُم مِّنَ ٱللَّهِ مِن وَاقٍ

Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce ve kendilerinden daha kuvvetli olan ve yeryüzünde daha çok eser bırakan kimselerin sonuçlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları suçlarıyla yakalamıştır. Allah'a karşı onları koruyan yoktur.

Çeviri Yazı

evelem yesîrû fi-l'arḍi feyenżurû keyfe kâne `âḳibetü-lleẕîne kânû min ḳablihim. kânû hüm eşedde minhüm ḳuvvetev veâŝâran fi-l'arḍi feeḫaẕehümü-llâhü biẕünûbihim vemâ kâne lehüm mine-llâhi miv vâḳ.

22
Bölüm 40 : Ayet 22

ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ كَانَت تَّأْتِيهِمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَـٰتِ فَكَفَرُوا۟ فَأَخَذَهُمُ ٱللَّهُ ۚ إِنَّهُۥ قَوِىٌّ شَدِيدُ ٱلْعِقَابِ

Bu, kendilerine açık belgelerle gelen peygamberlerini inkar etmelerinden ötürüdür. Allah da onları bunun için yakalamıştır. Doğrusu O, kuvvetlidir, cezalandırması da şiddetlidir.

Çeviri Yazı

ẕâlike biennehüm kânet te'tîhim rusülühüm bilbeyyinâti fekeferû feeḫaẕehümü-llâh. innehû ḳaviyyün şedîdü-l`iḳâb.

23
Bölüm 40 : Ayet 23

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِـَٔايَـٰتِنَا وَسُلْطَـٰنٍ مُّبِينٍ

And olsun ki Musa'yı, mucizelerimiz ve apaçık delillerle Firavun, Haman ve Karun'a göndermişizdir. Onlar: "Bu, yalancı sihirbazın biridir" demişlerdi.

Çeviri Yazı

veleḳad erselnâ mûsâ biâyâtinâ vesülṭânim mübîn.

24
Bölüm 40 : Ayet 24

إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَهَـٰمَـٰنَ وَقَـٰرُونَ فَقَالُوا۟ سَـٰحِرٌ كَذَّابٌ

And olsun ki Musa'yı, mucizelerimiz ve apaçık delillerle Firavun, Haman ve Karun'a göndermişizdir. Onlar: "Bu, yalancı sihirbazın biridir" demişlerdi.

Çeviri Yazı

ilâ fir`avne vehâmâne veḳârûne feḳâlû sâḥirun keẕẕâb.

25
Bölüm 40 : Ayet 25

فَلَمَّا جَآءَهُم بِٱلْحَقِّ مِنْ عِندِنَا قَالُوا۟ ٱقْتُلُوٓا۟ أَبْنَآءَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ مَعَهُۥ وَٱسْتَحْيُوا۟ نِسَآءَهُمْ ۚ وَمَا كَيْدُ ٱلْكَـٰفِرِينَ إِلَّا فِى ضَلَـٰلٍ

Musa katımızdan onlara gerçeği getirince: "Onunla beraber iman etmiş kimselerin oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın" dediler. Ama inkarcıların hilesi elbette boşa gider.

Çeviri Yazı

felemmâ câehüm bilḥaḳḳi min `indinâ ḳâlu-ḳtülû ebnâe-lleẕîne âmenû me`ahû vestaḥyû nisâehüm. vemâ keydü-lkâfirîne illâ fî ḍalâl.

26
Bölüm 40 : Ayet 26

وَقَالَ فِرْعَوْنُ ذَرُونِىٓ أَقْتُلْ مُوسَىٰ وَلْيَدْعُ رَبَّهُۥٓ ۖ إِنِّىٓ أَخَافُ أَن يُبَدِّلَ دِينَكُمْ أَوْ أَن يُظْهِرَ فِى ٱلْأَرْضِ ٱلْفَسَادَ

Firavun: "Beni bırakın da Musa'yı öldüreyim, o, Rabbine yalvaradursun. Onun, sizin dininizi değiştireceğinden veya yeryüzünde bozgun çıkaracağından korkuyorum" dedi.

Çeviri Yazı

veḳâle fir`avnü ẕerûnî aḳtül mûsâ velyed`u rabbeh. innî eḫâfü ey yübeddile dîneküm ev ey yużhira fi-l'arḍi-lfesâd.

27
Bölüm 40 : Ayet 27

وَقَالَ مُوسَىٰٓ إِنِّى عُذْتُ بِرَبِّى وَرَبِّكُم مِّن كُلِّ مُتَكَبِّرٍ لَّا يُؤْمِنُ بِيَوْمِ ٱلْحِسَابِ

Musa: "Doğrusu ben, hesap görülecek güne inanmayan böbürlenenlerin hepsinden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım" dedi.

Çeviri Yazı

veḳâle mûsâ innî `uẕtü birabbî verabbiküm min külli mütekebbiril lâ yü'minü biyevmi-lḥisâb.

28
Bölüm 40 : Ayet 28

وَقَالَ رَجُلٌ مُّؤْمِنٌ مِّنْ ءَالِ فِرْعَوْنَ يَكْتُمُ إِيمَـٰنَهُۥٓ أَتَقْتُلُونَ رَجُلًا أَن يَقُولَ رَبِّىَ ٱللَّهُ وَقَدْ جَآءَكُم بِٱلْبَيِّنَـٰتِ مِن رَّبِّكُمْ ۖ وَإِن يَكُ كَـٰذِبًا فَعَلَيْهِ كَذِبُهُۥ ۖ وَإِن يَكُ صَادِقًا يُصِبْكُم بَعْضُ ٱلَّذِى يَعِدُكُمْ ۖ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يَهْدِى مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ كَذَّابٌ

Firavun ailesinden olup da, inandığını gizleyen bir adam dedi ki: "Rabbim Allah'tır diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Oysa size Rabbinizden belgelerle gelmiştir. Eğer yalancıysa, yalanı kendisinedir; eğer doğru sözlü ise, sizi tehdit ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir. Doğrusu Allah, aşırı yalancıyı doğru yola eriştirmez."

Çeviri Yazı

veḳâle racülüm mü'min. min âli fir`avne yektümü îmânehû etaḳtülûne racülen ey yeḳûle rabbiye-llâhü veḳad câeküm bilbeyyinâti mir rabbiküm. veiy yekü kâẕiben fe`aleyhi keẕibüh. veiy yekü ṣâdiḳay yüṣibküm ba`ḍu-lleẕî ye`idüküm. inne-llâhe lâ yehdî men hüve müsrifün keẕẕâb.

29
Bölüm 40 : Ayet 29

يَـٰقَوْمِ لَكُمُ ٱلْمُلْكُ ٱلْيَوْمَ ظَـٰهِرِينَ فِى ٱلْأَرْضِ فَمَن يَنصُرُنَا مِنۢ بَأْسِ ٱللَّهِ إِن جَآءَنَا ۚ قَالَ فِرْعَوْنُ مَآ أُرِيكُمْ إِلَّا مَآ أَرَىٰ وَمَآ أَهْدِيكُمْ إِلَّا سَبِيلَ ٱلرَّشَادِ

"Ey milletim; Bugün memlekette hükümranlık sizindir, galip olanlar sizsiniz. Ama Allah'ın baskını bize çatınca, O'na karşı bize kim yardım eder?" Firavun: "Ben size kendi görüşümden başkasını söylemiyorum. Ben size ancak doğru yolu gösteriyorum" dedi.

Çeviri Yazı

yâ ḳavmi lekümü-lmülkü-lyevme żâhirîne fi-l'arḍ. femey yenṣurunâ mim be'si-llâhi in câenâ. ḳâle fir`avnü mâ ürîküm illâ mâ erâ vemâ ehdîküm illâ sebîle-rraşâd.

30
Bölüm 40 : Ayet 30

وَقَالَ ٱلَّذِىٓ ءَامَنَ يَـٰقَوْمِ إِنِّىٓ أَخَافُ عَلَيْكُم مِّثْلَ يَوْمِ ٱلْأَحْزَابِ

İnanmış olan adam dedi ki: "Ey milletim! Doğrusu ben sizin için, Nuh milletinin, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, peygamberleri yalanlayan toplulukların uğradıkları bir günün benzerinden korkuyorum. Allah kullara zulüm dilemez."

Çeviri Yazı

veḳâle-lleẕî âmene yâ ḳavmi innî eḫâfü `aleyküm miŝle yevmi-l'aḥzâb.

31
Bölüm 40 : Ayet 31

مِثْلَ دَأْبِ قَوْمِ نُوحٍ وَعَادٍ وَثَمُودَ وَٱلَّذِينَ مِنۢ بَعْدِهِمْ ۚ وَمَا ٱللَّهُ يُرِيدُ ظُلْمًا لِّلْعِبَادِ

İnanmış olan adam dedi ki: "Ey milletim! Doğrusu ben sizin için, Nuh milletinin, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, peygamberleri yalanlayan toplulukların uğradıkları bir günün benzerinden korkuyorum. Allah kullara zulüm dilemez."

Çeviri Yazı

miŝle de'bi ḳavmi nûḥiv ve`âdiv veŝemûde velleẕîne mim ba`dihim. veme-llâhü yürîdü żulmel lil`ibâd.

32
Bölüm 40 : Ayet 32

وَيَـٰقَوْمِ إِنِّىٓ أَخَافُ عَلَيْكُمْ يَوْمَ ٱلتَّنَادِ

"Ey milletim! Ahu figan gününden sizin hesabınıza korkuyorum."

Çeviri Yazı

veyâ ḳavmi innî eḫâfü `aleyküm yevme-ttenâd.

33
Bölüm 40 : Ayet 33

يَوْمَ تُوَلُّونَ مُدْبِرِينَ مَا لَكُم مِّنَ ٱللَّهِ مِنْ عَاصِمٍ ۗ وَمَن يُضْلِلِ ٱللَّهُ فَمَا لَهُۥ مِنْ هَادٍ

"Arkanıza dönüp kaçacağınız gün Allah'a karşı sizi koruyan bulunmaz. Allah'ın saptırdığını doğru yola getirecek yoktur."

Çeviri Yazı

yevme tüvellûne müdbirîn. mâ leküm mine-llâhi min `âṣim. vemey yuḍlili-llâhü femâ lehû min hâd.

34
Bölüm 40 : Ayet 34

وَلَقَدْ جَآءَكُمْ يُوسُفُ مِن قَبْلُ بِٱلْبَيِّنَـٰتِ فَمَا زِلْتُمْ فِى شَكٍّ مِّمَّا جَآءَكُم بِهِۦ ۖ حَتَّىٰٓ إِذَا هَلَكَ قُلْتُمْ لَن يَبْعَثَ ٱللَّهُ مِنۢ بَعْدِهِۦ رَسُولًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ ٱللَّهُ مَنْ هُوَ مُسْرِفٌ مُّرْتَابٌ

"And olsun ki, Yusuf da, daha önce, size belgelerle gelmişti. Size getirdiği şeylerden şüphelenip durmuştunuz. Sonunda Yusuf ölünce, Allah onun ardından hiçbir peygamber göndermeyecek demiştiniz. Allah, aşırı şüpheciyi işte böylece saptırır."

Çeviri Yazı

veleḳad câeküm yûsüfü min ḳablü bilbeyyinâti femâ ziltüm fî şekkim mimmâ câeküm bih. ḥattâ iẕâ heleke ḳultüm ley yeb`aŝe-llâhü mim ba`dihî rasûlâ. keẕâlike yüḍillü-llâhü men hüve müsrifüm mürtâb.

35
Bölüm 40 : Ayet 35

ٱلَّذِينَ يُجَـٰدِلُونَ فِىٓ ءَايَـٰتِ ٱللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَـٰنٍ أَتَىٰهُمْ ۖ كَبُرَ مَقْتًا عِندَ ٱللَّهِ وَعِندَ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ ۚ كَذَٰلِكَ يَطْبَعُ ٱللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ قَلْبِ مُتَكَبِّرٍ جَبَّارٍ

"Bunlar, Allah'ın ayetleri üzerinde kendilerine gelmiş bir delil bulunmadan tartışırlar. Bu, Allah katında da, inananların yanında da öfkeyi arttırır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini bundan dolayı mühürler."

Çeviri Yazı

elleẕîne yücâdilûne fî âyâti-llâhi bigayri sülṭânin etâhüm. kebüra maḳten `inde-llâhi ve`inde-lleẕîne âmenû. keẕâlike yaṭbe`u-llâhü `alâ külli ḳalbi mütekebbirin cebbâr.

36
Bölüm 40 : Ayet 36

وَقَالَ فِرْعَوْنُ يَـٰهَـٰمَـٰنُ ٱبْنِ لِى صَرْحًا لَّعَلِّىٓ أَبْلُغُ ٱلْأَسْبَـٰبَ

Firavun: "Ey Haman! Bana bir kule yap; belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Musa'nın Tanrısını görürüm. Doğrusu ben, onu yalancı sanıyorum" dedi. Firavun'a, kötü işi böylece güzel gösterildi ve doğru yoldan alıkondu. Firavun'un hilesi elbette boşa gidecekti.

Çeviri Yazı

veḳâle fir`avnü yâ hâmânü-bni lî ṣarḥal le`allî eblügu-l'esbâb.

37
Bölüm 40 : Ayet 37

أَسْبَـٰبَ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ فَأَطَّلِعَ إِلَىٰٓ إِلَـٰهِ مُوسَىٰ وَإِنِّى لَأَظُنُّهُۥ كَـٰذِبًا ۚ وَكَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِفِرْعَوْنَ سُوٓءُ عَمَلِهِۦ وَصُدَّ عَنِ ٱلسَّبِيلِ ۚ وَمَا كَيْدُ فِرْعَوْنَ إِلَّا فِى تَبَابٍ

Firavun: "Ey Haman! Bana bir kule yap; belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Musa'nın Tanrısını görürüm. Doğrusu ben, onu yalancı sanıyorum" dedi. Firavun'a, kötü işi böylece güzel gösterildi ve doğru yoldan alıkondu. Firavun'un hilesi elbette boşa gidecekti.

Çeviri Yazı

esbâbe-ssemâvâti feeṭṭali`a ilâ ilâhi mûsâ veinnî leeżunnühû kâẕibâ. vekeẕâlike züyyine lifir`avne sûü `amelihî veṣudde `ani-ssebîl. vemâ keydü fir`avne illâ fî tebâb.

38
Bölüm 40 : Ayet 38

وَقَالَ ٱلَّذِىٓ ءَامَنَ يَـٰقَوْمِ ٱتَّبِعُونِ أَهْدِكُمْ سَبِيلَ ٱلرَّشَادِ

O inanan kimse dedi ki: "Ey milletim! Bana uyun, sizi doğru yola eriştireyim."

Çeviri Yazı

veḳâle-lleẕî âmene yâ ḳavmi-ttebi`ûni ehdiküm sebîle-rraşâd.

39
Bölüm 40 : Ayet 39

يَـٰقَوْمِ إِنَّمَا هَـٰذِهِ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا مَتَـٰعٌ وَإِنَّ ٱلْـَٔاخِرَةَ هِىَ دَارُ ٱلْقَرَارِ

"Ey milletim! Şüphesiz bu dünya hayatı geçicidir, ama ahiret, doğrusu işte o, kalınacak yurttur."

Çeviri Yazı

yâ ḳavmi innemâ hâẕihi-lḥayâtü-ddünyâ metâ`. veinne-l'âḫirate hiye dâru-lḳarâr.

40
Bölüm 40 : Ayet 40

مَنْ عَمِلَ سَيِّئَةً فَلَا يُجْزَىٰٓ إِلَّا مِثْلَهَا ۖ وَمَنْ عَمِلَ صَـٰلِحًا مِّن ذَكَرٍ أَوْ أُنثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَأُو۟لَـٰٓئِكَ يَدْخُلُونَ ٱلْجَنَّةَ يُرْزَقُونَ فِيهَا بِغَيْرِ حِسَابٍ

"Kim bir kötülük işlerse ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, inanarak yararlı iş işlerse, işte onlar cennete girerler; orada hesapsız şekilde rızıklanırlar."

Çeviri Yazı

men `amile seyyieten felâ yüczâ illâ miŝlehâ. vemen `amile ṣâliḥam min ẕekerin ev ünŝâ vehüve mü'minün feülâike yedḫulûne-lcennete yürzeḳûne fîhâ bigayri ḥisâb.

41
Bölüm 40 : Ayet 41

وَيَـٰقَوْمِ مَا لِىٓ أَدْعُوكُمْ إِلَى ٱلنَّجَوٰةِ وَتَدْعُونَنِىٓ إِلَى ٱلنَّارِ

"Ey milletim! Nedir başıma gelen? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz."

Çeviri Yazı

veyâ ḳavmi mâ lî ed`ûküm ile-nnecâti veted`ûnenî ile-nnâr.

42
Bölüm 40 : Ayet 42

تَدْعُونَنِى لِأَكْفُرَ بِٱللَّهِ وَأُشْرِكَ بِهِۦ مَا لَيْسَ لِى بِهِۦ عِلْمٌ وَأَنَا۠ أَدْعُوكُمْ إِلَى ٱلْعَزِيزِ ٱلْغَفَّـٰرِ

"Siz beni Allah'ı inkar etmeye, bilmediğim bir şeyi O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz; ben ise sizi, güçlü olan, çok bağışlayan Allah'a çağırıyorum."

Çeviri Yazı

ted`ûnenî liekfüra billâhi veüşrike bihî mâ leyse lî bihî `ilm. veenâ ed`ûküm ile-l`azîzi-lgaffâr.

43
Bölüm 40 : Ayet 43

لَا جَرَمَ أَنَّمَا تَدْعُونَنِىٓ إِلَيْهِ لَيْسَ لَهُۥ دَعْوَةٌ فِى ٱلدُّنْيَا وَلَا فِى ٱلْـَٔاخِرَةِ وَأَنَّ مَرَدَّنَآ إِلَى ٱللَّهِ وَأَنَّ ٱلْمُسْرِفِينَ هُمْ أَصْحَـٰبُ ٱلنَّارِ

"Beni kendisine çağırdığınızın, bu dünyada da ahirette de çağırabilecek kabiliyette olmadığında, hepimizin Allah'a döneceğinde, aşırı gidenlerin ateşlikler olduklarında şüphe yoktur."

Çeviri Yazı

lâ cerame ennemâ ted`ûnenî ileyhi leyse lehû da`vetün fi-ddünyâ velâ fi-l'âḫirati veenne meraddenâ ile-llâhi veenne-lmüsrifîne hüm aṣḥâbü-nnâr.

44
Bölüm 40 : Ayet 44

فَسَتَذْكُرُونَ مَآ أَقُولُ لَكُمْ ۚ وَأُفَوِّضُ أَمْرِىٓ إِلَى ٱللَّهِ ۚ إِنَّ ٱللَّهَ بَصِيرٌۢ بِٱلْعِبَادِ

"Size söylediğimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Doğrusu Allah, kulları görür."

Çeviri Yazı

feseteẕkürûne mâ eḳûlü leküm. veüfevviḍu emrî ile-llâh. inne-llâhe beṣîrum bil`ibâd.

45
Bölüm 40 : Ayet 45

فَوَقَىٰهُ ٱللَّهُ سَيِّـَٔاتِ مَا مَكَرُوا۟ ۖ وَحَاقَ بِـَٔالِ فِرْعَوْنَ سُوٓءُ ٱلْعَذَابِ

Allah o adamı, kurmak istedikleri tuzaktan korudu. Kötü azap Firavun'un adamlarını sardı.

Çeviri Yazı

feveḳâhü-llâhü seyyiâti mâ mekerû veḥâḳa biâli fir`avne sûü-l`aẕâb.

46
Bölüm 40 : Ayet 46

ٱلنَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا ۖ وَيَوْمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ أَدْخِلُوٓا۟ ءَالَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ ٱلْعَذَابِ

Onlar, sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün, "Firavun'un adamlarını azabın en ağırına sokun"denir.

Çeviri Yazı

ennâru yü`raḍûne `aleyhâ gudüvvev ve`aşiyyâ. veyevme teḳûmü-ssâ`ah. edḫilû âle fir`avne eşedde-l`aẕâb.

47
Bölüm 40 : Ayet 47

وَإِذْ يَتَحَآجُّونَ فِى ٱلنَّارِ فَيَقُولُ ٱلضُّعَفَـٰٓؤُا۟ لِلَّذِينَ ٱسْتَكْبَرُوٓا۟ إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنتُم مُّغْنُونَ عَنَّا نَصِيبًا مِّنَ ٱلنَّارِ

Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, güçsüzler, büyüklük taslayanlara: "Doğrusu biz size uymuştuk, şimdi ateşin bir parçasını olsun bizden savabilir misiniz?" derler.

Çeviri Yazı

veiẕ yeteḥâccûne fi-nnâri feyeḳûlu-ḍḍu`afâü lilleẕîne-stekberû innâ künnâ leküm tebe`an fehel entüm mugnûne `annâ neṣîbem mine-nnâr.

48
Bölüm 40 : Ayet 48

قَالَ ٱلَّذِينَ ٱسْتَكْبَرُوٓا۟ إِنَّا كُلٌّ فِيهَآ إِنَّ ٱللَّهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ ٱلْعِبَادِ

Büyüklük taslayanlar: "Doğrusu hepimiz onun içindeyiz. Allah kullar arasında şüphesiz hüküm vermiştir" derler.

Çeviri Yazı

ḳâle-lleẕîne-stekberû innâ küllün fîhâ inne-llâhe ḳad ḥakeme beyne-l`ibâd.

49
Bölüm 40 : Ayet 49

وَقَالَ ٱلَّذِينَ فِى ٱلنَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ٱدْعُوا۟ رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْمًا مِّنَ ٱلْعَذَابِ

Ateşte olanlar, cehennemin bekçilerine: "Rabbinize yalvarın da hiç değilse bir gün, azabımızı hafifletsin" derler.

Çeviri Yazı

veḳâle-lleẕîne fi-nnâri liḫazeneti cehenneme-d`û rabbeküm yüḫaffif `annâ yevmem mine-l`aẕâb.

50
Bölüm 40 : Ayet 50

قَالُوٓا۟ أَوَلَمْ تَكُ تَأْتِيكُمْ رُسُلُكُم بِٱلْبَيِّنَـٰتِ ۖ قَالُوا۟ بَلَىٰ ۚ قَالُوا۟ فَٱدْعُوا۟ ۗ وَمَا دُعَـٰٓؤُا۟ ٱلْكَـٰفِرِينَ إِلَّا فِى ضَلَـٰلٍ

Bekçiler: "Size, belgelerle peygamberleriniz gelmiş miydi?" derler. Onlar da: "Evet, gelmişti" derler. Bekçiler: "O halde kendiniz yalvarın" derler. İnkarcıların yalvarışı şüphesiz boşunadır.

Çeviri Yazı

ḳâlû evelem tekü te'tîküm rusülüküm bilbeyyinât. ḳâlû belâ. ḳâlû fed`û. vemâ dü`âü-lkâfirîne illâ fî ḍalâl.

51
Bölüm 40 : Ayet 51

إِنَّا لَنَنصُرُ رُسُلَنَا وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ فِى ٱلْحَيَوٰةِ ٱلدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ ٱلْأَشْهَـٰدُ

Doğrusu Biz, peygamberlerimize ve inananlara dünya hayatında ve şahidlerin şahidlik edecekleri günde yardım ederiz.

Çeviri Yazı

innâ lenenṣuru rusülenâ velleẕîne âmenû fi-lḥayâti-ddünyâ veyevme yeḳûmü-l'eşhâd.

52
Bölüm 40 : Ayet 52

يَوْمَ لَا يَنفَعُ ٱلظَّـٰلِمِينَ مَعْذِرَتُهُمْ ۖ وَلَهُمُ ٱللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوٓءُ ٱلدَّارِ

O gün zalimlere, özür beyan etmeleri fayda vermez. Lanet onlaradır. Yurdun kötüsü de onlaradır.

Çeviri Yazı

yevme lâ yenfe`u-żżâlimîne ma`ẕiratühüm velehümü-lla`netü velehüm sûü-ddâr.

53
Bölüm 40 : Ayet 53

وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا مُوسَى ٱلْهُدَىٰ وَأَوْرَثْنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ٱلْكِتَـٰبَ

And olsun ki Biz Musa'ya doğruluk rehberi verdik. İsrailoğullarını da, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olan Kitap'a, Tevrat'a varis kıldık.

Çeviri Yazı

veleḳad âteynâ mûse-lhüdâ veevraŝnâ benî isrâîle-lkitâb.

54
Bölüm 40 : Ayet 54

هُدًى وَذِكْرَىٰ لِأُو۟لِى ٱلْأَلْبَـٰبِ

And olsun ki Biz Musa'ya doğruluk rehberi verdik. İsrailoğullarını da, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olan Kitap'a, Tevrat'a varis kıldık.

Çeviri Yazı

hüdev veẕikrâ liüli-l'elbâb.

55
Bölüm 40 : Ayet 55

فَٱصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّ وَٱسْتَغْفِرْ لِذَنۢبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِٱلْعَشِىِّ وَٱلْإِبْكَـٰرِ

Sabret, Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Suçunun bağışlanmasını dile; Rabbini akşam, sabah, överek tesbih et.

Çeviri Yazı

faṣbir inne va`de-llâhi ḥaḳḳuv vestagfir liẕembike vesebbiḥ biḥamdi rabbike bil`aşiyyi vel'ibkâr.

56
Bölüm 40 : Ayet 56

إِنَّ ٱلَّذِينَ يُجَـٰدِلُونَ فِىٓ ءَايَـٰتِ ٱللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَـٰنٍ أَتَىٰهُمْ ۙ إِن فِى صُدُورِهِمْ إِلَّا كِبْرٌ مَّا هُم بِبَـٰلِغِيهِ ۚ فَٱسْتَعِذْ بِٱللَّهِ ۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْبَصِيرُ

Allah'ın ayetleri üzerinde kendilerine gelen bir delil olmadan tartışanların gönüllerinde, ulaşamayacakları bir büyüklenme vardır. Sen Allah'a sığın. O şüphesiz işitendir, görendir.

Çeviri Yazı

inne-lleẕîne yücâdilûne fî âyâti-llâhi bigayri sülṭânin etâhüm in fî ṣudûrihim illâ kibrum mâ hüm bibâligîh. feste`iẕ billâh. innehû hüve-ssemî`u-lbeṣîr.

57
Bölüm 40 : Ayet 57

لَخَلْقُ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ أَكْبَرُ مِنْ خَلْقِ ٱلنَّاسِ وَلَـٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ

Göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.

Çeviri Yazı

leḫalḳu-ssemâvâti vel'arḍi ekberu min ḫalḳi-nnâsi velâkinne ekŝera-nnâsi lâ ya`lemûn.

58
Bölüm 40 : Ayet 58

وَمَا يَسْتَوِى ٱلْأَعْمَىٰ وَٱلْبَصِيرُ وَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ وَلَا ٱلْمُسِىٓءُ ۚ قَلِيلًا مَّا تَتَذَكَّرُونَ

Körle gören, inanıp yararlı iş işleyenlerle kötülük yapan bir değildir. Ne kadar az düşünüyorsunuz?

Çeviri Yazı

vemâ yestevi-l'a`mâ velbeṣîru velleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti vele-lmüsî'. ḳalîlem mâ teteẕekkerûn.

59
Bölüm 40 : Ayet 59

إِنَّ ٱلسَّاعَةَ لَـَٔاتِيَةٌ لَّا رَيْبَ فِيهَا وَلَـٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ

Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Bunda şüphe yoktur, fakat, insanların çoğu inanmıyor.

Çeviri Yazı

inne-ssâ`ate leâtiyetül lâ raybe fîhâ velâkinne ekŝera-nnâsi lâ yü'minûn.

60
Bölüm 40 : Ayet 60

وَقَالَ رَبُّكُمُ ٱدْعُونِىٓ أَسْتَجِبْ لَكُمْ ۚ إِنَّ ٱلَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِى سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ

Rabbiniz: "Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurmuştur.

Çeviri Yazı

veḳâle rabbükümü-d`ûnî estecib leküm. inne-lleẕîne yestekbirûne `an `ibâdetî seyedḫulûne cehenneme dâḫirîn.

61
Bölüm 40 : Ayet 61

ٱللَّهُ ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلَّيْلَ لِتَسْكُنُوا۟ فِيهِ وَٱلنَّهَارَ مُبْصِرًا ۚ إِنَّ ٱللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى ٱلنَّاسِ وَلَـٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ

Size, geceyi dinlenesiniz diye karanlık ve gündüzü aydınlık olarak yaratan Allah'tır. Doğrusu Allah insanlara karşı lütufkardır, ama insanların çoğu şükretmezler.

Çeviri Yazı

allâhü-lleẕî ce`ale lekümü-lleyle liteskünû fîhi vennehâra mübṣirâ. inne-llâhe leẕû faḍlin `ale-nnâsi velâkinne ekŝera-nnâsi lâ yeşkürûn.

62
Bölüm 40 : Ayet 62

ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمْ خَـٰلِقُ كُلِّ شَىْءٍ لَّآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ

İşte herşeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah budur. O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl aldatılıp döndürülürsünüz?

Çeviri Yazı

ẕâlikümü-llâhü rabbüküm ḫâliḳu külli şey'. lâ ilâhe illâ hû. feennâ tü'fekûn.

63
Bölüm 40 : Ayet 63

كَذَٰلِكَ يُؤْفَكُ ٱلَّذِينَ كَانُوا۟ بِـَٔايَـٰتِ ٱللَّهِ يَجْحَدُونَ

Allah'ın ayetlerini bile bile inkar edenler böylece döndürülüyorlardı.

Çeviri Yazı

keẕâlike yü'fekü-lleẕîne kânû biâyâti-llâhi yecḥadûn.

64
Bölüm 40 : Ayet 64

ٱللَّهُ ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَرْضَ قَرَارًا وَٱلسَّمَآءَ بِنَآءً وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَـٰتِ ۚ ذَٰلِكُمُ ٱللَّهُ رَبُّكُمْ ۖ فَتَبَارَكَ ٱللَّهُ رَبُّ ٱلْعَـٰلَمِينَ

Sizin için yeri durak, göğü bina eden, size şekil verip de, şeklinizi güzel yapan, sizi temiz şeylerle rızıklandıran Allah'tır. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir!

Çeviri Yazı

allâhü-lleẕî ce`ale lekümü-l'arḍa ḳarârav vessemâe binâev veṣavveraküm feaḥsene ṣuveraküm verazeḳaküm mine-ṭṭayyibât. ẕâlikümü-llâhü rabbüküm. fetebârake-llâhü rabbü-l`âlemîn.

65
Bölüm 40 : Ayet 65

هُوَ ٱلْحَىُّ لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ فَٱدْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ ٱلدِّينَ ۗ ٱلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ

O diridir, O'ndan başka tanrı yoktur. Dini yalnız O'na has kılarak O'na yalvarın. Övgü, Alemlerin Rabbi Allah içindir.

Çeviri Yazı

hüve-lḥayyü lâ ilâhe illâ hüve fed`ûhü muḫliṣîne lehü-ddîn. elḥamdü lillâhi rabbi-l`âlemîn.

66
Bölüm 40 : Ayet 66

قُلْ إِنِّى نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ ٱلَّذِينَ تَدْعُونَ مِن دُونِ ٱللَّهِ لَمَّا جَآءَنِىَ ٱلْبَيِّنَـٰتُ مِن رَّبِّى وَأُمِرْتُ أَنْ أُسْلِمَ لِرَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ

De ki: "Sizin, Allah'ı bırakıp da kulluk ettiklerinize kulluk etmek bana yasak kılınmıştır. Zira bana Rabbimden belgeler gelmiştir. Ben, kendimi Alemlerin Rabbine vermekle emrolundum."

Çeviri Yazı

ḳul innî nühîtü en a`büde-lleẕîne ted`ûne min dûni-llâhi lemmâ câeniye-lbeyyinâtü mir rabbî veümirtü en üslime lirabbi-l`âlemîn.

67
Bölüm 40 : Ayet 67

هُوَ ٱلَّذِى خَلَقَكُم مِّن تُرَابٍ ثُمَّ مِن نُّطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوٓا۟ أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا۟ شُيُوخًا ۚ وَمِنكُم مَّن يُتَوَفَّىٰ مِن قَبْلُ ۖ وَلِتَبْلُغُوٓا۟ أَجَلًا مُّسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ

Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra kan pıhtısından yaratan; sonra erginlik çağına ulaşmanız, sonra da yaşlanmanız için sizi bebek olarak dünyaya çıkaran O'dur. Kiminiz daha önce öldürülür, kiminiz de, belirtilmiş bir süreye ulaşırsınız. Belki artık düşünürsünüz.

Çeviri Yazı

hüve-lleẕî ḫaleḳaküm min türâbin ŝümme min nuṭfetin ŝümme min `aleḳatin ŝümme yuḫricüküm ṭiflen ŝümme liteblügû eşüddeküm ŝümme litekûnû şüyûḫâ. veminküm mey yüteveffâ min ḳablü veliteblügû ecelem müsemmev vele`alleküm ta`ḳilûn.

68
Bölüm 40 : Ayet 68

هُوَ ٱلَّذِى يُحْىِۦ وَيُمِيتُ ۖ فَإِذَا قَضَىٰٓ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُۥ كُن فَيَكُونُ

Dirilten, öldüren O'dur. Bir şeye karar verirse "Ol" der, o da oluverir.

Çeviri Yazı

hüve-lleẕî yuḥyî veyümît. feiẕâ ḳaḍâ emran feinnemâ yeḳûlü lehû kün feyekûn.

69
Bölüm 40 : Ayet 69

أَلَمْ تَرَ إِلَى ٱلَّذِينَ يُجَـٰدِلُونَ فِىٓ ءَايَـٰتِ ٱللَّهِ أَنَّىٰ يُصْرَفُونَ

Allah'ın ayetleri üzerinde tartışanları görmez misin? Nasıl da döndürülüyorlar?

Çeviri Yazı

elem tera ile-lleẕîne yücâdilûne fî âyâti-llâh. ennâ yuṣrafûn.

70
Bölüm 40 : Ayet 70

ٱلَّذِينَ كَذَّبُوا۟ بِٱلْكِتَـٰبِ وَبِمَآ أَرْسَلْنَا بِهِۦ رُسُلَنَا ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ

Kitap'ı ve peygamberlerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlar elbette bileceklerdir.

Çeviri Yazı

elleẕîne keẕẕebû bilkitâbi vebimâ erselnâ bihî rusülenâ. fesevfe ya`lemûn.

71
Bölüm 40 : Ayet 71

إِذِ ٱلْأَغْلَـٰلُ فِىٓ أَعْنَـٰقِهِمْ وَٱلسَّلَـٰسِلُ يُسْحَبُونَ

Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra ateşte yakılırlar.

Çeviri Yazı

iẕi-l'aglâlü fî a`nâḳihim vesselâsil. yüsḥabûn.

72
Bölüm 40 : Ayet 72

فِى ٱلْحَمِيمِ ثُمَّ فِى ٱلنَّارِ يُسْجَرُونَ

Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra ateşte yakılırlar.

Çeviri Yazı

fi-lḥamîmi ŝümme fi-nnâri yüscerûn.

73
Bölüm 40 : Ayet 73

ثُمَّ قِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنتُمْ تُشْرِكُونَ

Sonra onlara: "Allah'ı bırakıp da koştuğunuz ortaklar nerededir?" denir. "Bizden uzaklaştılar; hayır, biz zaten önceleri hiçbir şeye kulluk etmiyorduk" derler. İşte Allah inkarcıları böyle saptırır.

Çeviri Yazı

ŝümme ḳîle lehüm eyne mâ küntüm tüşrikûn.

74
Bölüm 40 : Ayet 74

مِن دُونِ ٱللَّهِ ۖ قَالُوا۟ ضَلُّوا۟ عَنَّا بَل لَّمْ نَكُن نَّدْعُوا۟ مِن قَبْلُ شَيْـًٔا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ ٱللَّهُ ٱلْكَـٰفِرِينَ

Sonra onlara: "Allah'ı bırakıp da koştuğunuz ortaklar nerededir?" denir. "Bizden uzaklaştılar; hayır, biz zaten önceleri hiçbir şeye kulluk etmiyorduk" derler. İşte Allah inkarcıları böyle saptırır.

Çeviri Yazı

min dûni-llâh. ḳâlû ḍallû `annâ bel lem nekün ned`û min ḳablü şey'â. keẕâlike yüḍillü-llâhü-lkâfirîn.

75
Bölüm 40 : Ayet 75

ذَٰلِكُم بِمَا كُنتُمْ تَفْرَحُونَ فِى ٱلْأَرْضِ بِغَيْرِ ٱلْحَقِّ وَبِمَا كُنتُمْ تَمْرَحُونَ

Onlara: "İşte bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve böbürlenmenizden ötürüdür. Temelli kalacağınız cehennem kapılarından girin" denir. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür!

Çeviri Yazı

ẕâliküm bimâ küntüm tefraḥûne fi-l'arḍi bigayri-lḥaḳḳi vebimâ küntüm temraḥûn.

76
Bölüm 40 : Ayet 76

ٱدْخُلُوٓا۟ أَبْوَٰبَ جَهَنَّمَ خَـٰلِدِينَ فِيهَا ۖ فَبِئْسَ مَثْوَى ٱلْمُتَكَبِّرِينَ

Onlara: "İşte bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve böbürlenmenizden ötürüdür. Temelli kalacağınız cehennem kapılarından girin" denir. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür!

Çeviri Yazı

üdḫulû ebvâbe cehenneme ḫâlidîne fîhâ. febi'se meŝve-lmütekebbirîn.

77
Bölüm 40 : Ayet 77

فَٱصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّ ۚ فَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ ٱلَّذِى نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ

Sabret; şüphesiz Allah'ın verdiği söz gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya seni öldürürüz, nasıl olsa onların dönüşü Bizedir.

Çeviri Yazı

faṣbir inne va`de-llâhi ḥaḳḳun. feimmâ nüriyenneke ba`ḍa-lleẕî ne`idühüm ev neteveffeyenneke feileynâ yürce`ûn.

78
Bölüm 40 : Ayet 78

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِّن قَبْلِكَ مِنْهُم مَّن قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُم مَّن لَّمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ ۗ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَن يَأْتِىَ بِـَٔايَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ ٱللَّهِ ۚ فَإِذَا جَآءَ أَمْرُ ٱللَّهِ قُضِىَ بِٱلْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ ٱلْمُبْطِلُونَ

And olsun ki, senden önce birçok peygamberler gönderdik; sana onların kimini anlattık, kimini anlatmadık; hiçbir peygamber, Allah'ın izni olmadan bir mucize getiremez. Allah'ın buyruğu gelince iş gerçekten biter. İşte o zaman, boşa uğraşanlar hüsranda kalırlar.

Çeviri Yazı

veleḳad erselnâ rusülem min ḳablike minhüm men ḳaṣaṣnâ `aleyke veminhüm mel lem naḳṣuṣ `aleyk. vemâ kâne lirasûlin ey ye'tiye biâyetin illâ biiẕni-llâh. feiẕâ câe emru-llâhi ḳuḍiye bilḥaḳḳi veḫasira hünâlike-lmübṭilûn.

79
Bölüm 40 : Ayet 79

ٱللَّهُ ٱلَّذِى جَعَلَ لَكُمُ ٱلْأَنْعَـٰمَ لِتَرْكَبُوا۟ مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ

Binek olarak kullanmanız ve yemeniz için hayvanları sizin için yaratan Allah'tır.

Çeviri Yazı

allâhü-lleẕî ce`ale lekümü-l'en`âme literkebû minhâ veminhâ te'külûn.

80
Bölüm 40 : Ayet 80

وَلَكُمْ فِيهَا مَنَـٰفِعُ وَلِتَبْلُغُوا۟ عَلَيْهَا حَاجَةً فِى صُدُورِكُمْ وَعَلَيْهَا وَعَلَى ٱلْفُلْكِ تُحْمَلُونَ

Onlarda sizin için daha nice faydalar vardır; gönüllerinizdeki arzulara, onlara binerek ulaşırsınız. Onlarla ve gemilerle taşınırsınız.

Çeviri Yazı

veleküm fîhâ menâfi`u veliteblügû `aleyhâ ḥâceten fî ṣudûriküm ve`aleyhâ ve`ale-lfülki tuḥmelûn.

81
Bölüm 40 : Ayet 81

وَيُرِيكُمْ ءَايَـٰتِهِۦ فَأَىَّ ءَايَـٰتِ ٱللَّهِ تُنكِرُونَ

Allah size delillerini gösteriyor. Allah'ın delillerinden hangisini inkar edersiniz?

Çeviri Yazı

veyürîküm âyâtih. feeyye âyâti-llâhi tünkirûn.

82
Bölüm 40 : Ayet 82

أَفَلَمْ يَسِيرُوا۟ فِى ٱلْأَرْضِ فَيَنظُرُوا۟ كَيْفَ كَانَ عَـٰقِبَةُ ٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ كَانُوٓا۟ أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةً وَءَاثَارًا فِى ٱلْأَرْضِ فَمَآ أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ

Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden daha çok, daha kuvvetli, yeryüzünde bıraktıkları eserler daha sağlam olan öncekilerin sonuçlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Kazandıkları onlara bir fayda vermemiştir.

Çeviri Yazı

efelem yesîrû fi-l'arḍi feyenżurû keyfe kâne `âḳibetü-lleẕîne min ḳablihim. kânû ekŝera minhüm veeşedde ḳuvvetev veâŝâran fi-l'arḍi femâ agnâ `anhüm mâ kânû yeksibûn.

83
Bölüm 40 : Ayet 83

فَلَمَّا جَآءَتْهُمْ رُسُلُهُم بِٱلْبَيِّنَـٰتِ فَرِحُوا۟ بِمَا عِندَهُم مِّنَ ٱلْعِلْمِ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ

Peygamberleri onlara belgelerle gelince, kendilerinde olan bilgiden gururlandılar da, alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi.

Çeviri Yazı

felemmâ câethüm rusülühüm bilbeyyinâti feriḥû bimâ `indehüm mine-l`ilmi veḥâḳa bihim mâ kânû bihî yestehziûn.

84
Bölüm 40 : Ayet 84

فَلَمَّا رَأَوْا۟ بَأْسَنَا قَالُوٓا۟ ءَامَنَّا بِٱللَّهِ وَحْدَهُۥ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِهِۦ مُشْرِكِينَ

Şiddetli azabımızı gördüklerinde: "Yalnız Allah'a inandık; O'na koştuğumuz eşleri inkar ettik" dediler.

Çeviri Yazı

felemmâ raev be'senâ ḳâlû âmennâ billâhi vaḥdehû vekefernâ bimâ künnâ bihî müşrikîn.

85
Bölüm 40 : Ayet 85

فَلَمْ يَكُ يَنفَعُهُمْ إِيمَـٰنُهُمْ لَمَّا رَأَوْا۟ بَأْسَنَا ۖ سُنَّتَ ٱللَّهِ ٱلَّتِى قَدْ خَلَتْ فِى عِبَادِهِۦ ۖ وَخَسِرَ هُنَالِكَ ٱلْكَـٰفِرُونَ

Ama, Bizim şiddetli azabımızı görüp de öyle inanmaları kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah'ın kulları hakkında, öteden beri yürürlükte olan yasasıdır. İşte inkarcılar o zaman hüsranda kaldılar.

Çeviri Yazı

felem yekü yenfe`uhüm îmânühüm lemmâ raev be'senâ. sünnete-llâhi-lletî ḳad ḫalet fî `ibâdih. veḫasira hünâlike-lkâfirûn.

Bölüm 40

Ha, Mim. [1]

Kitap'ın indirilmesi, güçlü ve bilgin olan Allah katındandır. [2]

O, günahı bağışlayan, tevbeyi kabul eden, cezası şiddetli, lütfu bol olandır. O'ndan başka tanrı yoktur, dönüş O'nadır. [3]

Allah'ın ayetleri üzerinde, inkar edenlerden başkası tartışmaya girişmez. İnkarcıların memlekette gezip dolaşması seni aldatmasın. [4]

Onlardan önce, Nuh milleti, ardından, peygamberlere karşı gelen topluluklar da peygamberlerini yalanlamış; her ümmet, peygamberini cezalandırmaya azmetmişti. Hakkı batılla gidermek için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine Ben onları yakaladım. Cezalandırmam nasılmış? [5]

İnkar edenlerin cehennemlik olduklarına dair Rabbinin sözü böylece gerçekleşti. [6]

Arşı yüklenen ve çevresinde bulunanlar, Rablerini överek tesbih ederler; O'na inanırlar. Müminler için: "Rabbimiz! İlmin ve rahmetin herşeyi içine almıştır. Tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla; onları cehennemin azabından koru" diye bağışlanma dilerler. [7]

"Rabbimiz! Müminleri ve babalarından, eşlerinden, soylarından iyi olanları, kendilerine söz verdiğin Adn cennetlerine koy; şüphesiz güçlü olan, Hakim olan ancak Sensin" [8]

"Onları kötülüklerden koru! O gün kötülüklerden kimi korursan, ona şüphesiz rahmet etmiş olursun. Bu büyük kurtuluştur." [9]

Ama inkar edenlere, "Allah'ın gazabı, sizin birbirinize olan öfkenizden daha büyüktür; imana çağrıldığınızda inkar ederdiniz" diye seslenilir. [10]

Onlar: "Rabbimiz! Bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de suçlarımızı itiraf ettik, bir daha çıkmağa yol var mıdır?" derler. [11]

Onlara: "Yalnız Allah çağrıldığı zaman inkar ederdiniz de, O'na eş koşulunca inanırdınız. Bugün hüküm, yüce Allah'ındır" denir. [12]

Size mucizelerini gösteren, size gökten rızık indiren O'dur. Allah'a yönelenden başkası ibret almaz. [13]

Ey inananlar! İnkarcılar istemese de, dini yalnız Allah'a has kılarak O'na yalvarın. [14]

Arş sahibi, varlıkların en yücesi olan Allah, kavuşma gününü ihtar etmek için kullarından dilediğine emriyle vahyi indirir. [15]

O gün onlar meydana çıkarlar; onların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz. "Bugün hükümranlık kimindir?" denir; hepsi: "Gücü herşeye yeten tek Allah'ındır" derler. [16]

Bugün herkese, kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Doğrusu Allah, hesabı çabuk görendir. [17]

Onları, yüreklerin ağıza geleceği, tasadan yutkunacakları, yaklaşan kıyamet günü ile uyar. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenecek şefaatçisi olur. [18]

Allah gözlerin hainliğini ve gönüllerin gizlediğini bilir. [19]

Allah, gerçekle hükmeder. O'nu bırakıp da yalvardıkları putlar bir şeye hüküm veremez. Şüphesiz Allah işitir ve görür. [20]

Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden önce ve kendilerinden daha kuvvetli olan ve yeryüzünde daha çok eser bırakan kimselerin sonuçlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları suçlarıyla yakalamıştır. Allah'a karşı onları koruyan yoktur. [21]

Bu, kendilerine açık belgelerle gelen peygamberlerini inkar etmelerinden ötürüdür. Allah da onları bunun için yakalamıştır. Doğrusu O, kuvvetlidir, cezalandırması da şiddetlidir. [22]

And olsun ki Musa'yı, mucizelerimiz ve apaçık delillerle Firavun, Haman ve Karun'a göndermişizdir. Onlar: "Bu, yalancı sihirbazın biridir" demişlerdi. [23]

And olsun ki Musa'yı, mucizelerimiz ve apaçık delillerle Firavun, Haman ve Karun'a göndermişizdir. Onlar: "Bu, yalancı sihirbazın biridir" demişlerdi. [24]

Musa katımızdan onlara gerçeği getirince: "Onunla beraber iman etmiş kimselerin oğullarını öldürün, kadınlarını sağ bırakın" dediler. Ama inkarcıların hilesi elbette boşa gider. [25]

Firavun: "Beni bırakın da Musa'yı öldüreyim, o, Rabbine yalvaradursun. Onun, sizin dininizi değiştireceğinden veya yeryüzünde bozgun çıkaracağından korkuyorum" dedi. [26]

Musa: "Doğrusu ben, hesap görülecek güne inanmayan böbürlenenlerin hepsinden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığınırım" dedi. [27]

Firavun ailesinden olup da, inandığını gizleyen bir adam dedi ki: "Rabbim Allah'tır diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Oysa size Rabbinizden belgelerle gelmiştir. Eğer yalancıysa, yalanı kendisinedir; eğer doğru sözlü ise, sizi tehdit ettiklerinin bir kısmı başınıza gelebilir. Doğrusu Allah, aşırı yalancıyı doğru yola eriştirmez." [28]

"Ey milletim; Bugün memlekette hükümranlık sizindir, galip olanlar sizsiniz. Ama Allah'ın baskını bize çatınca, O'na karşı bize kim yardım eder?" Firavun: "Ben size kendi görüşümden başkasını söylemiyorum. Ben size ancak doğru yolu gösteriyorum" dedi. [29]

İnanmış olan adam dedi ki: "Ey milletim! Doğrusu ben sizin için, Nuh milletinin, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, peygamberleri yalanlayan toplulukların uğradıkları bir günün benzerinden korkuyorum. Allah kullara zulüm dilemez." [30]

İnanmış olan adam dedi ki: "Ey milletim! Doğrusu ben sizin için, Nuh milletinin, Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, peygamberleri yalanlayan toplulukların uğradıkları bir günün benzerinden korkuyorum. Allah kullara zulüm dilemez." [31]

"Ey milletim! Ahu figan gününden sizin hesabınıza korkuyorum." [32]

"Arkanıza dönüp kaçacağınız gün Allah'a karşı sizi koruyan bulunmaz. Allah'ın saptırdığını doğru yola getirecek yoktur." [33]

"And olsun ki, Yusuf da, daha önce, size belgelerle gelmişti. Size getirdiği şeylerden şüphelenip durmuştunuz. Sonunda Yusuf ölünce, Allah onun ardından hiçbir peygamber göndermeyecek demiştiniz. Allah, aşırı şüpheciyi işte böylece saptırır." [34]

"Bunlar, Allah'ın ayetleri üzerinde kendilerine gelmiş bir delil bulunmadan tartışırlar. Bu, Allah katında da, inananların yanında da öfkeyi arttırır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini bundan dolayı mühürler." [35]

Firavun: "Ey Haman! Bana bir kule yap; belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Musa'nın Tanrısını görürüm. Doğrusu ben, onu yalancı sanıyorum" dedi. Firavun'a, kötü işi böylece güzel gösterildi ve doğru yoldan alıkondu. Firavun'un hilesi elbette boşa gidecekti. [36]

Firavun: "Ey Haman! Bana bir kule yap; belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Musa'nın Tanrısını görürüm. Doğrusu ben, onu yalancı sanıyorum" dedi. Firavun'a, kötü işi böylece güzel gösterildi ve doğru yoldan alıkondu. Firavun'un hilesi elbette boşa gidecekti. [37]

O inanan kimse dedi ki: "Ey milletim! Bana uyun, sizi doğru yola eriştireyim." [38]

"Ey milletim! Şüphesiz bu dünya hayatı geçicidir, ama ahiret, doğrusu işte o, kalınacak yurttur." [39]

"Kim bir kötülük işlerse ancak onun kadar ceza görür. Kadın veya erkek, kim, inanarak yararlı iş işlerse, işte onlar cennete girerler; orada hesapsız şekilde rızıklanırlar." [40]

"Ey milletim! Nedir başıma gelen? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz." [41]

"Siz beni Allah'ı inkar etmeye, bilmediğim bir şeyi O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz; ben ise sizi, güçlü olan, çok bağışlayan Allah'a çağırıyorum." [42]

"Beni kendisine çağırdığınızın, bu dünyada da ahirette de çağırabilecek kabiliyette olmadığında, hepimizin Allah'a döneceğinde, aşırı gidenlerin ateşlikler olduklarında şüphe yoktur." [43]

"Size söylediğimi hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a bırakıyorum. Doğrusu Allah, kulları görür." [44]

Allah o adamı, kurmak istedikleri tuzaktan korudu. Kötü azap Firavun'un adamlarını sardı. [45]

Onlar, sabah akşam ateşe sunulurlar. Kıyamet çattığı gün, "Firavun'un adamlarını azabın en ağırına sokun"denir. [46]

Ateşin içinde birbirleriyle tartışırlarken, güçsüzler, büyüklük taslayanlara: "Doğrusu biz size uymuştuk, şimdi ateşin bir parçasını olsun bizden savabilir misiniz?" derler. [47]

Büyüklük taslayanlar: "Doğrusu hepimiz onun içindeyiz. Allah kullar arasında şüphesiz hüküm vermiştir" derler. [48]

Ateşte olanlar, cehennemin bekçilerine: "Rabbinize yalvarın da hiç değilse bir gün, azabımızı hafifletsin" derler. [49]

Bekçiler: "Size, belgelerle peygamberleriniz gelmiş miydi?" derler. Onlar da: "Evet, gelmişti" derler. Bekçiler: "O halde kendiniz yalvarın" derler. İnkarcıların yalvarışı şüphesiz boşunadır. [50]

Doğrusu Biz, peygamberlerimize ve inananlara dünya hayatında ve şahidlerin şahidlik edecekleri günde yardım ederiz. [51]

O gün zalimlere, özür beyan etmeleri fayda vermez. Lanet onlaradır. Yurdun kötüsü de onlaradır. [52]

And olsun ki Biz Musa'ya doğruluk rehberi verdik. İsrailoğullarını da, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olan Kitap'a, Tevrat'a varis kıldık. [53]

And olsun ki Biz Musa'ya doğruluk rehberi verdik. İsrailoğullarını da, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olan Kitap'a, Tevrat'a varis kıldık. [54]

Sabret, Allah'ın verdiği söz şüphesiz gerçektir. Suçunun bağışlanmasını dile; Rabbini akşam, sabah, överek tesbih et. [55]

Allah'ın ayetleri üzerinde kendilerine gelen bir delil olmadan tartışanların gönüllerinde, ulaşamayacakları bir büyüklenme vardır. Sen Allah'a sığın. O şüphesiz işitendir, görendir. [56]

Göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler. [57]

Körle gören, inanıp yararlı iş işleyenlerle kötülük yapan bir değildir. Ne kadar az düşünüyorsunuz? [58]

Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Bunda şüphe yoktur, fakat, insanların çoğu inanmıyor. [59]

Rabbiniz: "Bana dua edin ki duanıza icabet edeyim. Bana kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler alçalmış olarak cehenneme gireceklerdir" buyurmuştur. [60]

Size, geceyi dinlenesiniz diye karanlık ve gündüzü aydınlık olarak yaratan Allah'tır. Doğrusu Allah insanlara karşı lütufkardır, ama insanların çoğu şükretmezler. [61]

İşte herşeyin yaratıcısı olan Rabbiniz Allah budur. O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl aldatılıp döndürülürsünüz? [62]

Allah'ın ayetlerini bile bile inkar edenler böylece döndürülüyorlardı. [63]

Sizin için yeri durak, göğü bina eden, size şekil verip de, şeklinizi güzel yapan, sizi temiz şeylerle rızıklandıran Allah'tır. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Alemlerin Rabbi Allah ne yücedir! [64]

O diridir, O'ndan başka tanrı yoktur. Dini yalnız O'na has kılarak O'na yalvarın. Övgü, Alemlerin Rabbi Allah içindir. [65]

De ki: "Sizin, Allah'ı bırakıp da kulluk ettiklerinize kulluk etmek bana yasak kılınmıştır. Zira bana Rabbimden belgeler gelmiştir. Ben, kendimi Alemlerin Rabbine vermekle emrolundum." [66]

Sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra kan pıhtısından yaratan; sonra erginlik çağına ulaşmanız, sonra da yaşlanmanız için sizi bebek olarak dünyaya çıkaran O'dur. Kiminiz daha önce öldürülür, kiminiz de, belirtilmiş bir süreye ulaşırsınız. Belki artık düşünürsünüz. [67]

Dirilten, öldüren O'dur. Bir şeye karar verirse "Ol" der, o da oluverir. [68]

Allah'ın ayetleri üzerinde tartışanları görmez misin? Nasıl da döndürülüyorlar? [69]

Kitap'ı ve peygamberlerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlar elbette bileceklerdir. [70]

Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra ateşte yakılırlar. [71]

Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra ateşte yakılırlar. [72]

Sonra onlara: "Allah'ı bırakıp da koştuğunuz ortaklar nerededir?" denir. "Bizden uzaklaştılar; hayır, biz zaten önceleri hiçbir şeye kulluk etmiyorduk" derler. İşte Allah inkarcıları böyle saptırır. [73]

Sonra onlara: "Allah'ı bırakıp da koştuğunuz ortaklar nerededir?" denir. "Bizden uzaklaştılar; hayır, biz zaten önceleri hiçbir şeye kulluk etmiyorduk" derler. İşte Allah inkarcıları böyle saptırır. [74]

Onlara: "İşte bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve böbürlenmenizden ötürüdür. Temelli kalacağınız cehennem kapılarından girin" denir. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür! [75]

Onlara: "İşte bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve böbürlenmenizden ötürüdür. Temelli kalacağınız cehennem kapılarından girin" denir. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür! [76]

Sabret; şüphesiz Allah'ın verdiği söz gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya seni öldürürüz, nasıl olsa onların dönüşü Bizedir. [77]

And olsun ki, senden önce birçok peygamberler gönderdik; sana onların kimini anlattık, kimini anlatmadık; hiçbir peygamber, Allah'ın izni olmadan bir mucize getiremez. Allah'ın buyruğu gelince iş gerçekten biter. İşte o zaman, boşa uğraşanlar hüsranda kalırlar. [78]

Binek olarak kullanmanız ve yemeniz için hayvanları sizin için yaratan Allah'tır. [79]

Onlarda sizin için daha nice faydalar vardır; gönüllerinizdeki arzulara, onlara binerek ulaşırsınız. Onlarla ve gemilerle taşınırsınız. [80]

Allah size delillerini gösteriyor. Allah'ın delillerinden hangisini inkar edersiniz? [81]

Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden daha çok, daha kuvvetli, yeryüzünde bıraktıkları eserler daha sağlam olan öncekilerin sonuçlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Kazandıkları onlara bir fayda vermemiştir. [82]

Peygamberleri onlara belgelerle gelince, kendilerinde olan bilgiden gururlandılar da, alaya aldıkları şey kendilerini sarıverdi. [83]

Şiddetli azabımızı gördüklerinde: "Yalnız Allah'a inandık; O'na koştuğumuz eşleri inkar ettik" dediler. [84]

Ama, Bizim şiddetli azabımızı görüp de öyle inanmaları kendilerine fayda vermedi. Bu, Allah'ın kulları hakkında, öteden beri yürürlükte olan yasasıdır. İşte inkarcılar o zaman hüsranda kaldılar. [85]