الجاثية
Casiye
Al-Jāthiyah
Çevirmen: Diyanet İşleri
Dil: Türkçe
Kaynak: tanzil.net/trans
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
حمٓ
Ha, Mim.
Çeviri Yazı
ḥâ-mîm.
تَنزِيلُ ٱلْكِتَـٰبِ مِنَ ٱللَّهِ ٱلْعَزِيزِ ٱلْحَكِيمِ
Kitap'ın indirilmesi, güçlü ve Hakim olan Allah katındandır.
Çeviri Yazı
tenzîlü-lkitâbi mine-llâhi-l`azîzi-lḥakîm.
إِنَّ فِى ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ لَـَٔايَـٰتٍ لِّلْمُؤْمِنِينَ
Göklerde ve yerde inananlara nice dersler vardır.
Çeviri Yazı
inne fi-ssemâvâti vel'arḍi leâyâtil lilmü'minîn.
وَفِى خَلْقِكُمْ وَمَا يَبُثُّ مِن دَآبَّةٍ ءَايَـٰتٌ لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ
Ey insanlar! Sizin yaratılmanızda ve canlıların yeryüzünde yayılmasında, kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır.
Çeviri Yazı
vefî ḫalḳiküm vemâ yebüŝŝü min dâbbetin âyâtül liḳavmiy yûḳinûn.
وَٱخْتِلَـٰفِ ٱلَّيْلِ وَٱلنَّهَارِ وَمَآ أَنزَلَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلسَّمَآءِ مِن رِّزْقٍ فَأَحْيَا بِهِ ٱلْأَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا وَتَصْرِيفِ ٱلرِّيَـٰحِ ءَايَـٰتٌ لِّقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
Gece ile gündüzün birbiri ardından gelmesinde, gökten, Allah'ın rızık vermek için yağmur indirip, yeri onunla, ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgarları yönetmesinde, akleden kimseler için dersler vardır.
Çeviri Yazı
vaḫtilâfi-lleyli vennehâri vemâ enzele-llâhü mine-ssemâi mir rizḳin feaḥyâ bihi-l'arḍa ba`de mevtihâ vetaṣrîfi-rriyâḥi âyâtül liḳavmiy ya`ḳilûn.
تِلْكَ ءَايَـٰتُ ٱللَّهِ نَتْلُوهَا عَلَيْكَ بِٱلْحَقِّ ۖ فَبِأَىِّ حَدِيثٍۭ بَعْدَ ٱللَّهِ وَءَايَـٰتِهِۦ يُؤْمِنُونَ
İşte sana gerçek olarak anlattığımız bunlar, Allah'ın varlığının delilleridir. Artık Allah'tan ve O'nun delillerinden sonra hangi söze inanırlar?
Çeviri Yazı
tilke âyâtü-llâhi netlûhâ `aleyke bilḥaḳḳ. febieyyi ḥadîŝim ba`de-llâhi veâyâtihî yü'minûn.
وَيْلٌ لِّكُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ
Kendine okunan Allah'ın ayetlerini dinleyip, sonra, onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnen, yalancı ve günahkar kişinin vay haline! Ona can yakıcı bir azap müjdele.
Çeviri Yazı
veylül likülli effâkin eŝîm.
يَسْمَعُ ءَايَـٰتِ ٱللَّهِ تُتْلَىٰ عَلَيْهِ ثُمَّ يُصِرُّ مُسْتَكْبِرًا كَأَن لَّمْ يَسْمَعْهَا ۖ فَبَشِّرْهُ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
Kendine okunan Allah'ın ayetlerini dinleyip, sonra, onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnen, yalancı ve günahkar kişinin vay haline! Ona can yakıcı bir azap müjdele.
Çeviri Yazı
yesme`u âyâti-llâhi tütlâ `aleyhi ŝümme yüṣirru müstekbiran keel lem yesma`hâ. febeşşirhü bi`aẕâbin elîm.
وَإِذَا عَلِمَ مِنْ ءَايَـٰتِنَا شَيْـًٔا ٱتَّخَذَهَا هُزُوًا ۚ أُو۟لَـٰٓئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ مُّهِينٌ
Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde onu alaya alır. İşte bunlara alçaltıcı bir azap ve ardından da cehennem vardır. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara bir fayda vermez. Büyük azap onlaradır.
Çeviri Yazı
veiẕâ `alime min âyâtinâ şey'en-tteḫaẕehâ hüzüvâ. ülâike lehüm `aẕâbüm mühîn.
مِّن وَرَآئِهِمْ جَهَنَّمُ ۖ وَلَا يُغْنِى عَنْهُم مَّا كَسَبُوا۟ شَيْـًٔا وَلَا مَا ٱتَّخَذُوا۟ مِن دُونِ ٱللَّهِ أَوْلِيَآءَ ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde onu alaya alır. İşte bunlara alçaltıcı bir azap ve ardından da cehennem vardır. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara bir fayda vermez. Büyük azap onlaradır.
Çeviri Yazı
miv verâihim cehennem. velâ yugnî `anhüm mâ kesebû şey'ev velâ me-tteḫaẕû min dûni-llâhi evliyâ'. velehüm `aẕâbün `ażîm.
هَـٰذَا هُدًى ۖ وَٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ بِـَٔايَـٰتِ رَبِّهِمْ لَهُمْ عَذَابٌ مِّن رِّجْزٍ أَلِيمٌ
İşte bu Kuran doğruluk rehberidir. Rablerinin ayetlerini inkar edenlere, onlara, tiksindiren, can yakan bir azap vardır.
Çeviri Yazı
hâẕâ hüdâ. velleẕîne keferû biâyâti rabbihim lehüm `aẕâbüm mir riczin elîm.
ٱللَّهُ ٱلَّذِى سَخَّرَ لَكُمُ ٱلْبَحْرَ لِتَجْرِىَ ٱلْفُلْكُ فِيهِ بِأَمْرِهِۦ وَلِتَبْتَغُوا۟ مِن فَضْلِهِۦ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
Emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri, lütfedip verdiği rızkı aramanız için denizi buyruğunuz altına veren Allah'tır, belki artık şükredersiniz.
Çeviri Yazı
allâhü-lleẕî seḫḫara lekümü-lbaḥra litecriye-lfülkü fîhi biemrihî velitebtegû min faḍlihî vele`alleküm teşkürûn.
وَسَخَّرَ لَكُم مَّا فِى ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ جَمِيعًا مِّنْهُ ۚ إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَـٰتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
Göklerde olanları, yerde olanları, hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için dersler vardır.
Çeviri Yazı
veseḫḫara leküm mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍi cemî`am minh. inne fî ẕâlike leâyâtil liḳavmiy yetefekkerûn.
قُل لِّلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ يَغْفِرُوا۟ لِلَّذِينَ لَا يَرْجُونَ أَيَّامَ ٱللَّهِ لِيَجْزِىَ قَوْمًۢا بِمَا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ
İnanmışlara de ki: Allah'ın bir milleti yaptıklarına karşılık cezalandıracağı günlerin geleceğini ummayanları şimdilik bağışlasınlar.
Çeviri Yazı
ḳul lilleẕîne âmenû yagfirû lilleẕîne lâ yercûne eyyâme-llâhi liyecziye ḳavmem bimâ kânû yeksibûn.
مَنْ عَمِلَ صَـٰلِحًا فَلِنَفْسِهِۦ ۖ وَمَنْ أَسَآءَ فَعَلَيْهَا ۖ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ تُرْجَعُونَ
Kim yararlı iş işlerse kendinedir; kim kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Sonra Rabbinize döndürülürsünüz.
Çeviri Yazı
men `amile ṣâliḥan felinefsih. vemen esâe fe`aleyhâ. ŝümme ilâ rabbiküm türce`ûn.
وَلَقَدْ ءَاتَيْنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ ٱلْكِتَـٰبَ وَٱلْحُكْمَ وَٱلنُّبُوَّةَ وَرَزَقْنَـٰهُم مِّنَ ٱلطَّيِّبَـٰتِ وَفَضَّلْنَـٰهُمْ عَلَى ٱلْعَـٰلَمِينَ
And olsun ki Biz, İsrailoğullarına Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik; onları temiz şeylerle rızıklandırdık; onları dünyalara üstün kıldık.
Çeviri Yazı
veleḳad âteynâ benî isrâîle-lkitâbe velḥukme vennübüvvete verazaḳnâhüm mine-ṭṭayyibâti vefeḍḍalnâhüm `ale-l`âlemîn.
وَءَاتَيْنَـٰهُم بَيِّنَـٰتٍ مِّنَ ٱلْأَمْرِ ۖ فَمَا ٱخْتَلَفُوٓا۟ إِلَّا مِنۢ بَعْدِ مَا جَآءَهُمُ ٱلْعِلْمُ بَغْيًۢا بَيْنَهُمْ ۚ إِنَّ رَبَّكَ يَقْضِى بَيْنَهُمْ يَوْمَ ٱلْقِيَـٰمَةِ فِيمَا كَانُوا۟ فِيهِ يَخْتَلِفُونَ
Din konusunda, onlara belgeler verdik; ancak, kendilerine ilim geldikten sonra birbirini çekememezlikten ayrılığa düştüler. Rabbin kıyamet günü, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında şüphesiz aralarında hükmedecektir.
Çeviri Yazı
veâteynâhüm beyyinâtim mine-l'emr. feme-ḫtelefû illâ mim ba`di mâ câehümü-l`ilmü bagyem beynehüm. inne rabbeke yaḳḍî beynehüm yevme-lḳiyâmeti fîmâ kânû fîhi yaḫtelifûn.
ثُمَّ جَعَلْنَـٰكَ عَلَىٰ شَرِيعَةٍ مِّنَ ٱلْأَمْرِ فَٱتَّبِعْهَا وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَآءَ ٱلَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ
Sonra seni de din konusunda bir şeriat sahibi kıldık, ona uy; bilmeyenlerin heveslerine uyma.
Çeviri Yazı
ŝümme ce`alnâke `alâ şerî`atim mine-l'emri fettebi`hâ velâ tettebi` ehvâe-lleẕîne lâ ya`lemûn.
إِنَّهُمْ لَن يُغْنُوا۟ عَنكَ مِنَ ٱللَّهِ شَيْـًٔا ۚ وَإِنَّ ٱلظَّـٰلِمِينَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَآءُ بَعْضٍ ۖ وَٱللَّهُ وَلِىُّ ٱلْمُتَّقِينَ
Şüphesiz onlar, seni Allah'tan müstağni kılamazlar. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostudurlar. Sakınanların dostu ise Allah'tır.
Çeviri Yazı
innehüm ley yugnû `anke mine-llâhi şey'â. veinne-żżâlimîne ba`ḍuhüm evliyâü ba`ḍ. vellâhü veliyyü-lmütteḳîn.
هَـٰذَا بَصَـٰٓئِرُ لِلنَّاسِ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ
Bu Kuran, insanlar için açık belgeler; kesin olarak inanan millet için doğruluk rehberi ve rahmettir.
Çeviri Yazı
hâẕâ beṣâiru linnâsi vehüdev veraḥmetül liḳavmiy yûḳinûn.
أَمْ حَسِبَ ٱلَّذِينَ ٱجْتَرَحُوا۟ ٱلسَّيِّـَٔاتِ أَن نَّجْعَلَهُمْ كَٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ سَوَآءً مَّحْيَاهُمْ وَمَمَاتُهُمْ ۚ سَآءَ مَا يَحْكُمُونَ
Yoksa, kötülük işleyen kimseler, ölümlerinde ve diriliklerinde kendilerini, inanıp yararlı iş işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
Çeviri Yazı
em ḥasibe-lleẕîne-cteraḥü-sseyyiâti en nec`alehüm kelleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti sevâem maḥyâhüm vememâtühüm. sâe mâ yaḥkümûn.
وَخَلَقَ ٱللَّهُ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ بِٱلْحَقِّ وَلِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍۭ بِمَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
Allah gökleri ve yeri gerçekle yaratmıştır; her cana, kazandığının karşılığı verilir, onlara zulmedilmez.
Çeviri Yazı
veḫaleḳa-llâhü-ssemâvâti vel'arḍa bilḥaḳḳi velitüczâ küllü nefsim bimâ kesebet vehüm lâ yużlemûn.
أَفَرَءَيْتَ مَنِ ٱتَّخَذَ إِلَـٰهَهُۥ هَوَىٰهُ وَأَضَلَّهُ ٱللَّهُ عَلَىٰ عِلْمٍ وَخَتَمَ عَلَىٰ سَمْعِهِۦ وَقَلْبِهِۦ وَجَعَلَ عَلَىٰ بَصَرِهِۦ غِشَـٰوَةً فَمَن يَهْدِيهِ مِنۢ بَعْدِ ٱللَّهِ ۚ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Heva ve hevesini tanrı edinen, bilgisi olduğu halde Allah'ın şaşırttığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünü perdelediği kimseyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Ey insanlar! Anlamaz mısınız?
Çeviri Yazı
eferaeyte meni-tteḫaẕe ilâhehû hevâhü veeḍallehü-llâhü `alâ `ilmiv veḫateme `alâ sem`ihî veḳalbihî vece`ale `alâ beṣarihî gişâveh. femey yehdîhi mim ba`di-llâh. efelâ teẕekkerûn.
وَقَالُوا۟ مَا هِىَ إِلَّا حَيَاتُنَا ٱلدُّنْيَا نَمُوتُ وَنَحْيَا وَمَا يُهْلِكُنَآ إِلَّا ٱلدَّهْرُ ۚ وَمَا لَهُم بِذَٰلِكَ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِنْ هُمْ إِلَّا يَظُنُّونَ
"Hayat, ancak bu dünyadaki hayatımızdır. Ölürüz ve yaşarız; bizi ancak zamanın geçişi yokluğa sürükler" derler. Onların bu hususta bir bilgisi yoktur, sadece böyle sanırlar.
Çeviri Yazı
veḳâlû mâ hiye illâ ḥayâtüne-ddünyâ nemûtü venaḥyâ vemâ yühlikünâ ille-ddehr. vemâ lehüm biẕâlike min `ilmin. in hüm illâ yeżunnûn.
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ ءَايَـٰتُنَا بَيِّنَـٰتٍ مَّا كَانَ حُجَّتَهُمْ إِلَّآ أَن قَالُوا۟ ٱئْتُوا۟ بِـَٔابَآئِنَآ إِن كُنتُمْ صَـٰدِقِينَ
Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman, delilleri yalnızca: "Doğru sözlü iseniz babalarımızı getirin bakalım" demek olur.
Çeviri Yazı
veiẕâ tütlâ `aleyhim âyâtünâ beyyinâtim mâ kâne ḥuccetehüm illâ en ḳâlü-'tû biâbâinâ in küntüm ṣâdiḳîn.
قُلِ ٱللَّهُ يُحْيِيكُمْ ثُمَّ يُمِيتُكُمْ ثُمَّ يَجْمَعُكُمْ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْقِيَـٰمَةِ لَا رَيْبَ فِيهِ وَلَـٰكِنَّ أَكْثَرَ ٱلنَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
De ki: "Sizi Allah diriltir, sonra öldürür, sonra sizi şüphe götürmeyen kıyamet gününde toplar. Ama insanların çoğu bilmezler."
Çeviri Yazı
ḳuli-llâhü yuḥyîküm ŝümme yümîtüküm ŝümme yecme`uküm ilâ yevmi-lḳiyâmeti lâ raybe fîhi velâkinne ekŝera-nnâsi lâ ya`lemûn.
وَلِلَّهِ مُلْكُ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۚ وَيَوْمَ تَقُومُ ٱلسَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ يَخْسَرُ ٱلْمُبْطِلُونَ
Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Kıyamet kopacağı gün, işte o gün, batıl sözlere uymuş olanlar hüsranda kalırlar.
Çeviri Yazı
velillâhi mülkü-ssemâvâti vel'arḍ. veyevme teḳûmü-ssâ`atü yevmeiẕiy yaḫseru-lmübṭilûn.
وَتَرَىٰ كُلَّ أُمَّةٍ جَاثِيَةً ۚ كُلُّ أُمَّةٍ تُدْعَىٰٓ إِلَىٰ كِتَـٰبِهَا ٱلْيَوْمَ تُجْزَوْنَ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Her ümmeti diz üstü çökmüş olarak görürsün. Her ümmet kitabına çağrılır. Onlara denir ki: "Bugün, size işlediğinizin karşılığı verilecektir."
Çeviri Yazı
veterâ külle ümmetin câŝiyeh. küllü ümmetin tüd`â ilâ kitâbihâ. elyevme tüczevne mâ küntüm ta`melûn.
هَـٰذَا كِتَـٰبُنَا يَنطِقُ عَلَيْكُم بِٱلْحَقِّ ۚ إِنَّا كُنَّا نَسْتَنسِخُ مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
"Bu kitabımız gerçekten sizin aleyhinize konuşur. Biz yaptıklarınızı şüphesiz bir bir kaydediyorduk."
Çeviri Yazı
hâẕâ kitâbünâ yenṭiḳu `aleyküm bilḥaḳḳ. innâ künnâ nestensiḫu mâ küntüm ta`melûn.
فَأَمَّا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ وَعَمِلُوا۟ ٱلصَّـٰلِحَـٰتِ فَيُدْخِلُهُمْ رَبُّهُمْ فِى رَحْمَتِهِۦ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْمُبِينُ
İnanıp, yararlı iş işleyenlere gelince, Rableri onları rahmetine garkeder. İşte bu, apaçık kurtuluştur.
Çeviri Yazı
feemme-lleẕîne âmenû ve`amilu-ṣṣâliḥâti feyüdḫilühüm rabbühüm fî raḥmetih. ẕâlike hüve-lfevzü-lmübîn.
وَأَمَّا ٱلَّذِينَ كَفَرُوٓا۟ أَفَلَمْ تَكُنْ ءَايَـٰتِى تُتْلَىٰ عَلَيْكُمْ فَٱسْتَكْبَرْتُمْ وَكُنتُمْ قَوْمًا مُّجْرِمِينَ
Ama, inkar eden kimselere denir ki: "Ayetlerim size okunmuş, siz de büyüklenip suçlu bir millet olmuştunuz değil mi?"
Çeviri Yazı
veemme-lleẕîne keferû. efelem tekün âyâtî tütlâ `aleyküm festekbertüm veküntüm ḳavmem mücrimîn.
وَإِذَا قِيلَ إِنَّ وَعْدَ ٱللَّهِ حَقٌّ وَٱلسَّاعَةُ لَا رَيْبَ فِيهَا قُلْتُم مَّا نَدْرِى مَا ٱلسَّاعَةُ إِن نَّظُنُّ إِلَّا ظَنًّا وَمَا نَحْنُ بِمُسْتَيْقِنِينَ
"Doğrusu Allah'ın verdiği söz gerçektir, kıyamet saati şüphe götürmez" dendiği zaman: "Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, yalnız yoktur sanıyoruz, buna dair kesin bir bilgi elde etmiş değiliz" derdiniz.
Çeviri Yazı
veiẕâ ḳîle inne va`de-llâhi ḥaḳḳuv vessâ`atü lâ raybe fîhâ ḳultüm mâ nedrî me-ssâ`atü in neżunnü illâ żannâ vemâ naḥnü bimüsteyḳinîn.
وَبَدَا لَهُمْ سَيِّـَٔاتُ مَا عَمِلُوا۟ وَحَاقَ بِهِم مَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
İşledikleri kötülükler kendilerine belli oldu ve onları, alaya aldıkları şeyler kuşatıp mahvetti.
Çeviri Yazı
vebedâ lehüm seyyietü mâ `amilû veḥâḳa bihim mâ kânû bihî yestehziûn.
وَقِيلَ ٱلْيَوْمَ نَنسَىٰكُمْ كَمَا نَسِيتُمْ لِقَآءَ يَوْمِكُمْ هَـٰذَا وَمَأْوَىٰكُمُ ٱلنَّارُ وَمَا لَكُم مِّن نَّـٰصِرِينَ
Onlara denir ki: "Bugüne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi Biz de sizi unuttuk; varacağınız yer ateştir, yardımcılarınız da yoktur."
Çeviri Yazı
veḳîle-lyevme nensâküm kemâ nesîtüm liḳâe yevmiküm hâẕâ veme'vâküm-nnâru vemâ leküm min nâṣirîn.
ذَٰلِكُم بِأَنَّكُمُ ٱتَّخَذْتُمْ ءَايَـٰتِ ٱللَّهِ هُزُوًا وَغَرَّتْكُمُ ٱلْحَيَوٰةُ ٱلدُّنْيَا ۚ فَٱلْيَوْمَ لَا يُخْرَجُونَ مِنْهَا وَلَا هُمْ يُسْتَعْتَبُونَ
"Bu, Allah'ın ayetlerini alaya almanızdan ve dünya hayatının sizi aldatmış olmasından ötürüdür." O gün, ne oradan çıkarılırlar ve ne de özürleri dinlenir.
Çeviri Yazı
ẕâliküm biennekümü-tteḫaẕtüm âyâti-llâhi hüzüvev vegarratkümü-lḥayâtü-ddünyâ. felyevme lâ yuḫracûne minhâ velâ hüm yüsta`tebûn.
فَلِلَّهِ ٱلْحَمْدُ رَبِّ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَرَبِّ ٱلْأَرْضِ رَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
Övülmek, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve alemlerin Rabbi olan Allah içindir.
Çeviri Yazı
felillâhi-lḥamdü rabbi-ssemâvâti verabbi-l'arḍi rabbi-l`âlemîn.
وَلَهُ ٱلْكِبْرِيَآءُ فِى ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ ۖ وَهُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْحَكِيمُ
Göklerde ve yerde azamet O'nundur, O, güçlüdür, Hakim'dir.
Çeviri Yazı
velehü-lkibriyâü fi-ssemâvâti vel'arḍ. vehüve-l`azîzü-lḥakîm.
Bölüm 45
Ha, Mim. [1]
Kitap'ın indirilmesi, güçlü ve Hakim olan Allah katındandır. [2]
Göklerde ve yerde inananlara nice dersler vardır. [3]
Ey insanlar! Sizin yaratılmanızda ve canlıların yeryüzünde yayılmasında, kesin olarak inanan kimseler için ibretler vardır. [4]
Gece ile gündüzün birbiri ardından gelmesinde, gökten, Allah'ın rızık vermek için yağmur indirip, yeri onunla, ölümünden sonra diriltmesinde, rüzgarları yönetmesinde, akleden kimseler için dersler vardır. [5]
İşte sana gerçek olarak anlattığımız bunlar, Allah'ın varlığının delilleridir. Artık Allah'tan ve O'nun delillerinden sonra hangi söze inanırlar? [6]
Kendine okunan Allah'ın ayetlerini dinleyip, sonra, onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnen, yalancı ve günahkar kişinin vay haline! Ona can yakıcı bir azap müjdele. [7]
Kendine okunan Allah'ın ayetlerini dinleyip, sonra, onları hiç duymamış gibi büyüklük taslamakta direnen, yalancı ve günahkar kişinin vay haline! Ona can yakıcı bir azap müjdele. [8]
Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde onu alaya alır. İşte bunlara alçaltıcı bir azap ve ardından da cehennem vardır. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara bir fayda vermez. Büyük azap onlaradır. [9]
Ayetlerimizden bir şey öğrendiğinde onu alaya alır. İşte bunlara alçaltıcı bir azap ve ardından da cehennem vardır. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara bir fayda vermez. Büyük azap onlaradır. [10]
İşte bu Kuran doğruluk rehberidir. Rablerinin ayetlerini inkar edenlere, onlara, tiksindiren, can yakan bir azap vardır. [11]
Emri gereğince denizde yüzmek üzere gemileri, lütfedip verdiği rızkı aramanız için denizi buyruğunuz altına veren Allah'tır, belki artık şükredersiniz. [12]
Göklerde olanları, yerde olanları, hepsini sizin buyruğunuz altına vermiştir. Doğrusu bunlarda, düşünen kimseler için dersler vardır. [13]
İnanmışlara de ki: Allah'ın bir milleti yaptıklarına karşılık cezalandıracağı günlerin geleceğini ummayanları şimdilik bağışlasınlar. [14]
Kim yararlı iş işlerse kendinedir; kim kötülük yaparsa kendi aleyhinedir. Sonra Rabbinize döndürülürsünüz. [15]
And olsun ki Biz, İsrailoğullarına Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik; onları temiz şeylerle rızıklandırdık; onları dünyalara üstün kıldık. [16]
Din konusunda, onlara belgeler verdik; ancak, kendilerine ilim geldikten sonra birbirini çekememezlikten ayrılığa düştüler. Rabbin kıyamet günü, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında şüphesiz aralarında hükmedecektir. [17]
Sonra seni de din konusunda bir şeriat sahibi kıldık, ona uy; bilmeyenlerin heveslerine uyma. [18]
Şüphesiz onlar, seni Allah'tan müstağni kılamazlar. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostudurlar. Sakınanların dostu ise Allah'tır. [19]
Bu Kuran, insanlar için açık belgeler; kesin olarak inanan millet için doğruluk rehberi ve rahmettir. [20]
Yoksa, kötülük işleyen kimseler, ölümlerinde ve diriliklerinde kendilerini, inanıp yararlı iş işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar! [21]
Allah gökleri ve yeri gerçekle yaratmıştır; her cana, kazandığının karşılığı verilir, onlara zulmedilmez. [22]
Heva ve hevesini tanrı edinen, bilgisi olduğu halde Allah'ın şaşırttığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünü perdelediği kimseyi gördün mü? Onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Ey insanlar! Anlamaz mısınız? [23]
"Hayat, ancak bu dünyadaki hayatımızdır. Ölürüz ve yaşarız; bizi ancak zamanın geçişi yokluğa sürükler" derler. Onların bu hususta bir bilgisi yoktur, sadece böyle sanırlar. [24]
Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman, delilleri yalnızca: "Doğru sözlü iseniz babalarımızı getirin bakalım" demek olur. [25]
De ki: "Sizi Allah diriltir, sonra öldürür, sonra sizi şüphe götürmeyen kıyamet gününde toplar. Ama insanların çoğu bilmezler." [26]
Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Kıyamet kopacağı gün, işte o gün, batıl sözlere uymuş olanlar hüsranda kalırlar. [27]
Her ümmeti diz üstü çökmüş olarak görürsün. Her ümmet kitabına çağrılır. Onlara denir ki: "Bugün, size işlediğinizin karşılığı verilecektir." [28]
"Bu kitabımız gerçekten sizin aleyhinize konuşur. Biz yaptıklarınızı şüphesiz bir bir kaydediyorduk." [29]
İnanıp, yararlı iş işleyenlere gelince, Rableri onları rahmetine garkeder. İşte bu, apaçık kurtuluştur. [30]
Ama, inkar eden kimselere denir ki: "Ayetlerim size okunmuş, siz de büyüklenip suçlu bir millet olmuştunuz değil mi?" [31]
"Doğrusu Allah'ın verdiği söz gerçektir, kıyamet saati şüphe götürmez" dendiği zaman: "Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz, yalnız yoktur sanıyoruz, buna dair kesin bir bilgi elde etmiş değiliz" derdiniz. [32]
İşledikleri kötülükler kendilerine belli oldu ve onları, alaya aldıkları şeyler kuşatıp mahvetti. [33]
Onlara denir ki: "Bugüne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi Biz de sizi unuttuk; varacağınız yer ateştir, yardımcılarınız da yoktur." [34]
"Bu, Allah'ın ayetlerini alaya almanızdan ve dünya hayatının sizi aldatmış olmasından ötürüdür." O gün, ne oradan çıkarılırlar ve ne de özürleri dinlenir. [35]
Övülmek, göklerin Rabbi, yerin Rabbi ve alemlerin Rabbi olan Allah içindir. [36]
Göklerde ve yerde azamet O'nundur, O, güçlüdür, Hakim'dir. [37]