الدخان
Duhan
Ad-Dukhān
Çevirmen: Diyanet İşleri
Dil: Türkçe
Kaynak: tanzil.net/trans
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
حمٓ
Ha, Mim.
Çeviri Yazı
ḥâ-mîm.
وَٱلْكِتَـٰبِ ٱلْمُبِينِ
Apaçık olan Kitap'a and olsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, insanları uyarmaktayız.
Çeviri Yazı
velkitâbi-lmübîn.
إِنَّآ أَنزَلْنَـٰهُ فِى لَيْلَةٍ مُّبَـٰرَكَةٍ ۚ إِنَّا كُنَّا مُنذِرِينَ
Apaçık olan Kitap'a and olsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, insanları uyarmaktayız.
Çeviri Yazı
innâ enzelnâhü fî leyletim mübâraketin innâ künnâ münẕirîn.
فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ
Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.
Çeviri Yazı
fîhâ yüfraḳu küllü emrin ḥakîm.
أَمْرًا مِّنْ عِندِنَآ ۚ إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ
Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.
Çeviri Yazı
emram min `indinâ. innâ künnâ mürsilîn.
رَحْمَةً مِّن رَّبِّكَ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلسَّمِيعُ ٱلْعَلِيمُ
Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.
Çeviri Yazı
raḥmetem mir rabbik. innehû hüve-ssemî`u-l`alîm.
رَبِّ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَآ ۖ إِن كُنتُم مُّوقِنِينَ
Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir.
Çeviri Yazı
rabbi-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ. in küntüm mûḳinîn.
لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا هُوَ يُحْىِۦ وَيُمِيتُ ۖ رَبُّكُمْ وَرَبُّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ
O'ndan başka tanrı yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbiniz önceki atalarınızın da Rabbidir.
Çeviri Yazı
lâ ilâhe illâ hüve yuḥyî veyümît. rabbüküm verabbü âbâikümü-l'evvelîn.
بَلْ هُمْ فِى شَكٍّ يَلْعَبُونَ
Ama inkarcılar, dirilmekten şüphededirler, bunu eğlenceye alırlar.
Çeviri Yazı
bel hüm fî şekkiy yel`abûn.
فَٱرْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِى ٱلسَّمَآءُ بِدُخَانٍ مُّبِينٍ
Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir azabdır.
Çeviri Yazı
ferteḳib yevme te'ti-ssemâü bidüḫânim mübîn.
يَغْشَى ٱلنَّاسَ ۖ هَـٰذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ
Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir azabdır.
Çeviri Yazı
yagşe-nnâs. hâẕâ `aẕâbün elîm.
رَّبَّنَا ٱكْشِفْ عَنَّا ٱلْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ
İnsanlar: "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır; doğrusu artık biz inananlarız" derler.
Çeviri Yazı
rabbene-kşif `anne-l`aẕâbe innâ mü'minûn.
أَنَّىٰ لَهُمُ ٱلذِّكْرَىٰ وَقَدْ جَآءَهُمْ رَسُولٌ مُّبِينٌ
Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.
Çeviri Yazı
ennâ lehümü-ẕẕikrâ veḳad câehüm rasûlüm mübîn.
ثُمَّ تَوَلَّوْا۟ عَنْهُ وَقَالُوا۟ مُعَلَّمٌ مَّجْنُونٌ
Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi.
Çeviri Yazı
ŝümme tevellev `anhü veḳâlû mü`allemüm mecnûn.
إِنَّا كَاشِفُوا۟ ٱلْعَذَابِ قَلِيلًا ۚ إِنَّكُمْ عَآئِدُونَ
Biz sizden azabı az bir süre için kaldıracağız, siz yine de eski inkarcılığınıza döneceksiniz.
Çeviri Yazı
innâ kâşifü-l`aẕâbi ḳalîlen inneküm `âidûn.
يَوْمَ نَبْطِشُ ٱلْبَطْشَةَ ٱلْكُبْرَىٰٓ إِنَّا مُنتَقِمُونَ
Onları çarptıkça çarpacağımız gün öcümüzü şüphesiz alırız.
Çeviri Yazı
yevme nebṭişü-lbaṭşete-lkübrâ. innâ münteḳimûn.
وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَآءَهُمْ رَسُولٌ كَرِيمٌ
And olsun ki, onlardan önce, Firavun milletini denemiştik. Onlara gelen değerli bir peygamber demişti ki:
Çeviri Yazı
veleḳad fetennâ ḳablehüm ḳavme fir`avne vecâehüm rasûlün kerîm.
أَنْ أَدُّوٓا۟ إِلَىَّ عِبَادَ ٱللَّهِ ۖ إِنِّى لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
"Ey Allah'ın kulları! Bana gelin, doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim."
Çeviri Yazı
en eddû ileyye `ibâde-llâh. innî leküm rasûlün emîn.
وَأَن لَّا تَعْلُوا۟ عَلَى ٱللَّهِ ۖ إِنِّىٓ ءَاتِيكُم بِسُلْطَـٰنٍ مُّبِينٍ
"Allah'a karşı üstün gelmeye kalkışmayın; doğrusu ben size apaçık bir delil getirdim."
Çeviri Yazı
veel lâ ta`lû `ale-llâh. innî âtîküm bisülṭânim mübîn.
وَإِنِّى عُذْتُ بِرَبِّى وَرَبِّكُمْ أَن تَرْجُمُونِ
"Beni taşlamanızdan ötürü, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım."
Çeviri Yazı
veinnî `uẕtü birabbî verabbiküm en tercümûn.
وَإِن لَّمْ تُؤْمِنُوا۟ لِى فَٱعْتَزِلُونِ
"Bana inanmazsanız, başımdan çekilin."
Çeviri Yazı
veil lem tü'minû lî fa`tezilûn.
فَدَعَا رَبَّهُۥٓ أَنَّ هَـٰٓؤُلَآءِ قَوْمٌ مُّجْرِمُونَ
Bunlar, suçlu bir millet olduğu için, Rabbine yardım etmesi için yalvardı.
Çeviri Yazı
fede`â rabbehû enne hâülâi ḳavmüm mücrimûn.
فَأَسْرِ بِعِبَادِى لَيْلًا إِنَّكُم مُّتَّبَعُونَ
Allah da şöyle buyurdu: "Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz takip olunacaksınız."
Çeviri Yazı
feesri bi`ibâdî leylen inneküm müttebe`ûn.
وَٱتْرُكِ ٱلْبَحْرَ رَهْوًا ۖ إِنَّهُمْ جُندٌ مُّغْرَقُونَ
"Denizi sakin iken geride bırak, doğrusu onlar suda boğulacak bir ordudur."
Çeviri Yazı
vetruki-lbaḥra rahvâ. innehüm cündüm mugraḳûn.
كَمْ تَرَكُوا۟ مِن جَنَّـٰتٍ وَعُيُونٍ
Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı.
Çeviri Yazı
kem terakû min cennâtiv ve`uyûn.
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı.
Çeviri Yazı
vezürû`iv vemeḳâmin kerîm.
وَنَعْمَةٍ كَانُوا۟ فِيهَا فَـٰكِهِينَ
Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı.
Çeviri Yazı
vena`metin kânû fîhâ fâkihîn.
كَذَٰلِكَ ۖ وَأَوْرَثْنَـٰهَا قَوْمًا ءَاخَرِينَ
Bu böyledir; onları başka bir millete miras bıraktık.
Çeviri Yazı
keẕâlik. veevraŝnâhâ ḳavmen âḫarîn.
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ ٱلسَّمَآءُ وَٱلْأَرْضُ وَمَا كَانُوا۟ مُنظَرِينَ
Gök ve yer, onlar için gözyaşı dökmedi, onlar erteye bırakılmamışlardı.
Çeviri Yazı
femâ beket `aleyhimü-ssemâü vel'arḍu vemâ kânû münżarîn.
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِىٓ إِسْرَٰٓءِيلَ مِنَ ٱلْعَذَابِ ٱلْمُهِينِ
And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun'un alçaltıcı azabından kurtardık.
Çeviri Yazı
veleḳad necceynâ benî isrâîle mine-l`aẕâbi-lmühîn.
مِن فِرْعَوْنَ ۚ إِنَّهُۥ كَانَ عَالِيًا مِّنَ ٱلْمُسْرِفِينَ
And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun'un alçaltıcı azabından kurtardık.
Çeviri Yazı
min fir`avn. innehû kâne `âliyem mine-lmüsrifîn.
وَلَقَدِ ٱخْتَرْنَـٰهُمْ عَلَىٰ عِلْمٍ عَلَى ٱلْعَـٰلَمِينَ
And olsun ki, onların durumunu bilerek dünyaların üzerinde seçkin kıldık.
Çeviri Yazı
veleḳadi-ḫternâhüm `alâ `ilmin `ale-l`âlemîn.
وَءَاتَيْنَـٰهُم مِّنَ ٱلْـَٔايَـٰتِ مَا فِيهِ بَلَـٰٓؤٌا۟ مُّبِينٌ
Onlara, her birinde açıkça bir imtihan bulunan, mucizeler verdik.
Çeviri Yazı
veâteynâhüm mine-l'âyâti mâ fîhi belâüm mübîn.
إِنَّ هَـٰٓؤُلَآءِ لَيَقُولُونَ
Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.
Çeviri Yazı
inne hâülâi leyeḳûlûn.
إِنْ هِىَ إِلَّا مَوْتَتُنَا ٱلْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُنشَرِينَ
Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.
Çeviri Yazı
in hiye illâ mevtetüne-l'ûlâ vemâ naḥnü bimünşerîn.
فَأْتُوا۟ بِـَٔابَآئِنَآ إِن كُنتُمْ صَـٰدِقِينَ
Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler.
Çeviri Yazı
fe'tû biâbâinâ in küntüm ṣâdiḳîn.
أَهُمْ خَيْرٌ أَمْ قَوْمُ تُبَّعٍ وَٱلَّذِينَ مِن قَبْلِهِمْ ۚ أَهْلَكْنَـٰهُمْ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ مُجْرِمِينَ
Bunlar mı daha üstün yoksa Tubba milleti ve onlardan öncekiler mi? Onları yok etmişizdir, çünkü onlar suçlu idiler.
Çeviri Yazı
ehüm ḫayrun em ḳavmü tübbe`iv velleẕîne min ḳablihim. ehleknâhüm. innehüm kânû mücrimîn.
وَمَا خَلَقْنَا ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَا لَـٰعِبِينَ
Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık.
Çeviri Yazı
vemâ ḫalaḳne-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ lâ`ibîn.
مَا خَلَقْنَـٰهُمَآ إِلَّا بِٱلْحَقِّ وَلَـٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
Biz onları, ancak ve ancak gerektiği gibi yarattık, ama insanların çoğu bilmezler.
Çeviri Yazı
mâ ḫalaḳnâhümâ illâ bilḥaḳḳi velâkinne ekŝerahüm lâ ya`lemûn.
إِنَّ يَوْمَ ٱلْفَصْلِ مِيقَـٰتُهُمْ أَجْمَعِينَ
Doğrusu hüküm günü hepsinin bir arada bulunacağı gündür.
Çeviri Yazı
inne yevme-lfaṣli mîḳâtühüm ecme`în.
يَوْمَ لَا يُغْنِى مَوْلًى عَن مَّوْلًى شَيْـًٔا وَلَا هُمْ يُنصَرُونَ
O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, yardım da görmezler.
Çeviri Yazı
yevme lâ yugnî mevlen `am mevlen şey'ev velâ hüm yünṣarûn.
إِلَّا مَن رَّحِمَ ٱللَّهُ ۚ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْعَزِيزُ ٱلرَّحِيمُ
Yalnız, Allah'ın merhamet ettiği kimseler bunların dışındadır. O, şüphesiz güçlüdür, merhametlidir.
Çeviri Yazı
illâ mer raḥime-llâh. innehû hüve-l`azîzü-rraḥîm.
إِنَّ شَجَرَتَ ٱلزَّقُّومِ
Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.
Çeviri Yazı
inne şecerate-zzeḳḳûm.
طَعَامُ ٱلْأَثِيمِ
Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.
Çeviri Yazı
ṭa`âmü-l'eŝîm.
كَٱلْمُهْلِ يَغْلِى فِى ٱلْبُطُونِ
Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.
Çeviri Yazı
kelmühl. yaglî fi-lbüṭûn.
كَغَلْىِ ٱلْحَمِيمِ
Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir.
Çeviri Yazı
kegalyi-lḥamîm.
خُذُوهُ فَٱعْتِلُوهُ إِلَىٰ سَوَآءِ ٱلْجَحِيمِ
"Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.
Çeviri Yazı
ḫuẕûhü fa`tilûhü ilâ sevâi-lceḥîm.
ثُمَّ صُبُّوا۟ فَوْقَ رَأْسِهِۦ مِنْ عَذَابِ ٱلْحَمِيمِ
"Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.
Çeviri Yazı
ŝümme ṣubbû fevḳa ra'sihî min `aẕâbi-lḥamîm.
ذُقْ إِنَّكَ أَنتَ ٱلْعَزِيزُ ٱلْكَرِيمُ
"Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.
Çeviri Yazı
ẕuḳ. inneke ente-l`azîzü-lkerîm.
إِنَّ هَـٰذَا مَا كُنتُم بِهِۦ تَمْتَرُونَ
"Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir.
Çeviri Yazı
inne hâẕâ mâ küntüm bihî temterûn.
إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى مَقَامٍ أَمِينٍ
Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise, güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
Çeviri Yazı
inne-lmütteḳîne fî meḳâmin emîn.
فِى جَنَّـٰتٍ وَعُيُونٍ
Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise, güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar.
Çeviri Yazı
fî cennâtiv ve`uyûn.
يَلْبَسُونَ مِن سُندُسٍ وَإِسْتَبْرَقٍ مُّتَقَـٰبِلِينَ
İnce ipekten ve parlak atlastan giyinerek karşılıklı otururlar.
Çeviri Yazı
yelbesûne min sündüsiv veistebraḳim müteḳâbilîn.
كَذَٰلِكَ وَزَوَّجْنَـٰهُم بِحُورٍ عِينٍ
Bu böyledir; onları iri siyah gözlü hurilerle eşlendiririz.
Çeviri Yazı
keẕâlik. vezevvecnâhüm biḥûrin `în.
يَدْعُونَ فِيهَا بِكُلِّ فَـٰكِهَةٍ ءَامِنِينَ
Orada, güven içinde olarak her yemişi isteyebilirler.
Çeviri Yazı
yed`ûne fîhâ bikülli fâkihetin âminîn.
لَا يَذُوقُونَ فِيهَا ٱلْمَوْتَ إِلَّا ٱلْمَوْتَةَ ٱلْأُولَىٰ ۖ وَوَقَىٰهُمْ عَذَابَ ٱلْجَحِيمِ
Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Rabbin lütfuyla onları cehennem azabından korumuştur. İşte büyük kurtuluş budur.
Çeviri Yazı
lâ yeẕûḳûne fîhe-lmevte ille-lmevtete-l'ûlâ. veveḳâhüm `aẕâbe-lceḥîm.
فَضْلًا مِّن رَّبِّكَ ۚ ذَٰلِكَ هُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Rabbin lütfuyla onları cehennem azabından korumuştur. İşte büyük kurtuluş budur.
Çeviri Yazı
faḍlem mir rabbik. ẕâlike hüve-lfevzü-l`ażîm.
فَإِنَّمَا يَسَّرْنَـٰهُ بِلِسَانِكَ لَعَلَّهُمْ يَتَذَكَّرُونَ
Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler.
Çeviri Yazı
feinnemâ yessernâhü bilisânike le`allehüm yeteẕekkerûn.
فَٱرْتَقِبْ إِنَّهُم مُّرْتَقِبُونَ
Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler.
Çeviri Yazı
ferteḳib innehüm mürteḳibûn.
Bölüm 44
Ha, Mim. [1]
Apaçık olan Kitap'a and olsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, insanları uyarmaktayız. [2]
Apaçık olan Kitap'a and olsun ki, Biz onu, kutlu bir gecede indirdik. Doğrusu Biz, insanları uyarmaktayız. [3]
Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir. [4]
Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir. [5]
Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir. [6]
Katımızdan bir buyrukla, her hikmetli işe o gecede hükmedilir. Doğrusu Biz öteden beri peygamberler göndermekteyiz. Eğer kesin olarak inanırsanız bilin ki, bu senin Rabbinden, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Rabbinden bir rahmettir. O, işitendir, bilendir. [7]
O'ndan başka tanrı yoktur; diriltir ve öldürür. Sizin de Rabbiniz önceki atalarınızın da Rabbidir. [8]
Ama inkarcılar, dirilmekten şüphededirler, bunu eğlenceye alırlar. [9]
Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir azabdır. [10]
Göğün, insanları bürüyecek ve gözle görülecek bir duman çıkaracağı günü bekle; bu, can yakan bir azabdır. [11]
İnsanlar: "Rabbimiz! Bu azabı bizden kaldır; doğrusu artık biz inananlarız" derler. [12]
Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi. [13]
Nerde onlarda öğüt almak? Kendilerine gerçeği açıklayan bir peygamber gelmişti ve ondan yüz çevirmişler, "Belletilmiş bir deli" demişlerdi. [14]
Biz sizden azabı az bir süre için kaldıracağız, siz yine de eski inkarcılığınıza döneceksiniz. [15]
Onları çarptıkça çarpacağımız gün öcümüzü şüphesiz alırız. [16]
And olsun ki, onlardan önce, Firavun milletini denemiştik. Onlara gelen değerli bir peygamber demişti ki: [17]
"Ey Allah'ın kulları! Bana gelin, doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim." [18]
"Allah'a karşı üstün gelmeye kalkışmayın; doğrusu ben size apaçık bir delil getirdim." [19]
"Beni taşlamanızdan ötürü, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a sığındım." [20]
"Bana inanmazsanız, başımdan çekilin." [21]
Bunlar, suçlu bir millet olduğu için, Rabbine yardım etmesi için yalvardı. [22]
Allah da şöyle buyurdu: "Kullarımı geceleyin yola çıkar; şüphesiz takip olunacaksınız." [23]
"Denizi sakin iken geride bırak, doğrusu onlar suda boğulacak bir ordudur." [24]
Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı. [25]
Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı. [26]
Orada nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar, eğlenip durdukları nimetler bırakmışlardı. [27]
Bu böyledir; onları başka bir millete miras bıraktık. [28]
Gök ve yer, onlar için gözyaşı dökmedi, onlar erteye bırakılmamışlardı. [29]
And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun'un alçaltıcı azabından kurtardık. [30]
And olsun ki, İsrailoğullarını, azgın bir zorba olan Firavun'un alçaltıcı azabından kurtardık. [31]
And olsun ki, onların durumunu bilerek dünyaların üzerinde seçkin kıldık. [32]
Onlara, her birinde açıkça bir imtihan bulunan, mucizeler verdik. [33]
Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler. [34]
Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler. [35]
Doğrusu inkarcılar, "Ölum bir defadır, tekrar diriltilmeyeceğiz. Eğer doğru sözlü iseniz bize babalarımızı getirsenize" derler. [36]
Bunlar mı daha üstün yoksa Tubba milleti ve onlardan öncekiler mi? Onları yok etmişizdir, çünkü onlar suçlu idiler. [37]
Biz gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları oyun olsun diye yaratmadık. [38]
Biz onları, ancak ve ancak gerektiği gibi yarattık, ama insanların çoğu bilmezler. [39]
Doğrusu hüküm günü hepsinin bir arada bulunacağı gündür. [40]
O gün, dostun dosta hiçbir faydası olmaz, yardım da görmezler. [41]
Yalnız, Allah'ın merhamet ettiği kimseler bunların dışındadır. O, şüphesiz güçlüdür, merhametlidir. [42]
Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir. [43]
Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir. [44]
Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir. [45]
Doğrusu günahkarların yiyeceği zakkum ağacıdır; karınlarda suyun kaynaması gibi kaynayan, erimiş maden gibidir. [46]
"Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir. [47]
"Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir. [48]
"Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir. [49]
"Suçluyu yakalayın, cehennemin ortasına sürükleyin, sonra başına azap olarak kaynar su dökün" denir, sonra ona: "Tad bakalım, hani şerefli olan, değerli olan yalnız sendin. İşte bu, şüphelenip durduğunuz şeydir" denir. [50]
Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise, güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. [51]
Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlar ise, güvenli bir yerde, bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. [52]
İnce ipekten ve parlak atlastan giyinerek karşılıklı otururlar. [53]
Bu böyledir; onları iri siyah gözlü hurilerle eşlendiririz. [54]
Orada, güven içinde olarak her yemişi isteyebilirler. [55]
Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Rabbin lütfuyla onları cehennem azabından korumuştur. İşte büyük kurtuluş budur. [56]
Orada, ilk ölümden başka bir ölüm tatmazlar. Rabbin lütfuyla onları cehennem azabından korumuştur. İşte büyük kurtuluş budur. [57]
Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler. [58]
Biz, öğüt alırlar diye, Kuran'ı senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık. Sen bekle, onlar da beklemektedirler. [59]