الحجر
Hicr
Al-Ḥijr
Çevirmen: Diyanet İşleri
Dil: Türkçe
Kaynak: tanzil.net/trans
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
الٓر ۚ تِلْكَ ءَايَـٰتُ ٱلْكِتَـٰبِ وَقُرْءَانٍ مُّبِينٍ
Elif, Lam, Ra. Bunlar Kitap'ın ve apaçık olan Kuran'ın ayetleridir.
Çeviri Yazı
elif-lâm-râ. tilke âyâtü-lkitâbi veḳur'ânim mübîn.
رُّبَمَا يَوَدُّ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ لَوْ كَانُوا۟ مُسْلِمِينَ
İnkar edenler, keşke müslüman olsaydık temennisinde bulunacaklardır.
Çeviri Yazı
rubemâ yeveddü-lleẕîne keferû lev kânû müslimîn.
ذَرْهُمْ يَأْكُلُوا۟ وَيَتَمَتَّعُوا۟ وَيُلْهِهِمُ ٱلْأَمَلُ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Bırak onları yesinler, zevk alsınlar; ümit onları avundursun; ilerde öğrenecekler.
Çeviri Yazı
ẕerhüm ye'külû veyetemette`û veyülhihimü-l'emelü fesevfe ya`lemûn.
وَمَآ أَهْلَكْنَا مِن قَرْيَةٍ إِلَّا وَلَهَا كِتَابٌ مَّعْلُومٌ
Yok ettiğimiz herhangi bir kasabanın elbette belli bir yazısı vardır.
Çeviri Yazı
vemâ ehleknâ min ḳaryetin illâ velehâ kitâbüm ma`lûm.
مَّا تَسْبِقُ مِنْ أُمَّةٍ أَجَلَهَا وَمَا يَسْتَـْٔخِرُونَ
Hiçbir ümmet kendi süresini öne alamaz, geciktiremez de.
Çeviri Yazı
mâ tesbiḳu min ümmetin ecelehâ vemâ yeste'ḫirûn.
وَقَالُوا۟ يَـٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِى نُزِّلَ عَلَيْهِ ٱلذِّكْرُ إِنَّكَ لَمَجْنُونٌ
Onlar: "Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka delisin. Doğrulardan isen melekleri bize getirsene" dediler.
Çeviri Yazı
veḳâlû yâ eyyühe-lleẕî nüzzile `aleyhi-ẕẕikru inneke lemecnûn.
لَّوْ مَا تَأْتِينَا بِٱلْمَلَـٰٓئِكَةِ إِن كُنتَ مِنَ ٱلصَّـٰدِقِينَ
Onlar: "Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka delisin. Doğrulardan isen melekleri bize getirsene" dediler.
Çeviri Yazı
lev mâ te'tînâ bilmelâiketi in künte mine-ṣṣâdiḳîn.
مَا نُنَزِّلُ ٱلْمَلَـٰٓئِكَةَ إِلَّا بِٱلْحَقِّ وَمَا كَانُوٓا۟ إِذًا مُّنظَرِينَ
Biz melekleri ancak gerekince indiririz. O takdirde de ceza görecekler asla geri bırakılmazlar.
Çeviri Yazı
mâ nünezzilü-lmelâikete illâ bilḥaḳḳi vemâ kânû iẕem münżarîn.
إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا ٱلذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُۥ لَحَـٰفِظُونَ
Doğrusu Kitap'ı Biz indirdik, onun koruyucusu elbette Biziz.
Çeviri Yazı
innâ naḥnü nezzelne-ẕẕikra veinnâ lehû leḥâfiżûn.
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مِن قَبْلِكَ فِى شِيَعِ ٱلْأَوَّلِينَ
And olsun ki, senden önce çeşitli ümmetlere peygamber göndermiştik.
Çeviri Yazı
veleḳad erselnâ min ḳablike fî şiye`i-l'evvelîn.
وَمَا يَأْتِيهِم مِّن رَّسُولٍ إِلَّا كَانُوا۟ بِهِۦ يَسْتَهْزِءُونَ
Onlara gelen her peygamberi alaya alıyorlardı.
Çeviri Yazı
vemâ ye'tîhim mir rasûlin illâ kânû bihî yestehziûn.
كَذَٰلِكَ نَسْلُكُهُۥ فِى قُلُوبِ ٱلْمُجْرِمِينَ
Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır.
Çeviri Yazı
keẕâlike neslükühû fî ḳulûbi-lmücrimîn.
لَا يُؤْمِنُونَ بِهِۦ ۖ وَقَدْ خَلَتْ سُنَّةُ ٱلْأَوَّلِينَ
Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır.
Çeviri Yazı
lâ yü'minûne bihî veḳad ḫalet sünnetü-l'evvelîn.
وَلَوْ فَتَحْنَا عَلَيْهِم بَابًا مِّنَ ٱلسَّمَآءِ فَظَلُّوا۟ فِيهِ يَعْرُجُونَ
Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler.
Çeviri Yazı
velev fetaḥnâ `aleyhim bâbem mine-ssemâi feżallû fîhi ya`rucûn.
لَقَالُوٓا۟ إِنَّمَا سُكِّرَتْ أَبْصَـٰرُنَا بَلْ نَحْنُ قَوْمٌ مَّسْحُورُونَ
Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler.
Çeviri Yazı
leḳâlû innemâ sükkirat ebṣârunâ bel naḥnü ḳavmüm mesḥûrûn.
وَلَقَدْ جَعَلْنَا فِى ٱلسَّمَآءِ بُرُوجًا وَزَيَّنَّـٰهَا لِلنَّـٰظِرِينَ
And olsun ki, gökte burçlar meydana getirdik, onları bakanlar için donattık.
Çeviri Yazı
veleḳad ce`alnâ fi-ssemâi bürûcev vezeyyennâhâ linnâżirîn.
وَحَفِظْنَـٰهَا مِن كُلِّ شَيْطَـٰنٍ رَّجِيمٍ
Onları, kovulmuş her şeytandan koruduk.
Çeviri Yazı
veḥafiżnâhâ min külli şeyṭânir racîm.
إِلَّا مَنِ ٱسْتَرَقَ ٱلسَّمْعَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌ مُّبِينٌ
Fakat kulak hırsızlığı yapan olursa, parlak bir ateş onu kovalar.
Çeviri Yazı
illâ meni-steraḳa-ssem`a feetbe`ahû şihâbüm mübîn.
وَٱلْأَرْضَ مَدَدْنَـٰهَا وَأَلْقَيْنَا فِيهَا رَوَٰسِىَ وَأَنۢبَتْنَا فِيهَا مِن كُلِّ شَىْءٍ مَّوْزُونٍ
Yeri yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her şeyi bir ölçüye göre bitirdik.
Çeviri Yazı
vel'arḍa medednâhâ veelḳaynâ fîhâ ravâsiye veembetnâ fîhâ min külli şey'im mevzûn.
وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَـٰيِشَ وَمَن لَّسْتُمْ لَهُۥ بِرَٰزِقِينَ
Orada sizin ve rızık veremeyeceğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik.
Çeviri Yazı
vece`alnâ leküm fîhâ me`âyişe vemel lestüm lehû birâziḳîn.
وَإِن مِّن شَىْءٍ إِلَّا عِندَنَا خَزَآئِنُهُۥ وَمَا نُنَزِّلُهُۥٓ إِلَّا بِقَدَرٍ مَّعْلُومٍ
Hazinesi Bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz.
Çeviri Yazı
veim min şey'in illâ `indenâ ḫazâinüh. vemâ nünezzilühû illâ biḳaderim ma`lûm.
وَأَرْسَلْنَا ٱلرِّيَـٰحَ لَوَٰقِحَ فَأَنزَلْنَا مِنَ ٱلسَّمَآءِ مَآءً فَأَسْقَيْنَـٰكُمُوهُ وَمَآ أَنتُمْ لَهُۥ بِخَـٰزِنِينَ
Rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik; yukarıdan su indirdik de sizi onunla suladık. Yoksa siz onu toplayamazdınız.
Çeviri Yazı
veerselne-rriyâḥa levâḳiḥa feenzelnâ mine-ssemâi mâen feesḳaynâkümûh. vemâ entüm lehû biḫâzinîn.
وَإِنَّا لَنَحْنُ نُحْىِۦ وَنُمِيتُ وَنَحْنُ ٱلْوَٰرِثُونَ
Doğrusu dirilten ve öldüren Biziz; hepsinin gerisinde de Biz kalırız.
Çeviri Yazı
veinnâ lenaḥnü nuḥyî venümîtü venaḥnü-lvâriŝûn.
وَلَقَدْ عَلِمْنَا ٱلْمُسْتَقْدِمِينَ مِنكُمْ وَلَقَدْ عَلِمْنَا ٱلْمُسْتَـْٔخِرِينَ
And olsun ki, sizden önce geçenleri biliriz; and olsun ki, geri kalanları da biliriz.
Çeviri Yazı
veleḳad `alimne-lmüstaḳdimîne minküm veleḳad `alimne-lmüste'ḫirîn.
وَإِنَّ رَبَّكَ هُوَ يَحْشُرُهُمْ ۚ إِنَّهُۥ حَكِيمٌ عَلِيمٌ
Doğrusu Rabbin onları diriltip bir araya getirecektir. Şüphesiz O Hakim'dir, Herşeyi Bilen'dir.
Çeviri Yazı
veinne rabbeke hüve yaḥşüruhüm. innehû ḥakîmün `alîm.
وَلَقَدْ خَلَقْنَا ٱلْإِنسَـٰنَ مِن صَلْصَـٰلٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ
And olsun ki, insanı kuru balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattık.
Çeviri Yazı
veleḳad ḫalaḳne-l'insâne min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn.
وَٱلْجَآنَّ خَلَقْنَـٰهُ مِن قَبْلُ مِن نَّارِ ٱلسَّمُومِ
Cinleri de, daha önce, dumansız ateşten yarattık.
Çeviri Yazı
velcânne ḫalaḳnâhü min ḳablü min nâri-ssemûm.
وَإِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلَـٰٓئِكَةِ إِنِّى خَـٰلِقٌۢ بَشَرًا مِّن صَلْصَـٰلٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ
'Rabbin meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın" demişti.
Çeviri Yazı
veiẕ ḳâle rabbüke lilmelâiketi innî ḫâliḳum beşeram min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn.
فَإِذَا سَوَّيْتُهُۥ وَنَفَخْتُ فِيهِ مِن رُّوحِى فَقَعُوا۟ لَهُۥ سَـٰجِدِينَ
'Rabbin meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın" demişti.
Çeviri Yazı
feiẕâ sevveytühû venefaḫtü fîhi mir rûḥî feḳa`û lehû sâcidîn.
فَسَجَدَ ٱلْمَلَـٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ أَجْمَعُونَ
Bunun üzerine, İblis'in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.
Çeviri Yazı
fesecede-lmelâiketü küllühüm ecme`ûn.
إِلَّآ إِبْلِيسَ أَبَىٰٓ أَن يَكُونَ مَعَ ٱلسَّـٰجِدِينَ
Bunun üzerine, İblis'in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.
Çeviri Yazı
illâ iblîs. ebâ ey yekûne me`a-ssâcidîn.
قَالَ يَـٰٓإِبْلِيسُ مَا لَكَ أَلَّا تَكُونَ مَعَ ٱلسَّـٰجِدِينَ
Allah: "Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir?" dedi.
Çeviri Yazı
ḳâle yâ iblîsü mâ leke ellâ tekûne me`a-ssâcidîn.
قَالَ لَمْ أَكُن لِّأَسْجُدَ لِبَشَرٍ خَلَقْتَهُۥ مِن صَلْصَـٰلٍ مِّنْ حَمَإٍ مَّسْنُونٍ
O: "Balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattığın insana secde edemem" dedi.
Çeviri Yazı
ḳâle lem ekül liescüde libeşerin ḫalaḳtehû min ṣalṣâlim min ḥameim mesnûn.
قَالَ فَٱخْرُجْ مِنْهَا فَإِنَّكَ رَجِيمٌ
"Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır" dedi.
Çeviri Yazı
ḳâle faḫruc minhâ feinneke racîm.
وَإِنَّ عَلَيْكَ ٱللَّعْنَةَ إِلَىٰ يَوْمِ ٱلدِّينِ
"Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır" dedi.
Çeviri Yazı
veinne `aleyke-lla`nete ilâ yevmi-ddîn.
قَالَ رَبِّ فَأَنظِرْنِىٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
"Rabbim! Beni hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar ertele" dedi.
Çeviri Yazı
ḳâle rabbi feenżirnî ilâ yevmi yüb`aŝûn.
قَالَ فَإِنَّكَ مِنَ ٱلْمُنظَرِينَ
Allah: "Sen, bilinen gün gelene kadar bırakılanlardansın" dedi.
Çeviri Yazı
ḳâle feinneke mine-lmünżarîn.
إِلَىٰ يَوْمِ ٱلْوَقْتِ ٱلْمَعْلُومِ
Allah: "Sen, bilinen gün gelene kadar bırakılanlardansın" dedi.
Çeviri Yazı
ilâ yevmi-lvaḳti-lma`lûm.
قَالَ رَبِّ بِمَآ أَغْوَيْتَنِى لَأُزَيِّنَنَّ لَهُمْ فِى ٱلْأَرْضِ وَلَأُغْوِيَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
"Rabbim! Beni saptırdığın için, and olsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim; halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım" dedi.
Çeviri Yazı
ḳâle rabbi bimâ agveytenî leüzeyyinenne lehüm fi-l'arḍi veleugviyennehüm ecme`în.
إِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ ٱلْمُخْلَصِينَ
"Rabbim! Beni saptırdığın için, and olsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim; halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım" dedi.
Çeviri Yazı
illâ `ibâdeke minhümü-lmuḫleṣîn.
قَالَ هَـٰذَا صِرَٰطٌ عَلَىَّ مُسْتَقِيمٌ
'Allah şöyle dedi: "Benim gerekli kıldığım dosdoğru yol budur; kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır."
Çeviri Yazı
ḳâle hâẕâ ṣirâṭun `aleyye müsteḳîm.
إِنَّ عِبَادِى لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَـٰنٌ إِلَّا مَنِ ٱتَّبَعَكَ مِنَ ٱلْغَاوِينَ
'Allah şöyle dedi: "Benim gerekli kıldığım dosdoğru yol budur; kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır."
Çeviri Yazı
inne `ibâdî leyse leke `aleyhim sülṭânün illâ meni-ttebe`ake mine-lgâvîn.
وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمَوْعِدُهُمْ أَجْمَعِينَ
"Ve Cehennem onların hepsinin toplanacağı yerdir."
Çeviri Yazı
veinne cehenneme lemev`idühüm ecme`în.
لَهَا سَبْعَةُ أَبْوَٰبٍ لِّكُلِّ بَابٍ مِّنْهُمْ جُزْءٌ مَّقْسُومٌ
O cehennemin yedi kapısı olup, her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır.
Çeviri Yazı
lehâ seb`atü ebvâb. likülli bâbim minhüm cüz'üm maḳsûm.
إِنَّ ٱلْمُتَّقِينَ فِى جَنَّـٰتٍ وَعُيُونٍ
Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ise, cennetlerde, pınar başlarındadırlar.
Çeviri Yazı
inne-lmütteḳîne fî cennâtiv ve`uyûn.
ٱدْخُلُوهَا بِسَلَـٰمٍ ءَامِنِينَ
"Oraya güven içinde, esenlikle girin" denilir.
Çeviri Yazı
üdḫulûhâ biselâmin âminîn.
وَنَزَعْنَا مَا فِى صُدُورِهِم مِّنْ غِلٍّ إِخْوَٰنًا عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَـٰبِلِينَ
Biz onların gönüllerinde olan kini çıkardık, artık onlar sedirler üzerinde karşılıklı oturan kardeşlerdir.
Çeviri Yazı
veneza`nâ mâ fî ṣudûrihim min gillin iḫvânen `alâ sürurim müteḳâbilîn.
لَا يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ
Onlar orada bir yorgunluk hissetmezler. Oradan çıkarılacak da değillerdir.
Çeviri Yazı
lâ yemessühüm fîhâ neṣabüv vemâ hüm minhâ bimuḫracîn.
نَبِّئْ عِبَادِىٓ أَنِّىٓ أَنَا ٱلْغَفُورُ ٱلرَّحِيمُ
Kullarıma Benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azap olduğunu haber ver.
Çeviri Yazı
nebbi' `ibâdî ennî ene-lgafûru-rraḥîm.
وَأَنَّ عَذَابِى هُوَ ٱلْعَذَابُ ٱلْأَلِيمُ
Kullarıma Benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azap olduğunu haber ver.
Çeviri Yazı
veenne `aẕâbî hüve-l`aẕâbü-l'elîm.
وَنَبِّئْهُمْ عَن ضَيْفِ إِبْرَٰهِيمَ
Onlara İbrahim'in konuklarını da anlat:
Çeviri Yazı
venebbi'hüm `an ḍayfi ibrâhîm.
إِذْ دَخَلُوا۟ عَلَيْهِ فَقَالُوا۟ سَلَـٰمًا قَالَ إِنَّا مِنكُمْ وَجِلُونَ
İbrahim'in yanına girdiklerinde selam vermişlerdi. O: "Doğrusu biz sizden korkuyoruz" demişti de: "Korkma, biz sana, bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik" demişlerdi.
Çeviri Yazı
iẕ deḫalû `aleyhi feḳâlû selâmâ. ḳâle innâ minküm vecilûn.
قَالُوا۟ لَا تَوْجَلْ إِنَّا نُبَشِّرُكَ بِغُلَـٰمٍ عَلِيمٍ
İbrahim'in yanına girdiklerinde selam vermişlerdi. O: "Doğrusu biz sizden korkuyoruz" demişti de: "Korkma, biz sana, bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik" demişlerdi.
Çeviri Yazı
ḳâlû lâ tevcel innâ nübeşşiruke bigulâmin `alîm.
قَالَ أَبَشَّرْتُمُونِى عَلَىٰٓ أَن مَّسَّنِىَ ٱلْكِبَرُ فَبِمَ تُبَشِّرُونَ
"Ben kocamışken bana müjde mi veriyorsunuz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?" deyince:
Çeviri Yazı
ḳâle ebeşşertümûnî `alâ em messeniye-lkiberu febime tübeşşirûn.
قَالُوا۟ بَشَّرْنَـٰكَ بِٱلْحَقِّ فَلَا تَكُن مِّنَ ٱلْقَـٰنِطِينَ
"Seni gerçekten müjdeliyoruz, umutsuzlardan olma" demişlerdi.
Çeviri Yazı
ḳâlû beşşernâke bilḥaḳḳi felâ teküm mine-lḳâniṭîn.
قَالَ وَمَن يَقْنَطُ مِن رَّحْمَةِ رَبِّهِۦٓ إِلَّا ٱلضَّآلُّونَ
"Zaten sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umudunu keser!" diyerek sormuştu: "Ey elçiler! İşiniz nedir?"
Çeviri Yazı
ḳâle vemey yaḳneṭu mir raḥmeti rabbihî ille-ḍḍâllûn.
قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا ٱلْمُرْسَلُونَ
"Zaten sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umudunu keser!" diyerek sormuştu: "Ey elçiler! İşiniz nedir?"
Çeviri Yazı
ḳâle femâ ḫaṭbüküm eyyühe-lmürselûn.
قَالُوٓا۟ إِنَّآ أُرْسِلْنَآ إِلَىٰ قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ
Şöyle cevap vermişlerdi: "Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut'un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk."
Çeviri Yazı
ḳâlû innâ ürsilnâ ilâ ḳavmim mücrimîn.
إِلَّآ ءَالَ لُوطٍ إِنَّا لَمُنَجُّوهُمْ أَجْمَعِينَ
Şöyle cevap vermişlerdi: "Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut'un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk."
Çeviri Yazı
illâ âle lûṭ. innâ lemüneccûhüm ecme`în.
إِلَّا ٱمْرَأَتَهُۥ قَدَّرْنَآ ۙ إِنَّهَا لَمِنَ ٱلْغَـٰبِرِينَ
Şöyle cevap vermişlerdi: "Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut'un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk."
Çeviri Yazı
ille-mraetehû ḳaddernâ innehâ lemine-lgâbirîn.
فَلَمَّا جَآءَ ءَالَ لُوطٍ ٱلْمُرْسَلُونَ
Elçiler Lut'un ailesine gelince, Lut: "Doğrusu siz tanınmayan kimselersiniz" dedi.
Çeviri Yazı
felemmâ câe âle lûṭini-lmürselûn.
قَالَ إِنَّكُمْ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ
Elçiler Lut'un ailesine gelince, Lut: "Doğrusu siz tanınmayan kimselersiniz" dedi.
Çeviri Yazı
ḳâle inneküm ḳavmüm münkerûn.
قَالُوا۟ بَلْ جِئْنَـٰكَ بِمَا كَانُوا۟ فِيهِ يَمْتَرُونَ
"Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün" dediler.
Çeviri Yazı
ḳâlû bel ci'nâke bimâ kânû fîhi yemterûn.
وَأَتَيْنَـٰكَ بِٱلْحَقِّ وَإِنَّا لَصَـٰدِقُونَ
"Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün" dediler.
Çeviri Yazı
veeteynâke bilḥaḳḳi veinnâ leṣâdiḳûn.
فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِّنَ ٱلَّيْلِ وَٱتَّبِعْ أَدْبَـٰرَهُمْ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنكُمْ أَحَدٌ وَٱمْضُوا۟ حَيْثُ تُؤْمَرُونَ
"Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün" dediler.
Çeviri Yazı
feesri biehlike biḳiṭ`im mine-lleyli vettebi` edbârahüm velâ yeltefit minküm eḥadüv vemḍû ḥayŝü tü'merûn.
وَقَضَيْنَآ إِلَيْهِ ذَٰلِكَ ٱلْأَمْرَ أَنَّ دَابِرَ هَـٰٓؤُلَآءِ مَقْطُوعٌ مُّصْبِحِينَ
Böylece Lut'a bunların sonlarının kesilmiş olarak sabahlıyacaklarını bildirdik.
Çeviri Yazı
veḳaḍaynâ ileyhi ẕâlike-l'emra enne dâbira hâülâi maḳṭû`um muṣbiḥîn.
وَجَآءَ أَهْلُ ٱلْمَدِينَةِ يَسْتَبْشِرُونَ
Şehir halkı, sevinerek geldiler.
Çeviri Yazı
vecâe ehlü-lmedîneti yestebşirûn.
قَالَ إِنَّ هَـٰٓؤُلَآءِ ضَيْفِى فَلَا تَفْضَحُونِ
Lut: "Bunlar benim konuklarımdır, onlara karşı beni rüsvay etmeyin, Allah'tan korkun, beni utandırmayın" dedi.
Çeviri Yazı
ḳâle inne hâülâi ḍayfî felâ tefḍaḥûn.
وَٱتَّقُوا۟ ٱللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ
Lut: "Bunlar benim konuklarımdır, onlara karşı beni rüsvay etmeyin, Allah'tan korkun, beni utandırmayın" dedi.
Çeviri Yazı
vetteḳu-llâhe velâ tuḫzûn.
قَالُوٓا۟ أَوَلَمْ نَنْهَكَ عَنِ ٱلْعَـٰلَمِينَ
"Biz sana kimseyi misafir kabul etmeyi yasak etmemiş miydik?" dediler.
Çeviri Yazı
ḳâlû evelem nenheke `ani-l`âlemîn.
قَالَ هَـٰٓؤُلَآءِ بَنَاتِىٓ إِن كُنتُمْ فَـٰعِلِينَ
Lut: "Alacaksanız, işte benim kızlarım" dedi.
Çeviri Yazı
ḳâle hâülâi benâtî in küntüm fâ`ilîn.
لَعَمْرُكَ إِنَّهُمْ لَفِى سَكْرَتِهِمْ يَعْمَهُونَ
Senin hayatına and olsun ki, onlar sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı.
Çeviri Yazı
le`amruke innehüm lefî sekratihim ya`mehûn.
فَأَخَذَتْهُمُ ٱلصَّيْحَةُ مُشْرِقِينَ
Tanyeri ağarırken, çığlık onları yakalayıverdi.
Çeviri Yazı
feeḫaẕethümu-ṣṣayḥatü müşriḳîn.
فَجَعَلْنَا عَـٰلِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن سِجِّيلٍ
Memleketlerini alt üst ettik, üzerlerine sert taş yağdırdık.
Çeviri Yazı
fece`alnâ `âliyehâ sâfilehâ veemṭarnâ `aleyhim ḥicâratem min siccîl.
إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَـٰتٍ لِّلْمُتَوَسِّمِينَ
Bunda, görebilen insanlar için ibretler vardır.
Çeviri Yazı
inne fî ẕâlike leâyâtil lilmütevessimîn.
وَإِنَّهَا لَبِسَبِيلٍ مُّقِيمٍ
O şehrin kalıntıları işlek yollar üzerinde hala durmaktadır.
Çeviri Yazı
veinnehâ lebisebîlim müḳîm.
إِنَّ فِى ذَٰلِكَ لَـَٔايَةً لِّلْمُؤْمِنِينَ
Bunda inananlar için ibret vardır.
Çeviri Yazı
inne fî ẕâlike leâyetel lilmü'minîn.
وَإِن كَانَ أَصْحَـٰبُ ٱلْأَيْكَةِ لَظَـٰلِمِينَ
Eykeliler de, şüphesiz zalim kimselerdi.
Çeviri Yazı
vein kâne aṣḥâbü-l'eyketi leżâlimîn.
فَٱنتَقَمْنَا مِنْهُمْ وَإِنَّهُمَا لَبِإِمَامٍ مُّبِينٍ
Bunun için onlardan da öç aldık. Hala her iki memleket de işlek bir yol üzerindedirler.
Çeviri Yazı
fenteḳamnâ minhüm. veinnehümâ lebiimâmim mübîn.
وَلَقَدْ كَذَّبَ أَصْحَـٰبُ ٱلْحِجْرِ ٱلْمُرْسَلِينَ
And olsun ki, Hicr halkı peygamberi yalanlamışlardı.
Çeviri Yazı
veleḳad keẕẕebe aṣḥâbü-lḥicri-lmürselîn.
وَءَاتَيْنَـٰهُمْ ءَايَـٰتِنَا فَكَانُوا۟ عَنْهَا مُعْرِضِينَ
Onlara ayetlerimizi verdiğimiz halde, yüz çevirmişlerdi.
Çeviri Yazı
veâteynâhüm âyâtinâ fekânû `anhâ mü`riḍîn.
وَكَانُوا۟ يَنْحِتُونَ مِنَ ٱلْجِبَالِ بُيُوتًا ءَامِنِينَ
Dağlarda, güven içinde olarak evler yontuyorlardı.
Çeviri Yazı
vekânû yenḥitûne mine-lcibâli büyûten âminîn.
فَأَخَذَتْهُمُ ٱلصَّيْحَةُ مُصْبِحِينَ
Sabaha karşı çığlık onları yakalayıverdi.
Çeviri Yazı
feeḫaẕethümu-ṣṣayḥatü muṣbiḥîn.
فَمَآ أَغْنَىٰ عَنْهُم مَّا كَانُوا۟ يَكْسِبُونَ
Yaptıkları kendilerine bir fayda sağlamadı.
Çeviri Yazı
femâ agnâ `anhüm mâ kânû yeksibûn.
وَمَا خَلَقْنَا ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَآ إِلَّا بِٱلْحَقِّ ۗ وَإِنَّ ٱلسَّاعَةَ لَـَٔاتِيَةٌ ۖ فَٱصْفَحِ ٱلصَّفْحَ ٱلْجَمِيلَ
Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları gereğince yarattık. Kıyamet günü şüphesiz gelecektir. O halde yumuşak ve iyi davran.
Çeviri Yazı
vemâ ḫalaḳne-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ illâ bilḥaḳḳi. veinne-ssâ`ate leâtiyetün faṣfeḥi-ṣṣafḥa-lcemîl.
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ ٱلْخَلَّـٰقُ ٱلْعَلِيمُ
Doğrusu yaratan ve bilen ancak Rabbindir.
Çeviri Yazı
inne rabbeke hüve-lḫallâḳu-l`alîm.
وَلَقَدْ ءَاتَيْنَـٰكَ سَبْعًا مِّنَ ٱلْمَثَانِى وَٱلْقُرْءَانَ ٱلْعَظِيمَ
And olsun ki, sana daima tekrarlanan yedi ayetli Fatiha'yı ve Kuran-ı Azim'i verdik.
Çeviri Yazı
veleḳad âteynâke seb`am mine-lmeŝânî velḳur'âne-l`ażîm.
لَا تَمُدَّنَّ عَيْنَيْكَ إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا بِهِۦٓ أَزْوَٰجًا مِّنْهُمْ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَٱخْفِضْ جَنَاحَكَ لِلْمُؤْمِنِينَ
Kafirler içinde bazı kimselere verdiğimiz kat kat servete gözünü dikme, onlara üzülme; inananları kanatların altına al.
Çeviri Yazı
lâ temüddenne `ayneyke ilâ mâ metta`nâ bihî ezvâcem minhüm velâ taḥzen `aleyhim vaḫfiḍ cenâḥake lilmü'minîn.
وَقُلْ إِنِّىٓ أَنَا ٱلنَّذِيرُ ٱلْمُبِينُ
De ki: "Doğrusu ben apaçık bir uyarıcıyım."
Çeviri Yazı
veḳul innî ene-nneẕîru-lmübîn.
كَمَآ أَنزَلْنَا عَلَى ٱلْمُقْتَسِمِينَ
Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.
Çeviri Yazı
kemâ enzelnâ `ale-lmuḳtesimîn.
ٱلَّذِينَ جَعَلُوا۟ ٱلْقُرْءَانَ عِضِينَ
Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.
Çeviri Yazı
elleẕîne ce`alü-lḳur'âne `iḍîn.
فَوَرَبِّكَ لَنَسْـَٔلَنَّهُمْ أَجْمَعِينَ
Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.
Çeviri Yazı
feverabbike lenes'elennehüm ecme`în.
عَمَّا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.
Çeviri Yazı
`ammâ kânû ya`melûn.
فَٱصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ وَأَعْرِضْ عَنِ ٱلْمُشْرِكِينَ
Artık buyrulanı açıkça ortaya koy, puta tapanlara aldırış etme.
Çeviri Yazı
faṣda` bimâ tü'meru vea`riḍ `ani-lmüşrikîn.
إِنَّا كَفَيْنَـٰكَ ٱلْمُسْتَهْزِءِينَ
Allah'la beraber başka bir tanrının bulunduğunu kabul eden alaycılara karşı şüphesiz Biz sana kafiyiz. Yakında ne olduğunu öğreneceklerdir.
Çeviri Yazı
innâ kefeynâke-lmüstehziîn.
ٱلَّذِينَ يَجْعَلُونَ مَعَ ٱللَّهِ إِلَـٰهًا ءَاخَرَ ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Allah'la beraber başka bir tanrının bulunduğunu kabul eden alaycılara karşı şüphesiz Biz sana kafiyiz. Yakında ne olduğunu öğreneceklerdir.
Çeviri Yazı
elleẕîne yec`alûne me`a-llâhi ilâhen âḫar. fesevfe ya`lemûn.
وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّكَ يَضِيقُ صَدْرُكَ بِمَا يَقُولُونَ
And olsun ki, söyledikleri şeylerden senin gönlünün daraldığını biliyoruz.
Çeviri Yazı
veleḳad na`lemü enneke yeḍîḳu ṣadruke bimâ yeḳûlûn.
فَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُن مِّنَ ٱلسَّـٰجِدِينَ
Rabbini hamd ile an, secde edenlerden ol ve ölünceye kadar Rabbine kulluk et.
Çeviri Yazı
fesebbiḥ biḥamdi rabbike veküm mine-ssâcidîn.
وَٱعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّىٰ يَأْتِيَكَ ٱلْيَقِينُ
Rabbini hamd ile an, secde edenlerden ol ve ölünceye kadar Rabbine kulluk et.
Çeviri Yazı
va`büd rabbeke ḥattâ ye'tiyeke-lyeḳîn.
Bölüm 15
Elif, Lam, Ra. Bunlar Kitap'ın ve apaçık olan Kuran'ın ayetleridir. [1]
İnkar edenler, keşke müslüman olsaydık temennisinde bulunacaklardır. [2]
Bırak onları yesinler, zevk alsınlar; ümit onları avundursun; ilerde öğrenecekler. [3]
Yok ettiğimiz herhangi bir kasabanın elbette belli bir yazısı vardır. [4]
Hiçbir ümmet kendi süresini öne alamaz, geciktiremez de. [5]
Onlar: "Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka delisin. Doğrulardan isen melekleri bize getirsene" dediler. [6]
Onlar: "Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka delisin. Doğrulardan isen melekleri bize getirsene" dediler. [7]
Biz melekleri ancak gerekince indiririz. O takdirde de ceza görecekler asla geri bırakılmazlar. [8]
Doğrusu Kitap'ı Biz indirdik, onun koruyucusu elbette Biziz. [9]
And olsun ki, senden önce çeşitli ümmetlere peygamber göndermiştik. [10]
Onlara gelen her peygamberi alaya alıyorlardı. [11]
Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır. [12]
Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır. [13]
Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler. [14]
Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler. [15]
And olsun ki, gökte burçlar meydana getirdik, onları bakanlar için donattık. [16]
Onları, kovulmuş her şeytandan koruduk. [17]
Fakat kulak hırsızlığı yapan olursa, parlak bir ateş onu kovalar. [18]
Yeri yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her şeyi bir ölçüye göre bitirdik. [19]
Orada sizin ve rızık veremeyeceğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik. [20]
Hazinesi Bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz. [21]
Rüzgarları aşılayıcı olarak gönderdik; yukarıdan su indirdik de sizi onunla suladık. Yoksa siz onu toplayamazdınız. [22]
Doğrusu dirilten ve öldüren Biziz; hepsinin gerisinde de Biz kalırız. [23]
And olsun ki, sizden önce geçenleri biliriz; and olsun ki, geri kalanları da biliriz. [24]
Doğrusu Rabbin onları diriltip bir araya getirecektir. Şüphesiz O Hakim'dir, Herşeyi Bilen'dir. [25]
And olsun ki, insanı kuru balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattık. [26]
Cinleri de, daha önce, dumansız ateşten yarattık. [27]
'Rabbin meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın" demişti. [28]
'Rabbin meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın" demişti. [29]
Bunun üzerine, İblis'in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi. [30]
Bunun üzerine, İblis'in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi. [31]
Allah: "Ey İblis! Secde edenlerle beraber olmaktan seni alıkoyan nedir?" dedi. [32]
O: "Balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattığın insana secde edemem" dedi. [33]
"Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır" dedi. [34]
"Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır" dedi. [35]
"Rabbim! Beni hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar ertele" dedi. [36]
Allah: "Sen, bilinen gün gelene kadar bırakılanlardansın" dedi. [37]
Allah: "Sen, bilinen gün gelene kadar bırakılanlardansın" dedi. [38]
"Rabbim! Beni saptırdığın için, and olsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim; halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım" dedi. [39]
"Rabbim! Beni saptırdığın için, and olsun ki yeryüzünde fenalıkları onlara güzel göstereceğim; halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım" dedi. [40]
'Allah şöyle dedi: "Benim gerekli kıldığım dosdoğru yol budur; kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır." [41]
'Allah şöyle dedi: "Benim gerekli kıldığım dosdoğru yol budur; kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır." [42]
"Ve Cehennem onların hepsinin toplanacağı yerdir." [43]
O cehennemin yedi kapısı olup, her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır. [44]
Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ise, cennetlerde, pınar başlarındadırlar. [45]
"Oraya güven içinde, esenlikle girin" denilir. [46]
Biz onların gönüllerinde olan kini çıkardık, artık onlar sedirler üzerinde karşılıklı oturan kardeşlerdir. [47]
Onlar orada bir yorgunluk hissetmezler. Oradan çıkarılacak da değillerdir. [48]
Kullarıma Benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azap olduğunu haber ver. [49]
Kullarıma Benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azap olduğunu haber ver. [50]
Onlara İbrahim'in konuklarını da anlat: [51]
İbrahim'in yanına girdiklerinde selam vermişlerdi. O: "Doğrusu biz sizden korkuyoruz" demişti de: "Korkma, biz sana, bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik" demişlerdi. [52]
İbrahim'in yanına girdiklerinde selam vermişlerdi. O: "Doğrusu biz sizden korkuyoruz" demişti de: "Korkma, biz sana, bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik" demişlerdi. [53]
"Ben kocamışken bana müjde mi veriyorsunuz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?" deyince: [54]
"Seni gerçekten müjdeliyoruz, umutsuzlardan olma" demişlerdi. [55]
"Zaten sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umudunu keser!" diyerek sormuştu: "Ey elçiler! İşiniz nedir?" [56]
"Zaten sapıklardan başka kim Rabbinin rahmetinden umudunu keser!" diyerek sormuştu: "Ey elçiler! İşiniz nedir?" [57]
Şöyle cevap vermişlerdi: "Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut'un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk." [58]
Şöyle cevap vermişlerdi: "Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut'un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk." [59]
Şöyle cevap vermişlerdi: "Biz şüphesiz suçlu bir millete gönderildik. Lut'un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk." [60]
Elçiler Lut'un ailesine gelince, Lut: "Doğrusu siz tanınmayan kimselersiniz" dedi. [61]
Elçiler Lut'un ailesine gelince, Lut: "Doğrusu siz tanınmayan kimselersiniz" dedi. [62]
"Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün" dediler. [63]
"Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün" dediler. [64]
"Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Şüphesiz biz doğru söyleyenleriz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sen de arkalarından git; hiçbiriniz arkaya bakmasın; emrolunduğunuz yere doğru yürüyün" dediler. [65]
Böylece Lut'a bunların sonlarının kesilmiş olarak sabahlıyacaklarını bildirdik. [66]
Şehir halkı, sevinerek geldiler. [67]
Lut: "Bunlar benim konuklarımdır, onlara karşı beni rüsvay etmeyin, Allah'tan korkun, beni utandırmayın" dedi. [68]
Lut: "Bunlar benim konuklarımdır, onlara karşı beni rüsvay etmeyin, Allah'tan korkun, beni utandırmayın" dedi. [69]
"Biz sana kimseyi misafir kabul etmeyi yasak etmemiş miydik?" dediler. [70]
Lut: "Alacaksanız, işte benim kızlarım" dedi. [71]
Senin hayatına and olsun ki, onlar sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı. [72]
Tanyeri ağarırken, çığlık onları yakalayıverdi. [73]
Memleketlerini alt üst ettik, üzerlerine sert taş yağdırdık. [74]
Bunda, görebilen insanlar için ibretler vardır. [75]
O şehrin kalıntıları işlek yollar üzerinde hala durmaktadır. [76]
Bunda inananlar için ibret vardır. [77]
Eykeliler de, şüphesiz zalim kimselerdi. [78]
Bunun için onlardan da öç aldık. Hala her iki memleket de işlek bir yol üzerindedirler. [79]
And olsun ki, Hicr halkı peygamberi yalanlamışlardı. [80]
Onlara ayetlerimizi verdiğimiz halde, yüz çevirmişlerdi. [81]
Dağlarda, güven içinde olarak evler yontuyorlardı. [82]
Sabaha karşı çığlık onları yakalayıverdi. [83]
Yaptıkları kendilerine bir fayda sağlamadı. [84]
Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları gereğince yarattık. Kıyamet günü şüphesiz gelecektir. O halde yumuşak ve iyi davran. [85]
Doğrusu yaratan ve bilen ancak Rabbindir. [86]
And olsun ki, sana daima tekrarlanan yedi ayetli Fatiha'yı ve Kuran-ı Azim'i verdik. [87]
Kafirler içinde bazı kimselere verdiğimiz kat kat servete gözünü dikme, onlara üzülme; inananları kanatların altına al. [88]
De ki: "Doğrusu ben apaçık bir uyarıcıyım." [89]
Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız. [90]
Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız. [91]
Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız. [92]
Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız. [93]
Artık buyrulanı açıkça ortaya koy, puta tapanlara aldırış etme. [94]
Allah'la beraber başka bir tanrının bulunduğunu kabul eden alaycılara karşı şüphesiz Biz sana kafiyiz. Yakında ne olduğunu öğreneceklerdir. [95]
Allah'la beraber başka bir tanrının bulunduğunu kabul eden alaycılara karşı şüphesiz Biz sana kafiyiz. Yakında ne olduğunu öğreneceklerdir. [96]
And olsun ki, söyledikleri şeylerden senin gönlünün daraldığını biliyoruz. [97]
Rabbini hamd ile an, secde edenlerden ol ve ölünceye kadar Rabbine kulluk et. [98]
Rabbini hamd ile an, secde edenlerden ol ve ölünceye kadar Rabbine kulluk et. [99]