الصافات
Saffat
Aṣ-Ṣāffāt
Çevirmen: Diyanet İşleri
Dil: Türkçe
Kaynak: tanzil.net/trans
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَٱلصَّـٰٓفَّـٰتِ صَفًّا
Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
Çeviri Yazı
veṣṣâffâti ṣaffâ.
فَٱلزَّٰجِرَٰتِ زَجْرًا
Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
Çeviri Yazı
fezzâcirâti zecrâ.
فَٱلتَّـٰلِيَـٰتِ ذِكْرًا
Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
Çeviri Yazı
fettâliyâti ẕikrâ.
إِنَّ إِلَـٰهَكُمْ لَوَٰحِدٌ
Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
Çeviri Yazı
inne ilâheküm levâḥid.
رَّبُّ ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَرَبُّ ٱلْمَشَـٰرِقِ
Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir.
Çeviri Yazı
rabbü-ssemâvâti vel'arḍi vemâ beynehümâ verabbü-lmeşâriḳ.
إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِزِينَةٍ ٱلْكَوَاكِبِ
Şüphesiz Biz, yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsledik.
Çeviri Yazı
innâ zeyyenne-ssemâe-ddünyâ bizînetini-lkevâkib.
وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَـٰنٍ مَّارِدٍ
Onu, inatçı her türlü şeytandan koruduk.
Çeviri Yazı
veḥifżam min külli şeyṭânim mârid.
لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلْمَلَإِ ٱلْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ
Onlar yüce alemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır.
Çeviri Yazı
lâ yessemme`ûne ile-lmelei-l'a`lâ veyuḳẕefûne min külli cânib.
دُحُورًا ۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ
Onlar yüce alemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır.
Çeviri Yazı
düḥûrav velehüm `aẕâbüv vâṣib.
إِلَّا مَنْ خَطِفَ ٱلْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌ ثَاقِبٌ
Hele bir tek söz kapan olsun; delici bir alev onun peşine düşüverir.
Çeviri Yazı
illâ men ḫaṭife-lḫaṭfete feetbe`ahû şihâbün ŝâḳib.
فَٱسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَم مَّنْ خَلَقْنَآ ۚ إِنَّا خَلَقْنَـٰهُم مِّن طِينٍ لَّازِبٍۭ
Allah'a eş koşanlara sor: Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa Bizim yarattığımız gökleri yaratmak mı? Aslında Biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yaratmışızdır.
Çeviri Yazı
festeftihim ehüm eşeddü ḫalḳan em men ḫalaḳnâ. innâ ḫalaḳnâhüm min ṭînil lâzib.
بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ
Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seni alaya alıyorlar.
Çeviri Yazı
bel `acibte veyesḫarûn.
وَإِذَا ذُكِّرُوا۟ لَا يَذْكُرُونَ
Onlara öğüt verildiğinde öğüt dinlemezler.
Çeviri Yazı
veiẕâ ẕükkirû lâ yeẕkürûn.
وَإِذَا رَأَوْا۟ ءَايَةً يَسْتَسْخِرُونَ
Bir mucize gördüklerinde onu eğlenceye alırlar.
Çeviri Yazı
veiẕâ raev âyetey yestesḫirûn.
وَقَالُوٓا۟ إِنْ هَـٰذَآ إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ
"Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler.
Çeviri Yazı
veḳâlû in hâẕâ illâ siḥrum mübîn.
أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَـٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
"Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler.
Çeviri Yazı
eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.
أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ
"Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler.
Çeviri Yazı
eveâbâüne-l'evvelûn.
قُلْ نَعَمْ وَأَنتُمْ دَٰخِرُونَ
De ki: "Evet hem de zelil ve hakir olarak."
Çeviri Yazı
ḳul ne`am veentüm dâḫirûn.
فَإِنَّمَا هِىَ زَجْرَةٌ وَٰحِدَةٌ فَإِذَا هُمْ يَنظُرُونَ
Tek bir çığlık. Hemen bakıp kalırlar.
Çeviri Yazı
feinnemâ hiye zecratüv vâḥidetün feiẕâ hüm yenżurûn.
وَقَالُوا۟ يَـٰوَيْلَنَا هَـٰذَا يَوْمُ ٱلدِّينِ
Şöyle derler: "Vay bize! İşte bu ceza günüdür."
Çeviri Yazı
veḳâlû yâ veylenâ hâẕâ yevmü-ddîn.
هَـٰذَا يَوْمُ ٱلْفَصْلِ ٱلَّذِى كُنتُم بِهِۦ تُكَذِّبُونَ
Onlara: "İşte bu, yalanladığınız hüküm günüdür" denir.
Çeviri Yazı
hâẕâ yevmü-lfaṣli-lleẕî küntüm bihî tükeẕẕibûn.
ٱحْشُرُوا۟ ٱلَّذِينَ ظَلَمُوا۟ وَأَزْوَٰجَهُمْ وَمَا كَانُوا۟ يَعْبُدُونَ
İlgililere şöyle emredilir: "Zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları cehennem yoluna koyun."
Çeviri Yazı
uḥşürü-lleẕîne żalemû veezvâcehüm vemâ kânû ya`büdûn.
مِن دُونِ ٱللَّهِ فَٱهْدُوهُمْ إِلَىٰ صِرَٰطِ ٱلْجَحِيمِ
İlgililere şöyle emredilir: "Zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları cehennem yoluna koyun."
Çeviri Yazı
min dûni-llâhi fehdûhüm ilâ ṣirâṭi-lceḥîm.
وَقِفُوهُمْ ۖ إِنَّهُم مَّسْـُٔولُونَ
"Onları durdurun; çünkü kendilerinden daha da sorulacaktır."
Çeviri Yazı
veḳifûhüm innehüm mes'ûlûn.
مَا لَكُمْ لَا تَنَاصَرُونَ
Şöyle sorulur: "Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?"
Çeviri Yazı
mâ leküm lâ tenâṣarûn.
بَلْ هُمُ ٱلْيَوْمَ مُسْتَسْلِمُونَ
Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır.
Çeviri Yazı
bel hümü-lyevme müsteslimûn.
وَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَآءَلُونَ
Birbirlerine dönüp soruşurlar.
Çeviri Yazı
veaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.
قَالُوٓا۟ إِنَّكُمْ كُنتُمْ تَأْتُونَنَا عَنِ ٱلْيَمِينِ
İleri gelenlerine: "Doğrusu siz bize sureti hakdan görünürdünüz" derler.
Çeviri Yazı
ḳâlû inneküm küntüm te'tûnenâ `ani-lyemîn.
قَالُوا۟ بَل لَّمْ تَكُونُوا۟ مُؤْمِنِينَ
Onlar da şöyle derler: "Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz."
Çeviri Yazı
ḳâlû bel lem tekûnû mü'minîn.
وَمَا كَانَ لَنَا عَلَيْكُم مِّن سُلْطَـٰنٍۭ ۖ بَلْ كُنتُمْ قَوْمًا طَـٰغِينَ
"Bizim sizin üstünüzde bir nüfuzumuz yoktu. Bilakis, azmış bir millettiniz."
Çeviri Yazı
vemâ kâne lenâ `aleyküm min sülṭân. bel küntüm ḳavmen ṭâgîn.
فَحَقَّ عَلَيْنَا قَوْلُ رَبِّنَآ ۖ إِنَّا لَذَآئِقُونَ
"Bu sebeple, Rabbimizin sözü aleyhimizde gerçekleşti. şüphesiz azabı tadacağız."
Çeviri Yazı
feḥaḳḳa `aleynâ ḳavlü rabbinâ. innâ leẕâiḳûn.
فَأَغْوَيْنَـٰكُمْ إِنَّا كُنَّا غَـٰوِينَ
"Sizi biz azdırmıştık, çünkü kendimiz azgındık".
Çeviri Yazı
feagveynâküm innâ künnâ gâvîn.
فَإِنَّهُمْ يَوْمَئِذٍ فِى ٱلْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
O gün hepsi azabda birleşirler.
Çeviri Yazı
feinnehüm yevmeiẕin fi-l`aẕâbi müşterikûn.
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَفْعَلُ بِٱلْمُجْرِمِينَ
Doğrusu suçlulara böyle yaparız.
Çeviri Yazı
innâ keẕâlike nef`alü bilmücrimîn.
إِنَّهُمْ كَانُوٓا۟ إِذَا قِيلَ لَهُمْ لَآ إِلَـٰهَ إِلَّا ٱللَّهُ يَسْتَكْبِرُونَ
Onlara: "Allah'tan başka tanrı yoktur" denildiği zaman şüphesiz büyüklenirler.
Çeviri Yazı
innehüm kânû iẕâ ḳîle lehüm lâ ilâhe ille-llâhü yestekbirûn.
وَيَقُولُونَ أَئِنَّا لَتَارِكُوٓا۟ ءَالِهَتِنَا لِشَاعِرٍ مَّجْنُونٍۭ
"Deli bir şair yüzünden tanrılarımızı mı bırakalım?" derlerdi.
Çeviri Yazı
veyeḳûlûne einnâ letârikû âlihetinâ lişâ`irim mecnûn.
بَلْ جَآءَ بِٱلْحَقِّ وَصَدَّقَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Hayır; o, gerçeği getirmiş ve peygamberleri doğrulamıştı.
Çeviri Yazı
bel câe bilḥaḳḳi veṣaddeḳa-lmürselîn.
إِنَّكُمْ لَذَآئِقُوا۟ ٱلْعَذَابِ ٱلْأَلِيمِ
Şüphesiz siz can yakıcı azabı tadacaksınız.
Çeviri Yazı
inneküm leẕâiḳu-l`aẕâbi-l'elîm.
وَمَا تُجْزَوْنَ إِلَّا مَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ
Yaptığınızdan başka birşeyle cezalanmayacaksınız.
Çeviri Yazı
vemâ tüczevne illâ mâ küntüm ta`melûn.
إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Ancak Allah'a içten bağlı kullar bunun dışındadır.
Çeviri Yazı
illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.
أُو۟لَـٰٓئِكَ لَهُمْ رِزْقٌ مَّعْلُومٌ
İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.
Çeviri Yazı
ülâike lehüm rizḳum ma`lûm.
فَوَٰكِهُ ۖ وَهُم مُّكْرَمُونَ
İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.
Çeviri Yazı
fevâkih. vehüm mükramûn.
فِى جَنَّـٰتِ ٱلنَّعِيمِ
İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.
Çeviri Yazı
fî cennâti-nne`îm.
عَلَىٰ سُرُرٍ مُّتَقَـٰبِلِينَ
İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur.
Çeviri Yazı
`alâ sürurim müteḳâbilîn.
يُطَافُ عَلَيْهِم بِكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍۭ
Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur.
Çeviri Yazı
yüṭâfü `aleyhim bike'sim mim me`în.
بَيْضَآءَ لَذَّةٍ لِّلشَّـٰرِبِينَ
Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur.
Çeviri Yazı
beyḍâe leẕẕetil lişşâribîn.
لَا فِيهَا غَوْلٌ وَلَا هُمْ عَنْهَا يُنزَفُونَ
Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur.
Çeviri Yazı
lâ fîhâ gavlüv velâ hüm `anhâ yünzefûn.
وَعِندَهُمْ قَـٰصِرَٰتُ ٱلطَّرْفِ عِينٌ
Yanlarında, örtülü yumurta gibi (bembeyaz), bakışlarını da yalnız eşlerine çevirmiş güzel gözlüler vardır.
Çeviri Yazı
ve`indehüm ḳâṣirâtu-ṭṭarfi `în.
كَأَنَّهُنَّ بَيْضٌ مَّكْنُونٌ
Yanlarında, örtülü yumurta gibi (bembeyaz), bakışlarını da yalnız eşlerine çevirmiş güzel gözlüler vardır.
Çeviri Yazı
keennehünne beyḍum meknûn.
فَأَقْبَلَ بَعْضُهُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ يَتَسَآءَلُونَ
Birbirlerine dönüp sorarlar:
Çeviri Yazı
feaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.
قَالَ قَآئِلٌ مِّنْهُمْ إِنِّى كَانَ لِى قَرِينٌ
İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi."
Çeviri Yazı
ḳâle ḳâilüm minhüm innî kâne lî ḳarîn.
يَقُولُ أَءِنَّكَ لَمِنَ ٱلْمُصَدِّقِينَ
İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi."
Çeviri Yazı
yeḳûlü einneke lemine-lmüṣaddiḳîn.
أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَـٰمًا أَءِنَّا لَمَدِينُونَ
İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi."
Çeviri Yazı
eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemedînûn.
قَالَ هَلْ أَنتُم مُّطَّلِعُونَ
Yanındakilere: "Siz onu bilir misiniz?" der.
Çeviri Yazı
ḳâle hel entüm müṭṭali`ûn.
فَٱطَّلَعَ فَرَءَاهُ فِى سَوَآءِ ٱلْجَحِيمِ
Bir bakar onu cehennemin ortasında görür.
Çeviri Yazı
feṭṭale`a feraâhü fî sevâi-lceḥîm.
قَالَ تَٱللَّهِ إِن كِدتَّ لَتُرْدِينِ
Ona der ki: "Allah'a and olsun ki, az kalsın beni de mahvedecektin."
Çeviri Yazı
ḳâle tellâhi in kitte letürdîn.
وَلَوْلَا نِعْمَةُ رَبِّى لَكُنتُ مِنَ ٱلْمُحْضَرِينَ
"Eğer Rabbimin lütfu olmasaydı ben de oraya götürülenlerden olurdum."
Çeviri Yazı
velevlâ ni`metü rabbî leküntü mine-lmuḥḍarîn.
أَفَمَا نَحْنُ بِمَيِّتِينَ
"Birinci ölümden sonra bir daha ölmeyeceğiz değil mi? Azap da görmeyeceğiz ha?"
Çeviri Yazı
efemâ naḥnü bimeyyitîn.
إِلَّا مَوْتَتَنَا ٱلْأُولَىٰ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
"Birinci ölümden sonra bir daha ölmeyeceğiz değil mi? Azap da görmeyeceğiz ha?"
Çeviri Yazı
illâ mevtetene-l'ûlâ vemâ naḥnü bimü`aẕẕebîn.
إِنَّ هَـٰذَا لَهُوَ ٱلْفَوْزُ ٱلْعَظِيمُ
İşte büyük kurtuluş şüphesiz budur.
Çeviri Yazı
inne hâẕâ lehüve-lfevzü-l`ażîm.
لِمِثْلِ هَـٰذَا فَلْيَعْمَلِ ٱلْعَـٰمِلُونَ
Çalışanlar bunun için çalışsın.
Çeviri Yazı
limiŝli hâẕâ felya`meli-l`âmilûn.
أَذَٰلِكَ خَيْرٌ نُّزُلًا أَمْ شَجَرَةُ ٱلزَّقُّومِ
Konukluk olarak bu mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı?
Çeviri Yazı
eẕâlike ḫayrun nüzülen em şeceratü-zzeḳḳûm.
إِنَّا جَعَلْنَـٰهَا فِتْنَةً لِّلظَّـٰلِمِينَ
Biz o ağacı, zalimler için bir dert yaptık.
Çeviri Yazı
innâ ce`alnâhâ fitnetel liżżâlimîn.
إِنَّهَا شَجَرَةٌ تَخْرُجُ فِىٓ أَصْلِ ٱلْجَحِيمِ
O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır.
Çeviri Yazı
innehâ şeceratün taḫrucü fî aṣli-lceḥîm.
طَلْعُهَا كَأَنَّهُۥ رُءُوسُ ٱلشَّيَـٰطِينِ
Tomurcukları şeytan başı gibidir.
Çeviri Yazı
ṭal`uhâ keennehû ruûsü-şşeyâṭîn.
فَإِنَّهُمْ لَـَٔاكِلُونَ مِنْهَا فَمَالِـُٔونَ مِنْهَا ٱلْبُطُونَ
İşte cehennemlikler bundan yerler, karınlarını onunla doldururlar.
Çeviri Yazı
feinnehüm leâkilûne minhâ femâliûne minhe-lbüṭûn.
ثُمَّ إِنَّ لَهُمْ عَلَيْهَا لَشَوْبًا مِّنْ حَمِيمٍ
Sonra, üzerine kaynar su katılmış içki şüphesiz onlar içindir.
Çeviri Yazı
ŝümme inne lehüm `aleyhâ leşevbem min ḥamîm.
ثُمَّ إِنَّ مَرْجِعَهُمْ لَإِلَى ٱلْجَحِيمِ
Doğrusu sonra dönecekleri yer yine cehennemdir.
Çeviri Yazı
ŝümme inne merci`ahüm leile-lceḥîm.
إِنَّهُمْ أَلْفَوْا۟ ءَابَآءَهُمْ ضَآلِّينَ
Onlar babalarını şüphesiz sapık kimseler olarak bulmuşlardı.
Çeviri Yazı
innehüm elfev âbâehüm ḍâllîn.
فَهُمْ عَلَىٰٓ ءَاثَـٰرِهِمْ يُهْرَعُونَ
Öyleyken yine de onların izlerinden kovalanırcasına koşturuyorlardı.
Çeviri Yazı
fehüm `alâ âŝârihim yühra`ûn.
وَلَقَدْ ضَلَّ قَبْلَهُمْ أَكْثَرُ ٱلْأَوَّلِينَ
Onlardan önce, evvelki ümmetlerin çoğu, and olsun ki sapıtmıştı.
Çeviri Yazı
veleḳad ḍalle ḳablehüm ekŝeru-l'evvelîn.
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا فِيهِم مُّنذِرِينَ
And olsun ki, içlerine uyarıcılar göndermiştik.
Çeviri Yazı
veleḳad erselnâ fîhim münẕirîn.
فَٱنظُرْ كَيْفَ كَانَ عَـٰقِبَةُ ٱلْمُنذَرِينَ
Uyarıldığı halde yola gelmeyenlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak!
Çeviri Yazı
fenżur keyfe kâne `âḳibetü-lmünẕerîn.
إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Allah'ın, O'na içten bağlanan kulları bunun dışındadır.
Çeviri Yazı
illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.
وَلَقَدْ نَادَىٰنَا نُوحٌ فَلَنِعْمَ ٱلْمُجِيبُونَ
And olsun ki, Nuh Bize seslenmişti de duasına ne güzel icabet etmiştik.
Çeviri Yazı
veleḳad nâdânâ nûḥun feleni`me-lmücîbûn.
وَنَجَّيْنَـٰهُ وَأَهْلَهُۥ مِنَ ٱلْكَرْبِ ٱلْعَظِيمِ
Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık.
Çeviri Yazı
venecceynâhü veehlehû mine-lkerbi-l`ażîm.
وَجَعَلْنَا ذُرِّيَّتَهُۥ هُمُ ٱلْبَاقِينَ
Ancak onun soyunu sürekli kıldık.
Çeviri Yazı
vece`alnâ ẕürriyyetehû hümü-lbâḳîn.
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْـَٔاخِرِينَ
Sonra gelenler içinde "Alemlerde, Nuh'a selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.
Çeviri Yazı
veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.
سَلَـٰمٌ عَلَىٰ نُوحٍ فِى ٱلْعَـٰلَمِينَ
Sonra gelenler içinde "Alemlerde, Nuh'a selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.
Çeviri Yazı
selâmün `alâ nûḥin fi-l`âlemîn.
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
İşte Biz iyi davrananları böyle mükafatlandırırız.
Çeviri Yazı
innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
Doğrusu o, bizim inanmış kullarımızdandı.
Çeviri Yazı
innehû min `ibâdine-lmü'minîn.
ثُمَّ أَغْرَقْنَا ٱلْـَٔاخَرِينَ
Sonra, diğerlerini suda boğduk.
Çeviri Yazı
ŝümme agraḳne-l'âḫarîn.
وَإِنَّ مِن شِيعَتِهِۦ لَإِبْرَٰهِيمَ
İbrahim de şüphesiz O'nun yolunda olanlardandı.
Çeviri Yazı
veinne min şî`atihî leibrâhîm.
إِذْ جَآءَ رَبَّهُۥ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
Nitekim Rabbine temiz bir kalple geldi.
Çeviri Yazı
iẕ câe rabbehû biḳalbin selîm.
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِۦ مَاذَا تَعْبُدُونَ
İbrahim babasına ve milletine şöyle demişti: "Nelere kulluk ediyorsunuz?"
Çeviri Yazı
iẕ ḳâle liebîhi veḳavmihî mâẕâ ta`büdûn.
أَئِفْكًا ءَالِهَةً دُونَ ٱللَّهِ تُرِيدُونَ
"Allah'ı bırakıp uydurma tanrılar mı istiyorsunuz?"
Çeviri Yazı
eifken âliheten dûne-llâhi türîdûn.
فَمَا ظَنُّكُم بِرَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
"Alemlerin Rabbi hakkındaki sanınız nedir?"
Çeviri Yazı
femâ żannüküm birabbi-l`âlemîn.
فَنَظَرَ نَظْرَةً فِى ٱلنُّجُومِ
İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi.
Çeviri Yazı
feneżara nażraten fi-nnücûm.
فَقَالَ إِنِّى سَقِيمٌ
İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi.
Çeviri Yazı
feḳâle innî seḳîm.
فَتَوَلَّوْا۟ عَنْهُ مُدْبِرِينَ
Onu bırakıp gittiler.
Çeviri Yazı
fetevellev `anhü müdbirîn.
فَرَاغَ إِلَىٰٓ ءَالِهَتِهِمْ فَقَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ
O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi.
Çeviri Yazı
ferâga ilâ âlihetihim feḳâle elâ te'külûn.
مَا لَكُمْ لَا تَنطِقُونَ
O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi.
Çeviri Yazı
mâ leküm lâ tenṭiḳûn.
فَرَاغَ عَلَيْهِمْ ضَرْبًۢا بِٱلْيَمِينِ
Sonunda, üzerlerine yürüyüp kuvvetle vurdu.
Çeviri Yazı
ferâga `aleyhim ḍarbem bilyemîn.
فَأَقْبَلُوٓا۟ إِلَيْهِ يَزِفُّونَ
Bunun üzerine putperestler koşarak ona geldiler.
Çeviri Yazı
feaḳbelû ileyhi yeziffûn.
قَالَ أَتَعْبُدُونَ مَا تَنْحِتُونَ
İbrahim onlara şöyle söyledi: "Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yonttuklarınızı da Allah yaratmıştır."
Çeviri Yazı
ḳâle eta`büdûne mâ tenḥitûn.
وَٱللَّهُ خَلَقَكُمْ وَمَا تَعْمَلُونَ
İbrahim onlara şöyle söyledi: "Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yonttuklarınızı da Allah yaratmıştır."
Çeviri Yazı
vellâhü ḫaleḳaküm vemâ ta`melûn.
قَالُوا۟ ٱبْنُوا۟ لَهُۥ بُنْيَـٰنًا فَأَلْقُوهُ فِى ٱلْجَحِيمِ
Putperestler: "Onun için bir yapı yapın da onu oradan ateşin içine atın" dediler.
Çeviri Yazı
ḳâlü-bnû lehû bünyânen feelḳûhü fi-lceḥîm.
فَأَرَادُوا۟ بِهِۦ كَيْدًا فَجَعَلْنَـٰهُمُ ٱلْأَسْفَلِينَ
Ona düzen kurmak istediler, ama Biz onları altettik.
Çeviri Yazı
feerâdû bihî keyden fece`alnâhümü-l'esfelîn.
وَقَالَ إِنِّى ذَاهِبٌ إِلَىٰ رَبِّى سَيَهْدِينِ
İbrahim: "Doğrusu ben Rabbim uğrunda sizi bırakıp gidiyorum; O beni doğru yola eriştirir" dedi.
Çeviri Yazı
veḳâle innî ẕâhibün ilâ rabbî seyehdîn.
رَبِّ هَبْ لِى مِنَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
"Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver" diye yalvardı.
Çeviri Yazı
rabbi heb lî mine-ṣṣâliḥîn.
فَبَشَّرْنَـٰهُ بِغُلَـٰمٍ حَلِيمٍ
Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.
Çeviri Yazı
febeşşernâhü bigulâmin ḥalîm.
فَلَمَّا بَلَغَ مَعَهُ ٱلسَّعْىَ قَالَ يَـٰبُنَىَّ إِنِّىٓ أَرَىٰ فِى ٱلْمَنَامِ أَنِّىٓ أَذْبَحُكَ فَٱنظُرْ مَاذَا تَرَىٰ ۚ قَالَ يَـٰٓأَبَتِ ٱفْعَلْ مَا تُؤْمَرُ ۖ سَتَجِدُنِىٓ إِن شَآءَ ٱللَّهُ مِنَ ٱلصَّـٰبِرِينَ
Çocuk kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca: "Ey oğulcuğum! Doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?" dedi. "Ey babacığım! Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin" dedi.
Çeviri Yazı
felemmâ belega me`ahü-ssa`ye ḳâle yâ büneyye innî erâ fi-lmenâmi ennî eẕbeḥuke fenżur mâẕâ terâ. ḳâle yâ ebeti-f`al mâ tü'mer. setecidünî in şâe-llâhü mine-ṣṣâbirîn.
فَلَمَّآ أَسْلَمَا وَتَلَّهُۥ لِلْجَبِينِ
Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.
Çeviri Yazı
felemmâ eslemâ vetellehû lilcebîn.
وَنَـٰدَيْنَـٰهُ أَن يَـٰٓإِبْرَٰهِيمُ
Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.
Çeviri Yazı
venâdeynâhü ey yâ ibrâhîm.
قَدْ صَدَّقْتَ ٱلرُّءْيَآ ۚ إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.
Çeviri Yazı
ḳad ṣaddaḳte-rru'yâ. innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
إِنَّ هَـٰذَا لَهُوَ ٱلْبَلَـٰٓؤُا۟ ٱلْمُبِينُ
Doğrusu bu apaçık bir deneme idi.
Çeviri Yazı
inne hâẕâ lehüve-lbelâü-lmübîn.
وَفَدَيْنَـٰهُ بِذِبْحٍ عَظِيمٍ
Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.
Çeviri Yazı
vefedeynâhü biẕibḥin `ażîm.
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْـَٔاخِرِينَ
Sonra gelenler içinde "İbrahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.
Çeviri Yazı
veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.
سَلَـٰمٌ عَلَىٰٓ إِبْرَٰهِيمَ
Sonra gelenler içinde "İbrahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.
Çeviri Yazı
selâmün `alâ ibrâhîm.
كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
İşte iyileri böylece mükafatlandırırız.
Çeviri Yazı
keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
Doğrusu o, inanmış kullarımızdandı.
Çeviri Yazı
innehû min `ibâdine-lmü'minîn.
وَبَشَّرْنَـٰهُ بِإِسْحَـٰقَ نَبِيًّا مِّنَ ٱلصَّـٰلِحِينَ
Ona, iyilerden olan İshak'ı peygamber olarak müjdeledik.
Çeviri Yazı
vebeşşernâhü biisḥâḳa nebiyyem mine-ṣṣâliḥîn.
وَبَـٰرَكْنَا عَلَيْهِ وَعَلَىٰٓ إِسْحَـٰقَ ۚ وَمِن ذُرِّيَّتِهِمَا مُحْسِنٌ وَظَالِمٌ لِّنَفْسِهِۦ مُبِينٌ
Kendisini ve İshak'ı mübarek kıldık; ikisinin soyundan iyi olan da vardır, açıktan açığa kendisine yazık eden de vardır.
Çeviri Yazı
vebâraknâ `aleyhi ve`alâ isḥâḳ. vemin ẕürriyyetihimâ muḥsinüv veżâlimül linefsihî mübîn.
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَـٰرُونَ
And olsun ki Musa ve Harun'a da iyilikte bulunmuştuk.
Çeviri Yazı
veleḳad menennâ `alâ mûsâ vehârûn.
وَنَجَّيْنَـٰهُمَا وَقَوْمَهُمَا مِنَ ٱلْكَرْبِ ٱلْعَظِيمِ
İkisini ve milletlerini büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık.
Çeviri Yazı
venecceynâhümâ veḳavmehümâ mine-lkerbi-l`ażîm.
وَنَصَرْنَـٰهُمْ فَكَانُوا۟ هُمُ ٱلْغَـٰلِبِينَ
Onlara yardım etmiştik de üstün gelmişlerdi.
Çeviri Yazı
veneṣarnâhüm fekânû hümü-lgâlibîn.
وَءَاتَيْنَـٰهُمَا ٱلْكِتَـٰبَ ٱلْمُسْتَبِينَ
Her ikisine de, apaçık anlaşılan bir Kitap vermiştik.
Çeviri Yazı
veâteynâhüme-lkitâbe-lmüstebîn.
وَهَدَيْنَـٰهُمَا ٱلصِّرَٰطَ ٱلْمُسْتَقِيمَ
Her ikisini de doğru yola eriştirmiştik.
Çeviri Yazı
vehedeynâhüme-ṣṣirâṭa-lmüsteḳîm.
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِمَا فِى ٱلْـَٔاخِرِينَ
Sonra gelenler içinde "Musa ve Harun'a selam olsun" diye iyi birer ün bıraktık.
Çeviri Yazı
veteraknâ `aleyhimâ fi-l'âḫirîn.
سَلَـٰمٌ عَلَىٰ مُوسَىٰ وَهَـٰرُونَ
Sonra gelenler içinde "Musa ve Harun'a selam olsun" diye iyi birer ün bıraktık.
Çeviri Yazı
selâmün `alâ mûsâ vehârûn.
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Doğrusu Biz, iyileri böylece mükafatlandırırız.
Çeviri Yazı
innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
إِنَّهُمَا مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
İkisi de şüphesiz inanmış kullarımızdandı.
Çeviri Yazı
innehümâ min `ibâdine-lmü'minîn.
وَإِنَّ إِلْيَاسَ لَمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Doğrusu İlyas da peygamberlerdendir.
Çeviri Yazı
veinne ilyâse lemine-lmürselîn.
إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِۦٓ أَلَا تَتَّقُونَ
Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti.
Çeviri Yazı
iẕ ḳâle liḳavmihî elâ tetteḳûn.
أَتَدْعُونَ بَعْلًا وَتَذَرُونَ أَحْسَنَ ٱلْخَـٰلِقِينَ
Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti.
Çeviri Yazı
eted`ûne ba`lev veteẕerûne aḥsene-lḫâliḳîn.
ٱللَّهَ رَبَّكُمْ وَرَبَّ ءَابَآئِكُمُ ٱلْأَوَّلِينَ
Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti.
Çeviri Yazı
allâhe rabbeküm verabbe âbâikümü-l'evvelîn.
فَكَذَّبُوهُ فَإِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
Bunun üzerine onu yalanlamışlardı. Allah'ın O'na içten bağlı kulları bir yana, bunların hepsi cehenneme götürüleceklerdi.
Çeviri Yazı
fekeẕẕebûhü feinnehüm lemuḥḍarûn.
إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Bunun üzerine onu yalanlamışlardı. Allah'ın O'na içten bağlı kulları bir yana, bunların hepsi cehenneme götürüleceklerdi.
Çeviri Yazı
illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.
وَتَرَكْنَا عَلَيْهِ فِى ٱلْـَٔاخِرِينَ
Sonra gelenler içinde, "İlyas'a selam olsun" diye bir ün bıraktık.
Çeviri Yazı
veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.
سَلَـٰمٌ عَلَىٰٓ إِلْ يَاسِينَ
Sonra gelenler içinde, "İlyas'a selam olsun" diye bir ün bıraktık.
Çeviri Yazı
selâmün `alâ ilyâsîn.
إِنَّا كَذَٰلِكَ نَجْزِى ٱلْمُحْسِنِينَ
Doğrusu Biz iyileri böylece mükafatlandırırız.
Çeviri Yazı
innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
إِنَّهُۥ مِنْ عِبَادِنَا ٱلْمُؤْمِنِينَ
O, inanmış kullarımızdandı.
Çeviri Yazı
innehû min `ibâdine-lmü'minîn.
وَإِنَّ لُوطًا لَّمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Şüphesiz Lut da peygamberlerdendir.
Çeviri Yazı
veinne lûṭal lemine-lmürselîn.
إِذْ نَجَّيْنَـٰهُ وَأَهْلَهُۥٓ أَجْمَعِينَ
Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lut'u ve ailesinin hepsini kurtarmıştık.
Çeviri Yazı
iẕ necceynâhü veehlehû ecme`în.
إِلَّا عَجُوزًا فِى ٱلْغَـٰبِرِينَ
Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lut'u ve ailesinin hepsini kurtarmıştık.
Çeviri Yazı
illâ `acûzen fi-lgâbirîn.
ثُمَّ دَمَّرْنَا ٱلْـَٔاخَرِينَ
Sonra diğerlerini yok etmiştik.
Çeviri Yazı
ŝümme demmerne-l'âḫarîn.
وَإِنَّكُمْ لَتَمُرُّونَ عَلَيْهِم مُّصْبِحِينَ
Sabah akşam, onların yerleri üzerinden geçersiniz. Akletmez misiniz?
Çeviri Yazı
veinneküm letemürrûne `aleyhim muṣbiḥîn.
وَبِٱلَّيْلِ ۗ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
Sabah akşam, onların yerleri üzerinden geçersiniz. Akletmez misiniz?
Çeviri Yazı
vebilleyl. efelâ ta`ḳilûn.
وَإِنَّ يُونُسَ لَمِنَ ٱلْمُرْسَلِينَ
Doğrusu Yunus da peygamberlerdendir.
Çeviri Yazı
veinne yûnüse lemine-lmürselîn.
إِذْ أَبَقَ إِلَى ٱلْفُلْكِ ٱلْمَشْحُونِ
Dolu bir gemiye kaçmıştı.
Çeviri Yazı
iẕ ebeḳa ile-lfülki-lmeşḥûn.
فَسَاهَمَ فَكَانَ مِنَ ٱلْمُدْحَضِينَ
Gemide olanlarla karşılıklı kura çekmişti de yenilenlerden olmuştu, bu sebeple denize atılmıştı.
Çeviri Yazı
fesâheme fekâne mine-lmüdḥaḍîn.
فَٱلْتَقَمَهُ ٱلْحُوتُ وَهُوَ مُلِيمٌ
Kendini kınarken onu bir balık yutmuştu.
Çeviri Yazı
felteḳamehü-lḥûtü vehüve mülîm.
فَلَوْلَآ أَنَّهُۥ كَانَ مِنَ ٱلْمُسَبِّحِينَ
Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı.
Çeviri Yazı
felevlâ ennehû kâne mine-lmüsebbiḥîn.
لَلَبِثَ فِى بَطْنِهِۦٓ إِلَىٰ يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı.
Çeviri Yazı
lelebiŝe fî baṭnih ilâ yevmi yüb`aŝûn.
فَنَبَذْنَـٰهُ بِٱلْعَرَآءِ وَهُوَ سَقِيمٌ
Halsiz bir halde iken kendisini sahile çıkardık.
Çeviri Yazı
fenebeẕnâhü bil`arâi vehüve seḳîm.
وَأَنۢبَتْنَا عَلَيْهِ شَجَرَةً مِّن يَقْطِينٍ
Onun için, geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik.
Çeviri Yazı
veembetnâ `aleyhi şeceratem miy yaḳṭîn.
وَأَرْسَلْنَـٰهُ إِلَىٰ مِا۟ئَةِ أَلْفٍ أَوْ يَزِيدُونَ
Onu, yüzbin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik.
Çeviri Yazı
veerselnâhü ilâ mieti elfin ev yezîdûn.
فَـَٔامَنُوا۟ فَمَتَّعْنَـٰهُمْ إِلَىٰ حِينٍ
Sonunda ona inandılar, bunun üzerine Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik.
Çeviri Yazı
feâmenû femetta`nâhüm ilâ ḥîn.
فَٱسْتَفْتِهِمْ أَلِرَبِّكَ ٱلْبَنَاتُ وَلَهُمُ ٱلْبَنُونَ
Putperestlere sor, kızlar senin Rabbinin de erkekler onların mı?
Çeviri Yazı
festeftihim elirabbike-lbenâtü velehümü-lbenûn.
أَمْ خَلَقْنَا ٱلْمَلَـٰٓئِكَةَ إِنَـٰثًا وَهُمْ شَـٰهِدُونَ
Yoksa melekleri kız olarak yarattığımızda onlar hazır mı idiler?
Çeviri Yazı
em ḫalaḳne-lmelâikete inâŝev vehüm şâhidûn.
أَلَآ إِنَّهُم مِّنْ إِفْكِهِمْ لَيَقُولُونَ
Dikkat edin; doğrusu onlar yalan uydurup söylüyorlar, "Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.
Çeviri Yazı
elâ innehüm min ifkihim leyeḳûlûn.
وَلَدَ ٱللَّهُ وَإِنَّهُمْ لَكَـٰذِبُونَ
Dikkat edin; doğrusu onlar yalan uydurup söylüyorlar, "Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.
Çeviri Yazı
velede-llâhü veinnehüm lekâẕibûn.
أَصْطَفَى ٱلْبَنَاتِ عَلَى ٱلْبَنِينَ
Allah kızları, oğullara tercih mi etmiş?
Çeviri Yazı
aṣṭafe-lbenâti `ale-lbenîn.
مَا لَكُمْ كَيْفَ تَحْكُمُونَ
Ne oluyorsunuz? Ne biçim hükmediyorsunuz?
Çeviri Yazı
mâ leküm. keyfe taḥkümûn.
أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
Hiç düşünmez misiniz?
Çeviri Yazı
efelâ teẕekkerûn.
أَمْ لَكُمْ سُلْطَـٰنٌ مُّبِينٌ
Yoksa apaçık bir deliliniz mi var?
Çeviri Yazı
em leküm sülṭânüm mübîn.
فَأْتُوا۟ بِكِتَـٰبِكُمْ إِن كُنتُمْ صَـٰدِقِينَ
Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin bakalım.
Çeviri Yazı
fe'tû bikitâbiküm in küntüm ṣâdiḳîn.
وَجَعَلُوا۟ بَيْنَهُۥ وَبَيْنَ ٱلْجِنَّةِ نَسَبًا ۚ وَلَقَدْ عَلِمَتِ ٱلْجِنَّةُ إِنَّهُمْ لَمُحْضَرُونَ
Allah'la cinler (melekler) arasında da bir soy bağı icadettiler. And olsun ki, cinler de, kendilerinin (bunu söyleyenlerin) hesap yerine götürüleceklerini bilirler.
Çeviri Yazı
vece`alû beynehû vebeyne-lcinneti nesebâ. veleḳad `alimeti-lcinnetü innehüm lemuḥḍarûn.
سُبْحَـٰنَ ٱللَّهِ عَمَّا يَصِفُونَ
Allah onların vasıflandırmalarından münezzehtir.
Çeviri Yazı
sübḥâne-llâhi `ammâ yeṣifûn.
إِلَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Allah'ın içten bağlı kulları bunların dışındadır.
Çeviri Yazı
illâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.
فَإِنَّكُمْ وَمَا تَعْبُدُونَ
Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz.
Çeviri Yazı
feinneküm vemâ ta`büdûn.
مَآ أَنتُمْ عَلَيْهِ بِفَـٰتِنِينَ
Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz.
Çeviri Yazı
mâ entüm `aleyhi bifâtinîn.
إِلَّا مَنْ هُوَ صَالِ ٱلْجَحِيمِ
Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz.
Çeviri Yazı
illâ men hüve ṣâli-lceḥîm.
وَمَا مِنَّآ إِلَّا لَهُۥ مَقَامٌ مَّعْلُومٌ
Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz."
Çeviri Yazı
vemâ minnâ illâ lehû meḳâmüm ma`lûm.
وَإِنَّا لَنَحْنُ ٱلصَّآفُّونَ
Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz."
Çeviri Yazı
veinnâ lenaḥnu-ṣṣâffûn.
وَإِنَّا لَنَحْنُ ٱلْمُسَبِّحُونَ
Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz."
Çeviri Yazı
veinnâ lenaḥnü-lmüsebbiḥûn.
وَإِن كَانُوا۟ لَيَقُولُونَ
Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi.
Çeviri Yazı
vein kânû leyeḳûlûn.
لَوْ أَنَّ عِندَنَا ذِكْرًا مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ
Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi.
Çeviri Yazı
lev enne `indenâ ẕikram mine-l'evvelîn.
لَكُنَّا عِبَادَ ٱللَّهِ ٱلْمُخْلَصِينَ
Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi.
Çeviri Yazı
lekünnâ `ibâde-llâhi-lmuḫleṣîn.
فَكَفَرُوا۟ بِهِۦ ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
Böyleyken O'nu inkar ettiler. Ama bileceklerdir.
Çeviri Yazı
fekeferû bih. fesevfe ya`lemûn.
وَلَقَدْ سَبَقَتْ كَلِمَتُنَا لِعِبَادِنَا ٱلْمُرْسَلِينَ
And olsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir.
Çeviri Yazı
veleḳad sebeḳat kelimetünâ li`ibâdine-lmürselîn.
إِنَّهُمْ لَهُمُ ٱلْمَنصُورُونَ
Onlar şüphesiz yardım göreceklerdir.
Çeviri Yazı
innehüm lehümü-lmenṣûrûn.
وَإِنَّ جُندَنَا لَهُمُ ٱلْغَـٰلِبُونَ
Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir.
Çeviri Yazı
veinne cündenâ lehümü-lgâlibûn.
فَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍ
Bir süreye kadar onlara aldırış etme.
Çeviri Yazı
fetevelle `anhüm ḥattâ ḥîn.
وَأَبْصِرْهُمْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
Onlara inecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.
Çeviri Yazı
veebṣirhüm fesevfe yübṣirûn.
أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
Azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar?
Çeviri Yazı
efebi`aẕâbinâ yesta`cilûn.
فَإِذَا نَزَلَ بِسَاحَتِهِمْ فَسَآءَ صَبَاحُ ٱلْمُنذَرِينَ
O azap, yurtlarına indiğinde, uyarılan fakat yola gelmeyenlerin sabahı ne kötü olur!
Çeviri Yazı
feiẕâ nezele bisâḥatihim fesâe ṣabâḥu-lmünẕerîn.
وَتَوَلَّ عَنْهُمْ حَتَّىٰ حِينٍ
Bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
Çeviri Yazı
vetevelle `anhüm ḥattâ ḥîn.
وَأَبْصِرْ فَسَوْفَ يُبْصِرُونَ
İnecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir.
Çeviri Yazı
veebṣir fesevfe yübṣirûn.
سُبْحَـٰنَ رَبِّكَ رَبِّ ٱلْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ
Senin güçlü olan Rabbin, onların vasıflandırmalarından münezzehtir.
Çeviri Yazı
sübḥâne rabbike rabbi-l`izzeti `ammâ yeṣifûn.
وَسَلَـٰمٌ عَلَى ٱلْمُرْسَلِينَ
Ve selam, peygamberleredir.
Çeviri Yazı
veselâmün `ale-lmürselîn.
وَٱلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
Hamd de Alemlerin Rabbi Allah'adır.
Çeviri Yazı
velḥamdü lillâhi rabbi-l`âlemîn.
Bölüm 37
Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir. [1]
Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir. [2]
Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir. [3]
Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir. [4]
Sıra Sıra duran ve önlerindekini sürdükçe süren ve Allah'ı andıkça anan meleklere and olsun ki, sizin Tanrınız birdir; göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların -doğuların da- Rabbidir. [5]
Şüphesiz Biz, yakın göğü bir süsle, yıldızlarla süsledik. [6]
Onu, inatçı her türlü şeytandan koruduk. [7]
Onlar yüce alemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır. [8]
Onlar yüce alemi asla dinleyemezler. Her yönden kovularak atılırlar. Onlara sürekli bir azap vardır. [9]
Hele bir tek söz kapan olsun; delici bir alev onun peşine düşüverir. [10]
Allah'a eş koşanlara sor: Kendilerini yaratmak mı daha zordur, yoksa Bizim yarattığımız gökleri yaratmak mı? Aslında Biz kendilerini özlü ve yapışkan çamurdan yaratmışızdır. [11]
Evet; sen onlara şaşıyorsun, onlar da seni alaya alıyorlar. [12]
Onlara öğüt verildiğinde öğüt dinlemezler. [13]
Bir mucize gördüklerinde onu eğlenceye alırlar. [14]
"Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler. [15]
"Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler. [16]
"Bu apaçık bir sihirdir; öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman, önceki babalarımız yahut biz mi dirileceğiz?" derler. [17]
De ki: "Evet hem de zelil ve hakir olarak." [18]
Tek bir çığlık. Hemen bakıp kalırlar. [19]
Şöyle derler: "Vay bize! İşte bu ceza günüdür." [20]
Onlara: "İşte bu, yalanladığınız hüküm günüdür" denir. [21]
İlgililere şöyle emredilir: "Zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları cehennem yoluna koyun." [22]
İlgililere şöyle emredilir: "Zulmedenleri, onlarla işbirliği edenleri ve Allah'ı bırakıp da taptıklarını derleyin. Onları cehennem yoluna koyun." [23]
"Onları durdurun; çünkü kendilerinden daha da sorulacaktır." [24]
Şöyle sorulur: "Size ne oldu ki birbirinizle yardımlaşmıyorsunuz?" [25]
Hayır; bugün onların hepsi teslim olmuşlardır. [26]
Birbirlerine dönüp soruşurlar. [27]
İleri gelenlerine: "Doğrusu siz bize sureti hakdan görünürdünüz" derler. [28]
Onlar da şöyle derler: "Hayır; siz inanmış kimseler değildiniz." [29]
"Bizim sizin üstünüzde bir nüfuzumuz yoktu. Bilakis, azmış bir millettiniz." [30]
"Bu sebeple, Rabbimizin sözü aleyhimizde gerçekleşti. şüphesiz azabı tadacağız." [31]
"Sizi biz azdırmıştık, çünkü kendimiz azgındık". [32]
O gün hepsi azabda birleşirler. [33]
Doğrusu suçlulara böyle yaparız. [34]
Onlara: "Allah'tan başka tanrı yoktur" denildiği zaman şüphesiz büyüklenirler. [35]
"Deli bir şair yüzünden tanrılarımızı mı bırakalım?" derlerdi. [36]
Hayır; o, gerçeği getirmiş ve peygamberleri doğrulamıştı. [37]
Şüphesiz siz can yakıcı azabı tadacaksınız. [38]
Yaptığınızdan başka birşeyle cezalanmayacaksınız. [39]
Ancak Allah'a içten bağlı kullar bunun dışındadır. [40]
İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur. [41]
İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur. [42]
İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur. [43]
İşte bildirilen rızık ve meyveler onlaradır. Nimet cennetlerinde, karşılıklı tahtlar üzerinde kendilerine ikram olunur. [44]
Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur. [45]
Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur. [46]
Baş ağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen, içenlere zevk bahşeden bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kadehler sunulur. [47]
Yanlarında, örtülü yumurta gibi (bembeyaz), bakışlarını da yalnız eşlerine çevirmiş güzel gözlüler vardır. [48]
Yanlarında, örtülü yumurta gibi (bembeyaz), bakışlarını da yalnız eşlerine çevirmiş güzel gözlüler vardır. [49]
Birbirlerine dönüp sorarlar: [50]
İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi." [51]
İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi." [52]
İçlerinden biri şöyle der: "Benim bir dostum vardı, bana: 'Sen de mi, ölüp toprak ve kemik olduğumuz zaman dirilerek ceza göreceğimizi tasdik edenlerdensin?' derdi." [53]
Yanındakilere: "Siz onu bilir misiniz?" der. [54]
Bir bakar onu cehennemin ortasında görür. [55]
Ona der ki: "Allah'a and olsun ki, az kalsın beni de mahvedecektin." [56]
"Eğer Rabbimin lütfu olmasaydı ben de oraya götürülenlerden olurdum." [57]
"Birinci ölümden sonra bir daha ölmeyeceğiz değil mi? Azap da görmeyeceğiz ha?" [58]
"Birinci ölümden sonra bir daha ölmeyeceğiz değil mi? Azap da görmeyeceğiz ha?" [59]
İşte büyük kurtuluş şüphesiz budur. [60]
Çalışanlar bunun için çalışsın. [61]
Konukluk olarak bu mu iyidir, yoksa zakkum ağacı mı? [62]
Biz o ağacı, zalimler için bir dert yaptık. [63]
O, cehennemin dibinde çıkan bir ağaçtır. [64]
Tomurcukları şeytan başı gibidir. [65]
İşte cehennemlikler bundan yerler, karınlarını onunla doldururlar. [66]
Sonra, üzerine kaynar su katılmış içki şüphesiz onlar içindir. [67]
Doğrusu sonra dönecekleri yer yine cehennemdir. [68]
Onlar babalarını şüphesiz sapık kimseler olarak bulmuşlardı. [69]
Öyleyken yine de onların izlerinden kovalanırcasına koşturuyorlardı. [70]
Onlardan önce, evvelki ümmetlerin çoğu, and olsun ki sapıtmıştı. [71]
And olsun ki, içlerine uyarıcılar göndermiştik. [72]
Uyarıldığı halde yola gelmeyenlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak! [73]
Allah'ın, O'na içten bağlanan kulları bunun dışındadır. [74]
And olsun ki, Nuh Bize seslenmişti de duasına ne güzel icabet etmiştik. [75]
Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtarmıştık. [76]
Ancak onun soyunu sürekli kıldık. [77]
Sonra gelenler içinde "Alemlerde, Nuh'a selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık. [78]
Sonra gelenler içinde "Alemlerde, Nuh'a selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık. [79]
İşte Biz iyi davrananları böyle mükafatlandırırız. [80]
Doğrusu o, bizim inanmış kullarımızdandı. [81]
Sonra, diğerlerini suda boğduk. [82]
İbrahim de şüphesiz O'nun yolunda olanlardandı. [83]
Nitekim Rabbine temiz bir kalple geldi. [84]
İbrahim babasına ve milletine şöyle demişti: "Nelere kulluk ediyorsunuz?" [85]
"Allah'ı bırakıp uydurma tanrılar mı istiyorsunuz?" [86]
"Alemlerin Rabbi hakkındaki sanınız nedir?" [87]
İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi. [88]
İbrahim yıldızlara bir göz attı ve "Ben rahatsızım" dedi. [89]
Onu bırakıp gittiler. [90]
O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi. [91]
O da onların tanrılarına gizlice yönelip: "Sundukları yiyecekleri yemiyor musunuz? Ne o, konuşmuyor musunuz?" dedi. [92]
Sonunda, üzerlerine yürüyüp kuvvetle vurdu. [93]
Bunun üzerine putperestler koşarak ona geldiler. [94]
İbrahim onlara şöyle söyledi: "Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yonttuklarınızı da Allah yaratmıştır." [95]
İbrahim onlara şöyle söyledi: "Yonttuğunuz şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa sizi de, yonttuklarınızı da Allah yaratmıştır." [96]
Putperestler: "Onun için bir yapı yapın da onu oradan ateşin içine atın" dediler. [97]
Ona düzen kurmak istediler, ama Biz onları altettik. [98]
İbrahim: "Doğrusu ben Rabbim uğrunda sizi bırakıp gidiyorum; O beni doğru yola eriştirir" dedi. [99]
"Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver" diye yalvardı. [100]
Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik. [101]
Çocuk kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca: "Ey oğulcuğum! Doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?" dedi. "Ey babacığım! Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin" dedi. [102]
Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik. [103]
Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik. [104]
Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik. [105]
Doğrusu bu apaçık bir deneme idi. [106]
Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik. [107]
Sonra gelenler içinde "İbrahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık. [108]
Sonra gelenler içinde "İbrahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık. [109]
İşte iyileri böylece mükafatlandırırız. [110]
Doğrusu o, inanmış kullarımızdandı. [111]
Ona, iyilerden olan İshak'ı peygamber olarak müjdeledik. [112]
Kendisini ve İshak'ı mübarek kıldık; ikisinin soyundan iyi olan da vardır, açıktan açığa kendisine yazık eden de vardır. [113]
And olsun ki Musa ve Harun'a da iyilikte bulunmuştuk. [114]
İkisini ve milletlerini büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştık. [115]
Onlara yardım etmiştik de üstün gelmişlerdi. [116]
Her ikisine de, apaçık anlaşılan bir Kitap vermiştik. [117]
Her ikisini de doğru yola eriştirmiştik. [118]
Sonra gelenler içinde "Musa ve Harun'a selam olsun" diye iyi birer ün bıraktık. [119]
Sonra gelenler içinde "Musa ve Harun'a selam olsun" diye iyi birer ün bıraktık. [120]
Doğrusu Biz, iyileri böylece mükafatlandırırız. [121]
İkisi de şüphesiz inanmış kullarımızdandı. [122]
Doğrusu İlyas da peygamberlerdendir. [123]
Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti. [124]
Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti. [125]
Milletine: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Biçim verenlerin en iyisi olan, sizin de Rabbiniz, önceki babalarınızın da Rabbi bulunan Allah'ı bırakıp da Baal putuna mı taparsınız?" demişti. [126]
Bunun üzerine onu yalanlamışlardı. Allah'ın O'na içten bağlı kulları bir yana, bunların hepsi cehenneme götürüleceklerdi. [127]
Bunun üzerine onu yalanlamışlardı. Allah'ın O'na içten bağlı kulları bir yana, bunların hepsi cehenneme götürüleceklerdi. [128]
Sonra gelenler içinde, "İlyas'a selam olsun" diye bir ün bıraktık. [129]
Sonra gelenler içinde, "İlyas'a selam olsun" diye bir ün bıraktık. [130]
Doğrusu Biz iyileri böylece mükafatlandırırız. [131]
O, inanmış kullarımızdandı. [132]
Şüphesiz Lut da peygamberlerdendir. [133]
Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lut'u ve ailesinin hepsini kurtarmıştık. [134]
Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lut'u ve ailesinin hepsini kurtarmıştık. [135]
Sonra diğerlerini yok etmiştik. [136]
Sabah akşam, onların yerleri üzerinden geçersiniz. Akletmez misiniz? [137]
Sabah akşam, onların yerleri üzerinden geçersiniz. Akletmez misiniz? [138]
Doğrusu Yunus da peygamberlerdendir. [139]
Dolu bir gemiye kaçmıştı. [140]
Gemide olanlarla karşılıklı kura çekmişti de yenilenlerden olmuştu, bu sebeple denize atılmıştı. [141]
Kendini kınarken onu bir balık yutmuştu. [142]
Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı. [143]
Eğer Allah'ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar diriltilecek güne kadar balığın karnında kalacaktı. [144]
Halsiz bir halde iken kendisini sahile çıkardık. [145]
Onun için, geniş yapraklı bir bitki yetiştirdik. [146]
Onu, yüzbin veya daha çok kişiye peygamber olarak gönderdik. [147]
Sonunda ona inandılar, bunun üzerine Biz de onları bir süreye kadar geçindirdik. [148]
Putperestlere sor, kızlar senin Rabbinin de erkekler onların mı? [149]
Yoksa melekleri kız olarak yarattığımızda onlar hazır mı idiler? [150]
Dikkat edin; doğrusu onlar yalan uydurup söylüyorlar, "Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar. [151]
Dikkat edin; doğrusu onlar yalan uydurup söylüyorlar, "Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar. [152]
Allah kızları, oğullara tercih mi etmiş? [153]
Ne oluyorsunuz? Ne biçim hükmediyorsunuz? [154]
Hiç düşünmez misiniz? [155]
Yoksa apaçık bir deliliniz mi var? [156]
Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin bakalım. [157]
Allah'la cinler (melekler) arasında da bir soy bağı icadettiler. And olsun ki, cinler de, kendilerinin (bunu söyleyenlerin) hesap yerine götürüleceklerini bilirler. [158]
Allah onların vasıflandırmalarından münezzehtir. [159]
Allah'ın içten bağlı kulları bunların dışındadır. [160]
Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz. [161]
Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz. [162]
Sizler ve taptığınız şeyler, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıcı değilsiniz. [163]
Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz." [164]
Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz." [165]
Melekler şöyle derler: "Bizim her birimizin bilinen bir makamı vardır. Şüphesiz biz sıra sıra duranlarız, şüphesiz biz Allah'ı tesbih edenleriz." [166]
Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi. [167]
Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi. [168]
Putperestler: "Öncekilerde olduğu gibi bizde de bir kitap olsaydı, Allah'ın O'na içten bağlanan kulları olurduk" derlerdi. [169]
Böyleyken O'nu inkar ettiler. Ama bileceklerdir. [170]
And olsun ki, peygamber kullarımıza söz vermişizdir. [171]
Onlar şüphesiz yardım göreceklerdir. [172]
Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir. [173]
Bir süreye kadar onlara aldırış etme. [174]
Onlara inecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir. [175]
Azabımıza uğramakta acele mi ediyorlar? [176]
O azap, yurtlarına indiğinde, uyarılan fakat yola gelmeyenlerin sabahı ne kötü olur! [177]
Bir süreye kadar onlardan yüz çevir. [178]
İnecek azabı gözetle, onlar da göreceklerdir. [179]
Senin güçlü olan Rabbin, onların vasıflandırmalarından münezzehtir. [180]
Ve selam, peygamberleredir. [181]
Hamd de Alemlerin Rabbi Allah'adır. [182]