النجم
Necm
An-Najm
Çevirmen: Diyanet İşleri
Dil: Türkçe
Kaynak: tanzil.net/trans
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
وَٱلنَّجْمِ إِذَا هَوَىٰ
Batmakta olan yıldıza and olsun ki,
Çeviri Yazı
vennecmi iẕâ hevâ.
مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَىٰ
Arkadaşınız (Muhammed) sapmamış ve azmamıştır.
Çeviri Yazı
mâ ḍalle ṣâḥibüküm vemâ gavâ.
وَمَا يَنطِقُ عَنِ ٱلْهَوَىٰٓ
O, kendiliğinden konuşmamaktadır.
Çeviri Yazı
vemâ yenṭiḳu `ani-lhevâ.
إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْىٌ يُوحَىٰ
Onun konuşması ancak, bildirilen bir vahy iledir.
Çeviri Yazı
in hüve illâ vaḥyüy yûḥâ.
عَلَّمَهُۥ شَدِيدُ ٱلْقُوَىٰ
Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.
Çeviri Yazı
`allemehû şedîdü-lḳuvâ.
ذُو مِرَّةٍ فَٱسْتَوَىٰ
Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.
Çeviri Yazı
ẕû mirrah. festevâ.
وَهُوَ بِٱلْأُفُقِ ٱلْأَعْلَىٰ
Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş.
Çeviri Yazı
vehüve bil'üfüḳi-l'a`lâ.
ثُمَّ دَنَا فَتَدَلَّىٰ
Sonra yaklaşmış ve inmiştir.
Çeviri Yazı
ŝümme denâ fetedellâ.
فَكَانَ قَابَ قَوْسَيْنِ أَوْ أَدْنَىٰ
Araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu.
Çeviri Yazı
fekâne ḳâbe ḳavseyni ev ednâ.
فَأَوْحَىٰٓ إِلَىٰ عَبْدِهِۦ مَآ أَوْحَىٰ
Allah o anda kuluna vahyedeceğini etti.
Çeviri Yazı
feevḥâ ilâ `abdihî mâ evḥâ.
مَا كَذَبَ ٱلْفُؤَادُ مَا رَأَىٰٓ
Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı.
Çeviri Yazı
mâ keẕebe-lfüâdü mâ raâ.
أَفَتُمَـٰرُونَهُۥ عَلَىٰ مَا يَرَىٰ
Ey inkarcılar! Onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışır mısınız?
Çeviri Yazı
efetümârûnehû `alâ mâ yerâ.
وَلَقَدْ رَءَاهُ نَزْلَةً أُخْرَىٰ
And olsun ki o, Cebrail'i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür.
Çeviri Yazı
veleḳad raâhü nezleten uḫrâ.
عِندَ سِدْرَةِ ٱلْمُنتَهَىٰ
And olsun ki o, Cebrail'i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür.
Çeviri Yazı
`inde sidrati-lmüntehâ.
عِندَهَا جَنَّةُ ٱلْمَأْوَىٰٓ
Orada Me'va cenneti vardır.
Çeviri Yazı
`indehâ cennetü-lme'vâ.
إِذْ يَغْشَى ٱلسِّدْرَةَ مَا يَغْشَىٰ
Sidre'yi bürüyen bürüyordu.
Çeviri Yazı
iẕ yagşe-ssidrate mâ yagşâ.
مَا زَاغَ ٱلْبَصَرُ وَمَا طَغَىٰ
Gözü oradan ne kaydı ve ne de onu aştı.
Çeviri Yazı
mâ zâga-lbeṣaru vemâ ṭagâ.
لَقَدْ رَأَىٰ مِنْ ءَايَـٰتِ رَبِّهِ ٱلْكُبْرَىٰٓ
And olsun ki Rabbinin varlığının büyük delillerini gördü.
Çeviri Yazı
leḳad raâ min âyâti rabbihi-lkübrâ.
أَفَرَءَيْتُمُ ٱللَّـٰتَ وَٱلْعُزَّىٰ
Ey inkarcılar! Şimdi Lat, Uzza ve bundan başka üçüncüleri olan Menat'ın ne olduğunu söyler misiniz?
Çeviri Yazı
eferaeytümü-llâte vel`uzzâ.
وَمَنَوٰةَ ٱلثَّالِثَةَ ٱلْأُخْرَىٰٓ
Ey inkarcılar! Şimdi Lat, Uzza ve bundan başka üçüncüleri olan Menat'ın ne olduğunu söyler misiniz?
Çeviri Yazı
vemenâte-ŝŝâliŝete-l'uḫrâ.
أَلَكُمُ ٱلذَّكَرُ وَلَهُ ٱلْأُنثَىٰ
Demek erkekler sizin, dişiler Allah'ın mı?
Çeviri Yazı
elekümü-ẕẕekeru velehü-l'ünŝâ.
تِلْكَ إِذًا قِسْمَةٌ ضِيزَىٰٓ
Öyleyse bu haksız bir paylaşma;
Çeviri Yazı
tilke iẕen ḳismetün ḍîzâ.
إِنْ هِىَ إِلَّآ أَسْمَآءٌ سَمَّيْتُمُوهَآ أَنتُمْ وَءَابَآؤُكُم مَّآ أَنزَلَ ٱللَّهُ بِهَا مِن سُلْطَـٰنٍ ۚ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ وَمَا تَهْوَى ٱلْأَنفُسُ ۖ وَلَقَدْ جَآءَهُم مِّن رَّبِّهِمُ ٱلْهُدَىٰٓ
Bunlar sizin ve babalarınızın taktığı adlardan başka bir şey değildir. Allah onları destekleyen bir delil indirmemiştir. Onlar sadece sanıya ve canlarının istediğine uymaktadırlar. Oysa onlara Rablerinden and olsun ki doğruluk rehberi gelmiştir.
Çeviri Yazı
in hiye illâ esmâün semmeytümûhâ entüm veâbâüküm mâ enzele-llâhü bihâ min sülṭân. iy yettebi`ûne ille-żżanne vemâ tehve-l'enfüs. veleḳad câehüm mir rabbihimü-lhüdâ.
أَمْ لِلْإِنسَـٰنِ مَا تَمَنَّىٰ
Yoksa, her umduğu şey insanın mıdır?
Çeviri Yazı
em lil'insâni mâ temennâ.
فَلِلَّهِ ٱلْـَٔاخِرَةُ وَٱلْأُولَىٰ
Hayatın ilki de sonu da Allah'ındır.
Çeviri Yazı
felillâhi-l'âḫiratü vel'ûlâ.
وَكَم مِّن مَّلَكٍ فِى ٱلسَّمَـٰوَٰتِ لَا تُغْنِى شَفَـٰعَتُهُمْ شَيْـًٔا إِلَّا مِنۢ بَعْدِ أَن يَأْذَنَ ٱللَّهُ لِمَن يَشَآءُ وَيَرْضَىٰٓ
Allah, dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz.
Çeviri Yazı
vekem mim melekin fi-ssemâvâti lâ tugnî şefâ`atühüm şey'en illâ mim ba`di ey ye'ẕene-llâhü limey yeşâü veyerḍâ.
إِنَّ ٱلَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِٱلْـَٔاخِرَةِ لَيُسَمُّونَ ٱلْمَلَـٰٓئِكَةَ تَسْمِيَةَ ٱلْأُنثَىٰ
Doğrusu ahirete inanmayanlar, meleklere "dişi" adını takarlar.
Çeviri Yazı
inne-lleẕîne lâ yü'minûne bil'âḫirati leyüsemmûne-lmelâikete tesmiyete-l'ünŝâ.
وَمَا لَهُم بِهِۦ مِنْ عِلْمٍ ۖ إِن يَتَّبِعُونَ إِلَّا ٱلظَّنَّ ۖ وَإِنَّ ٱلظَّنَّ لَا يُغْنِى مِنَ ٱلْحَقِّ شَيْـًٔا
Oysa onların bu hususta bir bilgileri yoktur, sadece sanıya uyarlar. Sanı ise şüphesiz gerçeği ifade etmez.
Çeviri Yazı
vemâ lehüm bihî min `ilm. iy yettebi`ûne ille-żżanne. veinne-żżanne lâ yugnî mine-lḥaḳḳi şey'â.
فَأَعْرِضْ عَن مَّن تَوَلَّىٰ عَن ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا ٱلْحَيَوٰةَ ٱلدُّنْيَا
Bizi anmaktan yüz çevirenlere ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlere aldırma.
Çeviri Yazı
fea`riḍ `am men tevellâ `an ẕikrinâ velem yürid ille-lḥayâte-ddünyâ.
ذَٰلِكَ مَبْلَغُهُم مِّنَ ٱلْعِلْمِ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَن ضَلَّ عَن سَبِيلِهِۦ وَهُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ ٱهْتَدَىٰ
Bu onların ulaştıkları bilginin seviyesini gösterir. Doğrusu Rabbin yolundan sapmış olanı pek iyi bilir, doğru yolda olanı da çok iyi bilir.
Çeviri Yazı
ẕâlike mebleguhüm mine-l`ilm. inne rabbeke hüve a`lemü bimen ḍalle `an sebîlihî vehüve a`lemü bimeni-htedâ.
وَلِلَّهِ مَا فِى ٱلسَّمَـٰوَٰتِ وَمَا فِى ٱلْأَرْضِ لِيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ أَسَـٰٓـُٔوا۟ بِمَا عَمِلُوا۟ وَيَجْزِىَ ٱلَّذِينَ أَحْسَنُوا۟ بِٱلْحُسْنَى
Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyle karşılığını verir. Doğrusu Rabbinin bağışı boldur. Sizi yerden var ederken ve siz annelerinizin karınlarında cenin halinde iken sizleri çok iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O, sakınanı çok iyi bilir.
Çeviri Yazı
velillâhi mâ fi-ssemâvâti vemâ fi-l'arḍi liyecziye-lleẕîne esâü bimâ `amilû veyecziye-lleẕîne aḥsenû bilḥusnâ.
ٱلَّذِينَ يَجْتَنِبُونَ كَبَـٰٓئِرَ ٱلْإِثْمِ وَٱلْفَوَٰحِشَ إِلَّا ٱللَّمَمَ ۚ إِنَّ رَبَّكَ وَٰسِعُ ٱلْمَغْفِرَةِ ۚ هُوَ أَعْلَمُ بِكُمْ إِذْ أَنشَأَكُم مِّنَ ٱلْأَرْضِ وَإِذْ أَنتُمْ أَجِنَّةٌ فِى بُطُونِ أُمَّهَـٰتِكُمْ ۖ فَلَا تُزَكُّوٓا۟ أَنفُسَكُمْ ۖ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنِ ٱتَّقَىٰٓ
Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyle karşılığını verir. Doğrusu Rabbinin bağışı boldur. Sizi yerden var ederken ve siz annelerinizin karınlarında cenin halinde iken sizleri çok iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O, sakınanı çok iyi bilir.
Çeviri Yazı
elleẕîne yectenibûne kebâira-l'iŝmi velfevâḥişe ille-llemem. inne rabbeke vâsi`u-lmagfirah. hüve a`lemü biküm iẕ enşeeküm mine-l'arḍi veiẕ entüm ecinnetün fî büṭûni ümmehâtiküm. felâ tüzekkû enfüseküm. hüve a`lemü bimeni-tteḳâ.
أَفَرَءَيْتَ ٱلَّذِى تَوَلَّىٰ
Yüz çevireni ve malından biraz verip sonra vermemekte direneni gördün mü?"
Çeviri Yazı
eferaeyte-lleẕî tevellâ.
وَأَعْطَىٰ قَلِيلًا وَأَكْدَىٰٓ
Yüz çevireni ve malından biraz verip sonra vermemekte direneni gördün mü?"
Çeviri Yazı
vea`ṭâ ḳalîlev veekdâ.
أَعِندَهُۥ عِلْمُ ٱلْغَيْبِ فَهُوَ يَرَىٰٓ
Görülmeyenin ilmi yanında da o mu görüyor?
Çeviri Yazı
e`indehû `ilmü-lgaybi fehüve yerâ.
أَمْ لَمْ يُنَبَّأْ بِمَا فِى صُحُفِ مُوسَىٰ
Yoksa Musa'nın ve sözünü yerine getiren İbrahim'in kitablarında olanlar kendisine bildirilmedi mi ki?
Çeviri Yazı
em lem yünebbe' bimâ fî ṣuḥufi mûsâ.
وَإِبْرَٰهِيمَ ٱلَّذِى وَفَّىٰٓ
Yoksa Musa'nın ve sözünü yerine getiren İbrahim'in kitablarında olanlar kendisine bildirilmedi mi ki?
Çeviri Yazı
veibrâhime-lleẕî veffâ.
أَلَّا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ
Hiç bir günahkar başkasının günah yükünü yüklenmez;
Çeviri Yazı
ellâ teziru vâziratüv vizra uḫrâ.
وَأَن لَّيْسَ لِلْإِنسَـٰنِ إِلَّا مَا سَعَىٰ
İnsan ancak çalıştığına erişir.
Çeviri Yazı
veel leyse lil'insâni illâ mâ se`â.
وَأَنَّ سَعْيَهُۥ سَوْفَ يُرَىٰ
Onun çalışması şüphesiz görülecektir.
Çeviri Yazı
veenne sa`yehû sevfe yürâ.
ثُمَّ يُجْزَىٰهُ ٱلْجَزَآءَ ٱلْأَوْفَىٰ
Sonra ona karşılığı eksiksiz verilecektir.
Çeviri Yazı
ŝümme yüczâhü-lcezâe-l'evfâ.
وَأَنَّ إِلَىٰ رَبِّكَ ٱلْمُنتَهَىٰ
Doğrusu son varış Rabbinedir.
Çeviri Yazı
veenne ilâ rabbike-lmüntehâ.
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَضْحَكَ وَأَبْكَىٰ
Doğrusu, güldüren de ağlatan da O'dur.
Çeviri Yazı
veennehû hüve aḍḥake veebkâ.
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَمَاتَ وَأَحْيَا
Doğrusu dirilten de öldüren de O'dur.
Çeviri Yazı
veennehû hüve emâte veaḥyâ.
وَأَنَّهُۥ خَلَقَ ٱلزَّوْجَيْنِ ٱلذَّكَرَ وَٱلْأُنثَىٰ
Doğrusu, atıldığında meniden erkek ve dişiyi, iki çifti yaratan O'dur.
Çeviri Yazı
veennehû ḫaleḳa-zzevceyni-ẕẕekera vel'ünŝâ.
مِن نُّطْفَةٍ إِذَا تُمْنَىٰ
Doğrusu, atıldığında meniden erkek ve dişiyi, iki çifti yaratan O'dur.
Çeviri Yazı
min nuṭfetin iẕâ tümnâ.
وَأَنَّ عَلَيْهِ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْأُخْرَىٰ
Doğrusu ölümden sonra tekrar dirilten de O'dur.
Çeviri Yazı
veenne `aleyhi-nneş'ete-l'uḫrâ.
وَأَنَّهُۥ هُوَ أَغْنَىٰ وَأَقْنَىٰ
Doğrusu zengin eden de varlıklı kılan da O'dur.
Çeviri Yazı
veennehû hüve agnâ veaḳnâ.
وَأَنَّهُۥ هُوَ رَبُّ ٱلشِّعْرَىٰ
Doğrusu Şira yıldızının Rabbi O'dur.
Çeviri Yazı
veennehû hüve rabbü-şşi`râ.
وَأَنَّهُۥٓ أَهْلَكَ عَادًا ٱلْأُولَىٰ
İlk Ad milletini, Semud milletini yok edip geri bırakmayan O'dur.
Çeviri Yazı
veennehû ehleke `âden-l'ûlâ.
وَثَمُودَا۟ فَمَآ أَبْقَىٰ
İlk Ad milletini, Semud milletini yok edip geri bırakmayan O'dur.
Çeviri Yazı
veŝemûde femâ ebḳâ.
وَقَوْمَ نُوحٍ مِّن قَبْلُ ۖ إِنَّهُمْ كَانُوا۟ هُمْ أَظْلَمَ وَأَطْغَىٰ
Daha önce de Nuh milletini yok eden O'dur; çünkü onlar çok zalim ve pek taşkın kimselerdi.
Çeviri Yazı
veḳavme nûḥim min ḳabl. innehüm kânû hüm ażleme veaṭgâ.
وَٱلْمُؤْتَفِكَةَ أَهْوَىٰ
Lut milletinin kasabalarını yere batıran, onları gömdükçe gömen O'dur.
Çeviri Yazı
velmü'tefikete ehvâ.
فَغَشَّىٰهَا مَا غَشَّىٰ
Lut milletinin kasabalarını yere batıran, onları gömdükçe gömen O'dur.
Çeviri Yazı
fegaşşâhâ mâ gaşşâ.
فَبِأَىِّ ءَالَآءِ رَبِّكَ تَتَمَارَىٰ
Ey kişi! Rabbinin hangi nimetinden şüpheye düşersin?
Çeviri Yazı
febieyyi âlâi rabbike tetemârâ.
هَـٰذَا نَذِيرٌ مِّنَ ٱلنُّذُرِ ٱلْأُولَىٰٓ
İşte ilk uyaranlar gibi bu da bir uyarandır.
Çeviri Yazı
hâẕâ neẕîrum mine-nnüẕüri-l'ûlâ.
أَزِفَتِ ٱلْـَٔازِفَةُ
Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır.
Çeviri Yazı
ezifeti-l'âzifeh.
لَيْسَ لَهَا مِن دُونِ ٱللَّهِ كَاشِفَةٌ
Onu Allah'tan başka ortaya koyacak yoktur.
Çeviri Yazı
leyse lehâ min dûni-llâhi kâşifeh.
أَفَمِنْ هَـٰذَا ٱلْحَدِيثِ تَعْجَبُونَ
Bu söze mi şaşıyorsunuz?
Çeviri Yazı
efemin hâẕe-lḥadîŝi ta`cebûn.
وَتَضْحَكُونَ وَلَا تَبْكُونَ
Gülüyorsunuz... Ağlamıyorsunuz.
Çeviri Yazı
vetaḍḥakûne velâ tebkûn.
وَأَنتُمْ سَـٰمِدُونَ
Habersiz oyalanmaktasınız.
Çeviri Yazı
veentüm sâmidûn.
فَٱسْجُدُوا۟ لِلَّهِ وَٱعْبُدُوا۟ ۩
Artık secdeye varın, Allah'a kulluk edin.
Çeviri Yazı
fescüdû lillâhi va`büdû.
Bölüm 53
Batmakta olan yıldıza and olsun ki, [1]
Arkadaşınız (Muhammed) sapmamış ve azmamıştır. [2]
O, kendiliğinden konuşmamaktadır. [3]
Onun konuşması ancak, bildirilen bir vahy iledir. [4]
Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş. [5]
Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş. [6]
Ona, çetin kuvvetlere sahip ve güçlü olan Cebrail öğretmiştir; en yüksek ufukta iken doğruluvermiş. [7]
Sonra yaklaşmış ve inmiştir. [8]
Araları iki yay aralığı kadar veya daha da yakın oldu. [9]
Allah o anda kuluna vahyedeceğini etti. [10]
Gözünün gördüğünü gönlü yalanlamadı. [11]
Ey inkarcılar! Onun gördüğü şey hakkında kendisi ile tartışır mısınız? [12]
And olsun ki o, Cebrail'i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür. [13]
And olsun ki o, Cebrail'i sınırın sonunda başka bir inişinde de görmüştür. [14]
Orada Me'va cenneti vardır. [15]
Sidre'yi bürüyen bürüyordu. [16]
Gözü oradan ne kaydı ve ne de onu aştı. [17]
And olsun ki Rabbinin varlığının büyük delillerini gördü. [18]
Ey inkarcılar! Şimdi Lat, Uzza ve bundan başka üçüncüleri olan Menat'ın ne olduğunu söyler misiniz? [19]
Ey inkarcılar! Şimdi Lat, Uzza ve bundan başka üçüncüleri olan Menat'ın ne olduğunu söyler misiniz? [20]
Demek erkekler sizin, dişiler Allah'ın mı? [21]
Öyleyse bu haksız bir paylaşma; [22]
Bunlar sizin ve babalarınızın taktığı adlardan başka bir şey değildir. Allah onları destekleyen bir delil indirmemiştir. Onlar sadece sanıya ve canlarının istediğine uymaktadırlar. Oysa onlara Rablerinden and olsun ki doğruluk rehberi gelmiştir. [23]
Yoksa, her umduğu şey insanın mıdır? [24]
Hayatın ilki de sonu da Allah'ındır. [25]
Allah, dilediğine ve hoşnut olduğuna izin vermedikçe, göklerde bulunan nice meleklerin şefaati bir şeye yaramaz. [26]
Doğrusu ahirete inanmayanlar, meleklere "dişi" adını takarlar. [27]
Oysa onların bu hususta bir bilgileri yoktur, sadece sanıya uyarlar. Sanı ise şüphesiz gerçeği ifade etmez. [28]
Bizi anmaktan yüz çevirenlere ve dünya hayatından başka bir şey istemeyenlere aldırma. [29]
Bu onların ulaştıkları bilginin seviyesini gösterir. Doğrusu Rabbin yolundan sapmış olanı pek iyi bilir, doğru yolda olanı da çok iyi bilir. [30]
Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyle karşılığını verir. Doğrusu Rabbinin bağışı boldur. Sizi yerden var ederken ve siz annelerinizin karınlarında cenin halinde iken sizleri çok iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O, sakınanı çok iyi bilir. [31]
Göklerde olanlar ve yerde olanlar Allah'ındır ki O, kötülük yapanlara işlerinin karşılığını verir; iyi davrananlara, ufak tefek kabahatleri bir yana büyük günahlardan ve hayasızlıklardan kaçınanlara işlediklerinden daha iyisiyle karşılığını verir. Doğrusu Rabbinin bağışı boldur. Sizi yerden var ederken ve siz annelerinizin karınlarında cenin halinde iken sizleri çok iyi bilen O'dur. Kendinizi temize çıkarmayın. O, sakınanı çok iyi bilir. [32]
Yüz çevireni ve malından biraz verip sonra vermemekte direneni gördün mü?" [33]
Yüz çevireni ve malından biraz verip sonra vermemekte direneni gördün mü?" [34]
Görülmeyenin ilmi yanında da o mu görüyor? [35]
Yoksa Musa'nın ve sözünü yerine getiren İbrahim'in kitablarında olanlar kendisine bildirilmedi mi ki? [36]
Yoksa Musa'nın ve sözünü yerine getiren İbrahim'in kitablarında olanlar kendisine bildirilmedi mi ki? [37]
Hiç bir günahkar başkasının günah yükünü yüklenmez; [38]
İnsan ancak çalıştığına erişir. [39]
Onun çalışması şüphesiz görülecektir. [40]
Sonra ona karşılığı eksiksiz verilecektir. [41]
Doğrusu son varış Rabbinedir. [42]
Doğrusu, güldüren de ağlatan da O'dur. [43]
Doğrusu dirilten de öldüren de O'dur. [44]
Doğrusu, atıldığında meniden erkek ve dişiyi, iki çifti yaratan O'dur. [45]
Doğrusu, atıldığında meniden erkek ve dişiyi, iki çifti yaratan O'dur. [46]
Doğrusu ölümden sonra tekrar dirilten de O'dur. [47]
Doğrusu zengin eden de varlıklı kılan da O'dur. [48]
Doğrusu Şira yıldızının Rabbi O'dur. [49]
İlk Ad milletini, Semud milletini yok edip geri bırakmayan O'dur. [50]
İlk Ad milletini, Semud milletini yok edip geri bırakmayan O'dur. [51]
Daha önce de Nuh milletini yok eden O'dur; çünkü onlar çok zalim ve pek taşkın kimselerdi. [52]
Lut milletinin kasabalarını yere batıran, onları gömdükçe gömen O'dur. [53]
Lut milletinin kasabalarını yere batıran, onları gömdükçe gömen O'dur. [54]
Ey kişi! Rabbinin hangi nimetinden şüpheye düşersin? [55]
İşte ilk uyaranlar gibi bu da bir uyarandır. [56]
Kıyamet yaklaştıkça yaklaşmıştır. [57]
Onu Allah'tan başka ortaya koyacak yoktur. [58]
Bu söze mi şaşıyorsunuz? [59]
Gülüyorsunuz... Ağlamıyorsunuz. [60]
Habersiz oyalanmaktasınız. [61]
Artık secdeye varın, Allah'a kulluk edin. [62]