الواقعة
Vakıa
Al-Wāqiʿah
Çevirmen: Diyanet İşleri
Dil: Türkçe
Kaynak: tanzil.net/trans
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
إِذَا وَقَعَتِ ٱلْوَاقِعَةُ
Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.
Çeviri Yazı
iẕâ veḳa`ati-lvâḳi`ah.
لَيْسَ لِوَقْعَتِهَا كَاذِبَةٌ
Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.
Çeviri Yazı
leyse livaḳ`atihâ kâẕibeh.
خَافِضَةٌ رَّافِعَةٌ
Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır.
Çeviri Yazı
ḫâfiḍatür râfi`ah.
إِذَا رُجَّتِ ٱلْأَرْضُ رَجًّا
Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.
Çeviri Yazı
iẕâ rucceti-l'arḍu raccâ.
وَبُسَّتِ ٱلْجِبَالُ بَسًّا
Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.
Çeviri Yazı
vebüsseti-lcibâlü bessâ.
فَكَانَتْ هَبَآءً مُّنۢبَثًّا
Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.
Çeviri Yazı
fekânet hebâem mümbeŝŝâ.
وَكُنتُمْ أَزْوَٰجًا ثَلَـٰثَةً
Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz.
Çeviri Yazı
veküntüm ezvâcen ŝelâŝeh.
فَأَصْحَـٰبُ ٱلْمَيْمَنَةِ مَآ أَصْحَـٰبُ ٱلْمَيْمَنَةِ
İyi işler işlediklerini belirtmek için, amel defterleri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara!
Çeviri Yazı
feaṣḥâbü-lmeymeneti mâ aṣḥâbü-lmeymeneh.
وَأَصْحَـٰبُ ٱلْمَشْـَٔمَةِ مَآ أَصْحَـٰبُ ٱلْمَشْـَٔمَةِ
Kötülük işlediklerini belirtmek üzere, amel defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara!
Çeviri Yazı
veaṣḥâbü-lmeş'emeti mâ aṣḥâbü-lmeş'emeh.
وَٱلسَّـٰبِقُونَ ٱلسَّـٰبِقُونَ
İyilik işlemekte önde olanlar, karşılıklarını almakta da önde olanlardır.
Çeviri Yazı
vessâbiḳûne-ssâbiḳûn.
أُو۟لَـٰٓئِكَ ٱلْمُقَرَّبُونَ
Naim cennetlerinde Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlar işte bunlardır.
Çeviri Yazı
ülâike-lmüḳarrabûn.
فِى جَنَّـٰتِ ٱلنَّعِيمِ
Naim cennetlerinde Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlar işte bunlardır.
Çeviri Yazı
fî cennâti-nne`îm.
ثُلَّةٌ مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ
Onların büyük kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.
Çeviri Yazı
ŝülletüm mine-l'evvelîn.
وَقَلِيلٌ مِّنَ ٱلْـَٔاخِرِينَ
Onların büyük kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.
Çeviri Yazı
veḳalîlüm mine-l'âḫirîn.
عَلَىٰ سُرُرٍ مَّوْضُونَةٍ
Mücevheratla işlenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanırlar.
Çeviri Yazı
`alâ sürurim mevḍûneh.
مُّتَّكِـِٔينَ عَلَيْهَا مُتَقَـٰبِلِينَ
Mücevheratla işlenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanırlar.
Çeviri Yazı
müttekiîne `aleyhâ müteḳâbilîn.
يَطُوفُ عَلَيْهِمْ وِلْدَٰنٌ مُّخَلَّدُونَ
Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.
Çeviri Yazı
yeṭûfü `aleyhim vildânüm müḫalledûn.
بِأَكْوَابٍ وَأَبَارِيقَ وَكَأْسٍ مِّن مَّعِينٍ
Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.
Çeviri Yazı
biekvâbiv veebârîḳa veke'sim mim me`în.
لَّا يُصَدَّعُونَ عَنْهَا وَلَا يُنزِفُونَ
Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.
Çeviri Yazı
lâ yüṣadde`ûne `anhâ velâ yünzifûn.
وَفَـٰكِهَةٍ مِّمَّا يَتَخَيَّرُونَ
Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.
Çeviri Yazı
vefâkihetim mimmâ yeteḫayyerûn.
وَلَحْمِ طَيْرٍ مِّمَّا يَشْتَهُونَ
Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar.
Çeviri Yazı
velaḥmi ṭayrim mimmâ yeştehûn.
وَحُورٌ عِينٌ
İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.
Çeviri Yazı
veḥûrun `în.
كَأَمْثَـٰلِ ٱللُّؤْلُؤِ ٱلْمَكْنُونِ
İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.
Çeviri Yazı
keemŝâli-llü'lüi-lmeknûn.
جَزَآءًۢ بِمَا كَانُوا۟ يَعْمَلُونَ
İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar.
Çeviri Yazı
cezâem bimâ kânû ya`melûn.
لَا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا تَأْثِيمًا
Sadece selama karşılık selam sözü işitirler.
Çeviri Yazı
lâ yesme`ûne fîhâ lagvev velâ te'ŝîmâ.
إِلَّا قِيلًا سَلَـٰمًا سَلَـٰمًا
Defterleri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara!
Çeviri Yazı
illâ ḳîlen selâmen selâmâ.
وَأَصْحَـٰبُ ٱلْيَمِينِ مَآ أَصْحَـٰبُ ٱلْيَمِينِ
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
Çeviri Yazı
veaṣḥâbü-lyemîni mâ aṣḥâbü-lyemîn.
فِى سِدْرٍ مَّخْضُودٍ
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
Çeviri Yazı
fî sidrim maḫḍûd.
وَطَلْحٍ مَّنضُودٍ
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
Çeviri Yazı
veṭalḥim menḍûd.
وَظِلٍّ مَّمْدُودٍ
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
Çeviri Yazı
veżillim memdûd.
وَمَآءٍ مَّسْكُوبٍ
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
Çeviri Yazı
vemâim meskûb.
وَفَـٰكِهَةٍ كَثِيرَةٍ
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
Çeviri Yazı
vefâkihetin keŝîrah.
لَّا مَقْطُوعَةٍ وَلَا مَمْنُوعَةٍ
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
Çeviri Yazı
lâ maḳṭû`ativ velâ memnû`ah.
وَفُرُشٍ مَّرْفُوعَةٍ
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler.
Çeviri Yazı
vefüruşim merfû`ah.
إِنَّآ أَنشَأْنَـٰهُنَّ إِنشَآءً
Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.
Çeviri Yazı
innâ enşe'nâhünne inşââ.
فَجَعَلْنَـٰهُنَّ أَبْكَارًا
Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.
Çeviri Yazı
fece`alnâhünne ebkârâ.
عُرُبًا أَتْرَابًا
Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.
Çeviri Yazı
`uruben etrâbâ.
لِّأَصْحَـٰبِ ٱلْيَمِينِ
Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır.
Çeviri Yazı
liaṣḥâbi-lyemîn.
ثُلَّةٌ مِّنَ ٱلْأَوَّلِينَ
Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.
Çeviri Yazı
ŝülletüm mine-l'evvelîn.
وَثُلَّةٌ مِّنَ ٱلْـَٔاخِرِينَ
Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir.
Çeviri Yazı
veŝülletüm mine-l'âḫirîn.
وَأَصْحَـٰبُ ٱلشِّمَالِ مَآ أَصْحَـٰبُ ٱلشِّمَالِ
Defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara!
Çeviri Yazı
veaṣḥâbü-şşimâli mâ aṣḥâbü-şşimâl.
فِى سَمُومٍ وَحَمِيمٍ
İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.
Çeviri Yazı
fî semûmiv veḥamîm.
وَظِلٍّ مِّن يَحْمُومٍ
İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.
Çeviri Yazı
veżillim miy yaḥmûm.
لَّا بَارِدٍ وَلَا كَرِيمٍ
İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar.
Çeviri Yazı
lâ bâridiv velâ kerîm.
إِنَّهُمْ كَانُوا۟ قَبْلَ ذَٰلِكَ مُتْرَفِينَ
Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı.
Çeviri Yazı
innehüm kânû ḳable ẕâlike mütrafîn.
وَكَانُوا۟ يُصِرُّونَ عَلَى ٱلْحِنثِ ٱلْعَظِيمِ
Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı.
Çeviri Yazı
vekânû yüṣirrûne `ale-lḥinŝi-l`ażîm.
وَكَانُوا۟ يَقُولُونَ أَئِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَـٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ
Şöyle söylerlerdi: "Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, biz mi tekrar dirileceğiz?"
Çeviri Yazı
vekânû yeḳûlûne eiẕâ mitnâ vekünnâ türâbev ve`iżâmen einnâ lemeb`ûŝûn.
أَوَءَابَآؤُنَا ٱلْأَوَّلُونَ
"Önce gelip geçmiş babalarımız da mı?"
Çeviri Yazı
eveâbâüne-l'evvelûn.
قُلْ إِنَّ ٱلْأَوَّلِينَ وَٱلْـَٔاخِرِينَ
De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır."
Çeviri Yazı
ḳul inne-l'evvelîne vel'âḫirîn.
لَمَجْمُوعُونَ إِلَىٰ مِيقَـٰتِ يَوْمٍ مَّعْلُومٍ
De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır."
Çeviri Yazı
lemecmû`ûne ilâ mîḳâti yevmim ma`lûm.
ثُمَّ إِنَّكُمْ أَيُّهَا ٱلضَّآلُّونَ ٱلْمُكَذِّبُونَ
Sonra, siz ey sapıklar, yalanlayanlar!
Çeviri Yazı
ŝümme inneküm eyyühe-ḍḍâllûne-lmükeẕẕibûn.
لَـَٔاكِلُونَ مِن شَجَرٍ مِّن زَقُّومٍ
Doğrusu bir zakkum ağacından yiyeceksiniz.
Çeviri Yazı
leâkilûne min şecerim min zeḳḳûm.
فَمَالِـُٔونَ مِنْهَا ٱلْبُطُونَ
Karınlarınızı onunla dolduracaksınız;
Çeviri Yazı
femâliûne minhe-lbüṭûn.
فَشَـٰرِبُونَ عَلَيْهِ مِنَ ٱلْحَمِيمِ
Onun üzerine kaynar su içeceksiniz;
Çeviri Yazı
feşâribûne `aleyhi mine-lḥamîm.
فَشَـٰرِبُونَ شُرْبَ ٱلْهِيمِ
Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz;
Çeviri Yazı
feşâribûne şürbe-lhîm.
هَـٰذَا نُزُلُهُمْ يَوْمَ ٱلدِّينِ
İşte onlara, ceza günü sunulacak konukluk budur.
Çeviri Yazı
hâẕâ nüzülühüm yevme-ddîn.
نَحْنُ خَلَقْنَـٰكُمْ فَلَوْلَا تُصَدِّقُونَ
Sizi yaratan Biziz; hala tasdik etmez misiniz?
Çeviri Yazı
naḥnü ḫalaḳnâküm felevlâ tüṣaddiḳûn.
أَفَرَءَيْتُم مَّا تُمْنُونَ
Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız?
Çeviri Yazı
eferaeytüm mâ tümnûn.
ءَأَنتُمْ تَخْلُقُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلْخَـٰلِقُونَ
Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız?
Çeviri Yazı
eentüm taḫlüḳûnehû em naḥnü-lḫâliḳûn.
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ ٱلْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ
Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze geçemez.
Çeviri Yazı
naḥnü ḳaddernâ beynekümü-lmevte vemâ naḥnü bimesbûḳîn.
عَلَىٰٓ أَن نُّبَدِّلَ أَمْثَـٰلَكُمْ وَنُنشِئَكُمْ فِى مَا لَا تَعْلَمُونَ
Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze geçemez.
Çeviri Yazı
`alâ en nübeddile emŝâleküm venünşieküm fî mâ lâ ta`lemûn.
وَلَقَدْ عَلِمْتُمُ ٱلنَّشْأَةَ ٱلْأُولَىٰ فَلَوْلَا تَذَكَّرُونَ
And olsun ki, ilk yaratmayı bilirsiniz, yine de düşünmez misiniz?
Çeviri Yazı
veleḳad `alimtümü-nneş'ete-l'ûlâ felevlâ teẕekkerûn.
أَفَرَءَيْتُم مَّا تَحْرُثُونَ
Söyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yoksa Biz mi bitiriyoruz?
Çeviri Yazı
eferaeytüm mâ taḥruŝûn.
ءَأَنتُمْ تَزْرَعُونَهُۥٓ أَمْ نَحْنُ ٱلزَّٰرِعُونَ
Söyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yoksa Biz mi bitiriyoruz?
Çeviri Yazı
eentüm tezra`ûnehû em naḥnü-zzâri`ûn.
لَوْ نَشَآءُ لَجَعَلْنَـٰهُ حُطَـٰمًا فَظَلْتُمْ تَفَكَّهُونَ
Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".
Çeviri Yazı
lev neşâü lece`alnâhü ḥuṭâmen feżaltüm tefekkehûn.
إِنَّا لَمُغْرَمُونَ
Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".
Çeviri Yazı
innâ lemugramûn.
بَلْ نَحْنُ مَحْرُومُونَ
Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık".
Çeviri Yazı
bel naḥnü maḥrûmûn.
أَفَرَءَيْتُمُ ٱلْمَآءَ ٱلَّذِى تَشْرَبُونَ
Söyleyin; içtiğiniz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz?
Çeviri Yazı
eferaeytümü-lmâe-lleẕî teşrabûn.
ءَأَنتُمْ أَنزَلْتُمُوهُ مِنَ ٱلْمُزْنِ أَمْ نَحْنُ ٱلْمُنزِلُونَ
Söyleyin; içtiğiniz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz?
Çeviri Yazı
eentüm enzeltümûhü mine-lmüzni em naḥnü-lmünzilûn.
لَوْ نَشَآءُ جَعَلْنَـٰهُ أُجَاجًا فَلَوْلَا تَشْكُرُونَ
Dileseydik onu acılaştırırdık; hala şükretmez misiniz?
Çeviri Yazı
lev neşâü ce`alnâhü ücâcen felevlâ teşkürûn.
أَفَرَءَيْتُمُ ٱلنَّارَ ٱلَّتِى تُورُونَ
Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz?
Çeviri Yazı
eferaeytümü-nnâra-lletî tûrûn.
ءَأَنتُمْ أَنشَأْتُمْ شَجَرَتَهَآ أَمْ نَحْنُ ٱلْمُنشِـُٔونَ
Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz?
Çeviri Yazı
eentüm enşe'tüm şeceratehâ em naḥnü-lmünşiûn.
نَحْنُ جَعَلْنَـٰهَا تَذْكِرَةً وَمَتَـٰعًا لِّلْمُقْوِينَ
Biz onu bir ibret ve çölde konaklayanlar için yararlı kıldık.
Çeviri Yazı
naḥnü ce`alnâhâ teẕkiratev vemetâ`al lilmuḳvîn.
فَسَبِّحْ بِٱسْمِ رَبِّكَ ٱلْعَظِيمِ
Öyleyse çok büyük Rabbinin adını tesbih et.
Çeviri Yazı
fesebbiḥ bismi rabbike-l`ażîm.
فَلَآ أُقْسِمُ بِمَوَٰقِعِ ٱلنُّجُومِ
Hayır; yıldızların yerleri üzerine yemin ederim; ki bunun ne büyük yemin olduğunu bir bilseniz!
Çeviri Yazı
felâ uḳsimü bimevâḳi`i-nnücûm.
وَإِنَّهُۥ لَقَسَمٌ لَّوْ تَعْلَمُونَ عَظِيمٌ
Hayır; yıldızların yerleri üzerine yemin ederim; ki bunun ne büyük yemin olduğunu bir bilseniz!
Çeviri Yazı
veinnehû leḳasemül lev ta`lemûne `ażîm.
إِنَّهُۥ لَقُرْءَانٌ كَرِيمٌ
Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.
Çeviri Yazı
innehû leḳur'ânün kerîm.
فِى كِتَـٰبٍ مَّكْنُونٍ
Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.
Çeviri Yazı
fî kitâbim meknûn.
لَّا يَمَسُّهُۥٓ إِلَّا ٱلْمُطَهَّرُونَ
Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.
Çeviri Yazı
lâ yemessühû ille-lmüṭahherûn.
تَنزِيلٌ مِّن رَّبِّ ٱلْعَـٰلَمِينَ
Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir.
Çeviri Yazı
tenzîlüm mir rabbi-l`âlemîn.
أَفَبِهَـٰذَا ٱلْحَدِيثِ أَنتُم مُّدْهِنُونَ
Siz bu sözü mü hor görüyorsunuz?
Çeviri Yazı
efebihâẕe-lḥadîŝi entüm müdhinûn.
وَتَجْعَلُونَ رِزْقَكُمْ أَنَّكُمْ تُكَذِّبُونَ
Rızkınıza şükredeceğiniz yere onu vereni mi yalanlıyorsunuz?
Çeviri Yazı
vetec`alûne rizḳaküm enneküm tükeẕẕibûn.
فَلَوْلَآ إِذَا بَلَغَتِ ٱلْحُلْقُومَ
Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.
Çeviri Yazı
felevlâ iẕâ belegati-lḥulḳûm.
وَأَنتُمْ حِينَئِذٍ تَنظُرُونَ
Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.
Çeviri Yazı
veentüm ḥîneiẕin tenżurûn.
وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنكُمْ وَلَـٰكِن لَّا تُبْصِرُونَ
Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz.
Çeviri Yazı
venaḥnü aḳrabü ileyhi minküm velâkil lâ tübṣirûn.
فَلَوْلَآ إِن كُنتُمْ غَيْرَ مَدِينِينَ
Siz dirilip yaptıklarınıza karşılık görmeyecekseniz ve eğer bu sözünüzde samimi iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize!
Çeviri Yazı
felevlâ in küntüm gayra medînîn.
تَرْجِعُونَهَآ إِن كُنتُمْ صَـٰدِقِينَ
Siz dirilip yaptıklarınıza karşılık görmeyecekseniz ve eğer bu sözünüzde samimi iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize!
Çeviri Yazı
terci`ûnehâ in küntüm ṣâdiḳîn.
فَأَمَّآ إِن كَانَ مِنَ ٱلْمُقَرَّبِينَ
Eğer ölen o kişi, gözdelerden ise, rahatlık, hoşluk ve nimet cenneti onundur.
Çeviri Yazı
feemmâ in kâne mine-lmüḳarrabîn.
فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّتُ نَعِيمٍ
Eğer ölen o kişi, gözdelerden ise, rahatlık, hoşluk ve nimet cenneti onundur.
Çeviri Yazı
feravḥuv verayḥânüv vecennâtü ne`îm.
وَأَمَّآ إِن كَانَ مِنْ أَصْحَـٰبِ ٱلْيَمِينِ
Eğer defteri sağdan verilenlerden ise,
Çeviri Yazı
veemmâ in kâne min aṣḥâbi-lyemîn.
فَسَلَـٰمٌ لَّكَ مِنْ أَصْحَـٰبِ ٱلْيَمِينِ
"Ey sağcılardan olan kişi, sana selam olsun!" denir.
Çeviri Yazı
feselâmül leke min aṣḥâbi-lyemîn.
وَأَمَّآ إِن كَانَ مِنَ ٱلْمُكَذِّبِينَ ٱلضَّآلِّينَ
Eğer, sapık yalancılardan ise,
Çeviri Yazı
veemmâ in kâne mine-lmükeẕẕibîne-ḍḍâllîn.
فَنُزُلٌ مِّنْ حَمِيمٍ
Ona kaynar sudan konukluk sunulur.
Çeviri Yazı
fenüzülüm min ḥamîm.
وَتَصْلِيَةُ جَحِيمٍ
Cehenneme sokulur.
Çeviri Yazı
vetaṣliyetü ceḥîm.
إِنَّ هَـٰذَا لَهُوَ حَقُّ ٱلْيَقِينِ
Doğrusu kesin gerçek budur.
Çeviri Yazı
inne hâẕâ lehüve ḥaḳḳu-lyeḳîn.
فَسَبِّحْ بِٱسْمِ رَبِّكَ ٱلْعَظِيمِ
Öyleyse çok büyük Rabbinin adını tesbih et.
Çeviri Yazı
fesebbiḥ bismi rabbike-l`ażîm.
Bölüm 56
Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır. [1]
Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır. [2]
Kıyamet koptuğunda kimini alçaltacak ve kimini yükseltecek olan o hadisenin yalan olmadığı ortaya çıkacaktır. [3]
Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz. [4]
Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz. [5]
Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz. [6]
Ey insanlar! Yer sarsıldıkça sarsıldığı, dağlar ufalandıkça ufalanıp da toz duman haline geldiği zaman, siz de üç sınıf olursunuz. [7]
İyi işler işlediklerini belirtmek için, amel defterleri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara! [8]
Kötülük işlediklerini belirtmek üzere, amel defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara! [9]
İyilik işlemekte önde olanlar, karşılıklarını almakta da önde olanlardır. [10]
Naim cennetlerinde Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlar işte bunlardır. [11]
Naim cennetlerinde Allah'a en çok yaklaştırılmış olanlar işte bunlardır. [12]
Onların büyük kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir. [13]
Onların büyük kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir. [14]
Mücevheratla işlenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanırlar. [15]
Mücevheratla işlenmiş tahtlara karşılıklı olarak yaslanırlar. [16]
Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar. [17]
Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar. [18]
Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar. [19]
Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar. [20]
Ölümsüz gençler yanlarında, baş ağrısı ve dönmesi vermeyen bembeyaz bir kaynaktan doldurulmuş kaseler, ibrikler, kadehler; seçecekleri meyveler, arzulayacakları kuş eti ile dolaşırlar. [21]
İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar. [22]
İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar. [23]
İşlediklerine karşılık olarak, sedefteki inciler gibi ceylan gözlüler vardır. Orada boş ve günaha sokacak bir söz duymazlar. [24]
Sadece selama karşılık selam sözü işitirler. [25]
Defterleri sağdan verilenler; ne mutlu o sağcılara! [26]
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler. [27]
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler. [28]
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler. [29]
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler. [30]
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler. [31]
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler. [32]
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler. [33]
Onlar dikensiz sedir ağaçları, salkımları sarkmış muz ağaçları, uzamış gölge altında, çağlayarak akan sular kenarlarında; bitip tükenmeyen ve yasak da edilmeyen bol meyveler arasında; yüksek döşekler üzerindedirler. [34]
Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır. [35]
Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır. [36]
Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır. [37]
Biz ceylan gözlüleri, defterleri sağdan verilenler için yeniden yaratmışızdır; onları bakire, eşlerine düşkün ve hepsini bir yaşta kılmışızdır. [38]
Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir. [39]
Bunların bir kısmı eski ümmetlerden, bir kısmı da sonrakilerdendir. [40]
Defterleri soldan verilenler; ne yazık o solculara! [41]
İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar. [42]
İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar. [43]
İnsanın içine işleyen bir sıcaklık ve kaynar su içinde, serinliği ve hoşluğu olmayan kara bir dumanın gölgesinde bulunurlar. [44]
Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı. [45]
Çünkü onlar, bundan önce, dünyada, nimet içinde bulunurlar iken, büyük günah işlemekte direnir dururlardı. [46]
Şöyle söylerlerdi: "Öldüğümüzde, toprak ve kemik yığını olduğumuzda mı, biz mi tekrar dirileceğiz?" [47]
"Önce gelip geçmiş babalarımız da mı?" [48]
De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır." [49]
De ki: "Şüphesiz öncekiler de, sonrakiler de belli bir günün belirli bir vaktinde toplanacaklardır." [50]
Sonra, siz ey sapıklar, yalanlayanlar! [51]
Doğrusu bir zakkum ağacından yiyeceksiniz. [52]
Karınlarınızı onunla dolduracaksınız; [53]
Onun üzerine kaynar su içeceksiniz; [54]
Hem de susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz; [55]
İşte onlara, ceza günü sunulacak konukluk budur. [56]
Sizi yaratan Biziz; hala tasdik etmez misiniz? [57]
Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız? [58]
Söyleyin; akıttığınız meniden insanı yaratan siz misiniz, yoksa Biz mi yaratmaktayız? [59]
Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze geçemez. [60]
Ölümü aranızda Biz tayin ettik; sizi ortadan kaldırıp benzerlerinizi yerinize getirmeyi, sizi bilmediğiniz şekilde var etmeyi dilesek kimse önümüze geçemez. [61]
And olsun ki, ilk yaratmayı bilirsiniz, yine de düşünmez misiniz? [62]
Söyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yoksa Biz mi bitiriyoruz? [63]
Söyleyin, ektiklerinizi yerden bitirenler sizler misiniz, yoksa Biz mi bitiriyoruz? [64]
Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık". [65]
Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık". [66]
Dilersek Biz onu çerçöp yaparız, şaşar kalırsınız; "Doğrusu borç altına girdik, hatta yoksun kaldık". [67]
Söyleyin; içtiğiniz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz? [68]
Söyleyin; içtiğiniz suyu buluttan indirenler sizler misiniz yoksa onu Biz mi indiririz? [69]
Dileseydik onu acılaştırırdık; hala şükretmez misiniz? [70]
Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz? [71]
Söyleyin; yaktığınız ateşin ağacını var eden sizler misiniz, yoksa onu Biz mi var ederiz? [72]
Biz onu bir ibret ve çölde konaklayanlar için yararlı kıldık. [73]
Öyleyse çok büyük Rabbinin adını tesbih et. [74]
Hayır; yıldızların yerleri üzerine yemin ederim; ki bunun ne büyük yemin olduğunu bir bilseniz! [75]
Hayır; yıldızların yerleri üzerine yemin ederim; ki bunun ne büyük yemin olduğunu bir bilseniz! [76]
Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir. [77]
Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir. [78]
Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir. [79]
Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir. [80]
Siz bu sözü mü hor görüyorsunuz? [81]
Rızkınıza şükredeceğiniz yere onu vereni mi yalanlıyorsunuz? [82]
Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz. [83]
Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz. [84]
Kişinin canı boğaza dayanınca ve siz o zaman bakıp kalırken, Biz o kişiye sizden daha yakınızdır, ama görmezsiniz. [85]
Siz dirilip yaptıklarınıza karşılık görmeyecekseniz ve eğer bu sözünüzde samimi iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize! [86]
Siz dirilip yaptıklarınıza karşılık görmeyecekseniz ve eğer bu sözünüzde samimi iseniz, o çıkmak üzere olan canı geri çevirsenize! [87]
Eğer ölen o kişi, gözdelerden ise, rahatlık, hoşluk ve nimet cenneti onundur. [88]
Eğer ölen o kişi, gözdelerden ise, rahatlık, hoşluk ve nimet cenneti onundur. [89]
Eğer defteri sağdan verilenlerden ise, [90]
"Ey sağcılardan olan kişi, sana selam olsun!" denir. [91]
Eğer, sapık yalancılardan ise, [92]
Ona kaynar sudan konukluk sunulur. [93]
Cehenneme sokulur. [94]
Doğrusu kesin gerçek budur. [95]
Öyleyse çok büyük Rabbinin adını tesbih et. [96]